'Sarıkamış Harekâtı' Türk tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. 105’inci yılında bulunduğumuz bu harekâtı ön yargılarla, ideolojik saplantılarla değerlendirmek, şanlı geçmişimize de, 90 bin şehidimize de büyük saygısızlık ve haksızlıktır. Dedesi de bu savaşa katılmış, çocukluğunu, gençliğini bu savaşın yapıldığı coğrafyayı karış karış tanıyarak geçirmiş bir Sarıkamışlı olarak, doğru bilgiye ulaşmayı ve bunu kamuoyu ile paylaşmayı her zaman bir görev bildim. Objektif bir bakış açısıyla, bilgi ve belgelere dayalı olarak, zamanın ruhuna ve tarihi gerçeklere uygun yazı dizileri hazırladım ve bunlar gerek çalıştığım gazetelerde, gerek çeşitli dergilerde yayınlandı. Bu yazı dizilerinden birisi de gazetemiz TÜRKGÜN’ün arşivinde mevcuttur.
KARALAMALAR KASITLI
Enver Paşa ile ilgili saplantılı ön yargılar, bu harekâtın doğru anlatılmasını da, anlaşılmasını da büyük ölçüde etkilemiştir. Yıllardır özellikle sol medya ve şartlanmış sözde uzmanlar kasıtlı biçimde bir karalama ve kötüleme kampanyası yürüttüler. Enver Paşa’nın Turan hedefi, bu güruh için daha en başta affedilmez bir hata olarak görülüyor ve zaten her şey burada bitiyor. Sonrasındaki bütün yorum ve değerlendirmeleri bu saplantı üzerine oturtuluyor ki, buradan ne tarihi gerçekleri görmek ve anlamak imkânı vardır, ne de doğru bir sonuca ulaşmak mümkündür. Sarıkamış Harekâtı, Osmanlı’nın son kurtuluş ümitlerinden birisi olarak düşünülmüş, planlanmış ve hayata geçirilmiştir. Başka bir çare, başka bir çıkış yolu yoktu. Başarılı olma ve zafere ulaşma ihtimali yüksekti. Elbette risk vardı ama dünya tarihinde riski olmayan hiçbir harekâta rastlanmamıştır.
HAREKÂTIN GEREKÇELERİ
Sarıkamış Harekâtı’nın yapılması için her biri diğerinden önemli, hatta hayati birçok gerekçe vardı. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
- Doğu Cephesi’nde Osmanlı İmparatorluğu Rusya’ya değil, Rusya Osmanlı’ya saldırmıştı ve tehdit giderek büyüyordu. Rusya’dan cesaret bulan Ermeniler, isyan ve çetecilik hareketlerine başlamışlardı. Devlet kendi toprakları içinde güvende değildi.
- Rusya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndaki durumu ve Kafkas Cephesi’ndeki zayıflığı da büyük bir fırsat oluşturuyordu. 3’üncü Ordu Komutanı Hazan İzzet Paşa, Köprüköy muharebelerinde Rusları en zayıf anlarında yakalamasına rağmen bu fırsatı kullanamamış ve tarihin akışını değiştirecek bir imkân heder edilmişti.
- Erzurum’da bulunan ve 200 bin asker ve 11 bin hayvandan oluşan 3. Ordu’nun iaşesi kışı çıkarmaya asla yeterli değildi. Kışın harpsiz geçirilmesi ya da müdafaa da kalınması durumunda Ankara, Sivas, Erzincan, Elazığ, Erzurum veya Basra, Musul, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Muş hattında insan sırtında ve yük hayvanlarıyla taşınacak erzakla ordunun beslenmesine imkân yoktu. Kars, Ardahan ve Batum’un ivedilikle Ruslardan alınması, iaşesi ve cephane ikmali için tek çıkar yoldu.
- Balkanlardaki huzursuzluk gittikçe büyüyordu ve Osmanlı’nın birkaç cephede aynı anda savaşmaya ne gücü, ne de imkânı kalmamıştı. Kafkasya’da kazanılacak bir zafer hem büyük bir moral sağlayacak, hem de Balkanlara kuvvet kaydırma imkânı doğuracaktı.
SONUCU ETKİLEYEN GELİŞMELER
Sarıkamış Harekâtı’na Enver Paşa’nın Alman hayranlığı ve Almanların Osmanlı’yı kendi hesapları için savaşa sürükleme oyunu olarak bakmak son derece yanlış ve yanıltıcıdır. Enver Paşa’nın büyük hedefleri ve idealleri vardı. Bu hedefler asla ulaşılmaz değildi. Harekât planının çok doğru ve ustalıkla yapıldığını bütün uzmanlar kabul etmektedir. Felakete yol açan yanlışlık ve eksiklik bu planın uygulanmasında yaşanmıştır. Özellikle 10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey’in plana uymak yerine, gereksiz inisiyatif kullanması ile meydana gelen gecikmenin telafisi mümkün olmamıştır. 11. Kolordu Komutanı Galip Paşa’nın da harekât sırasında kendisinden bekleneni yapmakta çok zayıf kaldığı, üzerinde ittifak edilen bir diğer gerçektir. Neredeyse her yıl büyük toprak kayıplarına uğrayan, daha 2 yıl önce Balkan Harbi felaketini yaşamış olan Osmanlı, uzun zaman sonra ilk defa bir cephede üstünlük kuracak ve galip gelecekti. Bu üstünlüğün Ruslara karşı olması hayati derecede önemliydi. Sarıkamış Harekâtı bütün bu kayıpların telafisi ve bir ölçüde intikamı anlamına da geliyordu. Planlanan gibi sonuçlanması durumunda can çekişen imparatorluk yeni bir nefes alma imkânı bulacak ve dünya dengeleri büyük ölçüde değişecekti.
RUSLAR DA 30 BİN KAYIP VERDİ
Yaklaşık 15 gün süren taarruz ve geri çekilme sonucunda her iki ordu da taarruzdan evvel bulundukları hatlarında hareketlerine son verdiler. Muharebe alanında Rus ordusunun kayıpları, Türk ordusundan az değildir. Rusları Türk taarruzlarından kurtaran, nispet kabul etmeyecek derecede üstün olan ikmal imkânları ile Türk kıtalarını arkadan çeviren hastalık, açlık ve fırtınalardır. Kayıpları çeşitli kaynaklar 60 bin ile 90 bin arasında göstermektedir. Hangi rakam esas alınırsa alınsın, çarpışmalarda verilen şehit sayısı, toplam kayıp sayısının üçte birini geçmemektedir. Harekât sırasındaki donukların toplamıyla ilgili verilen rakamların en büyüğü dahi 13 binden fazla değildir. Bit ve salgın hastalıklar ve firarlar diğer kayıpları oluşturmaktadır. Rus kayıpları 20 bin ölü, 9 bin donuk olmak üzere 30 bin civarındadır. 12 bin hasta vardır.
Enver Paşa bizim yurdumuzu işgalden, bizim dedelerimizi esaretten kurtarmaya gidiyordu. Sonuç alınamamış da olsa, sadece bu niyetinden dolayı kendisine müteşekkiriz. Her santimetrekaresi şehit kanıyla sulanmış mübarek vatan Sarıkamış’ın bir evladı olarak, bütün şehitlerimizi, gazilerimizi, tarihe yön veren kahramanlarımızı saygıyla, şükranla ve rahmetle anıyorum.