Yunanistan’la başlayan, sonra karşımızda oluşan şer cephesiyle artarak devam eden gerginlik, aynı zamanda oynanan oyunun boyutlarını da ortaya koyması bakımından ibret vericidir. ABD ve sözde koalisyon ortaklarının İsrail’in güvenliği söz konusu olunca getirip topraklarımıza yerleştirdikleri Patriotları sonra neden apar topar söküp götürdüklerini, parasını verdiğimiz halde bu savunma silahlarını bize niye satmadıklarını şimdi çok daha iyi anlıyoruz. Sadece bu kadar da değil, yapılan bu kalleşlik karşısında biz de kendi başımızın çaresine baktık ve gidip Rusya’dan Patriotlardan çok daha iyi, kapsamı çok daha fazla, isabeti çok daha yüksek S-400 savunma füzelerini aldık. Bunun üzerine kıyameti kopardılar, akla ziyan tehditler savurdular. F-35 savaş uçaklarının üretimine ortak olduğumuz halde, bizi devre dışı bırakmak gibi başka ve daha ileri bir kalleşlik yaptılar. Türkiye’nin varlığı ve savunma ihtiyaçları söz konusu olunca bırakıp kaçanlar, birdenbire NATO’yu hatırlayıp tehditler savurmaya başladılar.
ŞER GÜÇLERİ ÇILDIRIYOR
Türkiye artık el avuç açan, verilene rıza göstermek zorunda olan bir ülke değildir. Sorun da buradan çıkmaktadır. Türkiye kendi kararlarını kendi iradesiyle alıp uyguladıkça, yapılan dayatmaları elinin tersi ile itip kendi menfaatlerinin gereğini yaptıkça, sömürmeye, kan emmeye alışmış olanlar başta olmak üzere, karşımızdaki şer güçleri çıldırıyor. Daha çok çıldıracaklar, daha çok kuduracaklar ama yapabilecekleri bir şey yok. Türkiye muasır medeniyet yolunda hızla ilerlemektedir. Asırlar boyu âleme nizam veren Türk milleti, yeniden tarih sahnesindeki etkin, saygın, belirleyici ve yönlendirici rolünü oynamaya başlamıştır.
SAVAŞ UÇAĞIMIZI BİR AN ÖNCE YAPALIM
İşimiz kolay değil, katetmemiz gereken daha çok mesafe var, bunun farkındayız. Karşımızdaki yamyamlar zıvanadan çıkmış durumdadır ve her şeye hazırlıklı olmak durumundayız. Diğer taraftan, bizim artık başkasından himmet beklemek, parasıyla da olsa başkasından silah alarak yolumuza devam etmek gibi bir lüksümüz olamaz. Savunma sanayimizi çok daha ileri taşımak ve ivedilikle kendi savaş uçağımızı da yapmak zorundayız. Şu anda en önemli eksiğimiz budur ve bizi buradan kontrole almaya çalışıyorlar. Öncelikle ve altını çizerek, bizim hava kuvvetlerimizin her bakımdan yeterli seviyede olduğunu ve bundan hiç kimsenin en küçük bir kuşku duymaması gerektiğini belirtelim. Bunu sadece hava gücümüze dayalı olarak söylemiyorum. Savunmada da bölgenin ve hatta dünyanın en iyi donanıma sahip ülkelerinden biriyiz. Yunanistan, Fransa ve bunlarla beraber eden diğer şer ortakları ile Türkiye’yi kıyaslayanlar bizim S-400’ler gibi çok ileri bir savunma sistemine sahip olduğumuzu ya unutuyorlar veya farkında değiller.
S-400’LER AKTİF HALDE
Bu konuda çok ilginç tartışmalara da ibret verecek biçimde şahit oluyoruz. Televizyonlarda S-400’lerin aktif olup olmadığı üzerinden garip değerlendirmeler yapılıyor. Biz bu füzeleri herhalde vitrin süsü olsun diye almadık. Tam da bugün yaşadıklarımızı öngörerek ve bir ihtiyaç olduğu için aldık. Kaldı ki, yeni bir alım için de anlaşma yapılmıştır ve yakın zamanda teslim edilmesi beklenmektedir. Askeri uzmanlar, şu anda elimizde bulunan S-400 füzelerinin bütün testlerden geçtiğini, uzman personelin görev başında olduğunu ve her an kullanıma hazır bulunduğunu söylüyorlar. Zaten başka türlüsü de düşünülemezdi. Bu füzelerin tehdit seviyesine, alarm durumuna göre ne kadar zamanda devreye girecekleri ile ilgili de ayrıntılı planların yapıldığı ve bütün tedbirlerin buna göre alındığı anlaşılmaktadır. Şu anda Akdeniz’de yaşananlara bağlı olarak S-400 savunma füzelerinin 24 saat hazır bekletildiği, aktif hale getirilmesinin de sadece birkaç dakika alacağı yine uzmanlar tarafından açıklanmıştır.
KÖTÜ KOMŞULAR BİZİ EV SAHİBİ YAPIYOR
Neresinden bakılırsa bakılsın, Türkiye her şarta, her duruma, her ihtimale hazırlıklıdır. Bizim gibi dünyanın en güzel, ancak en kritik coğrafyasını vatan yapmış olan bir milletin zaten başka türlü hareket etmesi, gevşek davranması mümkün değildir. Yaşadıklarımız, bizim milli savunma sistemimizin mümkünse tamamına yakınını kendi kaynaklarımızla üretmek, hatta bu konuda bir marka ülke olmak zorunda olduğumuzu bir defa daha teyit etmiştir. Gidişat buna uygundur ve son derece memnuniyet vericidir. Kötü komşu, insanı ev sahibi yaparmış. Bizim kötü komşularımız da bizi yerli ve milli sanayimizi hızla ve yüksek teknoloji ile daha da geliştirmeye teşvik ediyor, zorluyor. Krizin fırsata çevrilmesi bu olmalı. Bize uçak vermeyenler sayesinde en kısa zamanda, hem de dünyanın en iyi, en etkili savaş uçağını da yapacağımıza inanıyorum. Sonrasını onlar düşünsünler.