Yazılarımızı Türkiye’nin gündemine paralel olarak yazıyor, bilgi ve tecrübelerimizi milletimizle paylaşıyoruz. Şu anda ülkemiz tarihi bir dönemden geçiyor. Mavi Vatan’ımıza yönelik tehditlerin bertaraf edilmesi için topyekûn bir mücadele veriyoruz. Karşımızda bir şer bloğu var ve amansız biçimde saldırıyorlar. Böyle bir dönemde birliğimizi korumak, Türkiye’nin hak ve menfaatlerini savunmak, düşmana, haine karşı tek yumruk olmak bir tercih değil vatan görevidir. Dolayısı ile son günlerde ağırlıklı olarak biz de Akdeniz’deki gelişmeleri, Türkiye’nin ne yaptığını, karşımızdaki cephenin nasıl alt edileceğini yazılarımıza konu ediyoruz. Ancak, bu siyasetle ilgilenmediğimiz, ülkeyi yönetme iddiasında olan diğer partileri ve özellikle de zillet güruhunu boş verdiğimiz, ne yaptıklarını, ne söylediklerini, nerede durduklarını takip etmediğimiz anlamına gelmiyor. Zira, dışarısı kadar içerisi de hayati önemdedir ve kimin nerede durduğunu bilmek, değerlendirmek ve ona göre hareket etmek hem hakkımız, hem görevimizdir.
İÇERİDE DE SORUNLARIMIZ VAR
Akdeniz ve Ege’de tacizler artmış, gerilim kasıtlı biçimde alabildiğince yükseltilmiştir. Buna rağmen, Türkiye haklarını, menfaatlerini, egemenliğini, milli güvenliğini her şart altında korumakta, kollamakta ve kararlılıkla gereğini yapmaktadır. İçeride de ciddi sorunlarımız var ve hepsiyle birden baş etmeye uğraşıyoruz. Koronavirüs salgınındaki tırmanışın durdurulması ve vaka sayısının düşürülmesi için üst üste tedbirler alınıyor. Ekonomimizin toparlanması için her imkân seferber ediliyor. Terörle mücadele hiç ara vermeden ve büyük bir kararlılıkla sürdürülüyor. Diğer taraftan taciz, tecavüz, şiddet, istismar olaylarındaki artış endişe verici boyutlardadır. Din adamı kisveli sapıkların yaptıkları milletimizi dehşete düşürmüştür. Sayın Devlet Bahçeli, dışarıda karşılaştığımız sorunlar için hükümete tam destek verip, yapıcı ve yol gösterici değerlendirmelerle Türk milletinin hislerine tercüman olurken, sosyal hayatta yaşananlarla ilgili olarak da önerilerini sıralıyor. Nitekim, çocukları, kadınları, masum ve mazlumları en aşağılık yöntemlerle hedef alan canilerin, katillerin, insanlık düşmanlarının fiillerine, idam cezasının hukuk mevzuatımıza tekrar alınmasını istemiştir.
HER SÖZLERİ SKANDAL
Zilleti oluşturan partilerin hiçbirinden, Türkiye’nin bu yakıcı gündemi ile ilgili en küçük olumlu, faydalı, doğru ve isabetli bir tek söz duymadık. Ya susuyorlar veya her sözleriyle yeni bir polemik çıkarıp, enerjimizi, gündemimizi, dikkatimizi dağıtıyorlar. Her sözleri ayrı bir skandal, her açıklamaları ayrı bir vahamet. Bir kere de ağzınızdan bu ülkenin ve milletin menfaatine olacak bir şey çıksın, ne gezer! CHP’nin başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun Akdeniz ve Ege’de yaşananlarla ilgili ciddi ve gür sesle bir şey dediğini duyan oldu mu? Bunun sebebi gayet açık: Olumlu bir şey söylese, bunu içine sindiremeyeceği gibi, kendisini oraya getirip orada tutanları, hatta gelecek seçimde iktidarı değiştirip, bunlara yol vereceğini söyleyen Biden ağabeylerini de kızdıracak. Olumsuz bir şey söylemeye de, Türk milletinin gazabından korktuğu için cesareti yok. O da ya susuyor, ya karnından konuşuyor veya “diplomasi öne çıkarılmalı” gibi önü arkası, ucu sonu belli olmayan yuvarlak laflarla meseleyi geçiştiriyor.
İÇİMİZDEKİ YUNANLILAR
Bu kadarla kalsa şükredeceğiz. Susmak ve karnından konuşmak ruhuna dokunmuş olmalı ki, sonunda bir laf etti. Neymiş, koronavirüs salgınında hastanelerde yer kalmamışmış, açıklanan rakamlar doğru değilmiş. İlk günden itibaren hep böyle olsun, salgının seyri böyle gelişsin istediler, bunu beklediler. Milletten alamadıkları iktidarı Kovid-19’un vereceğini zannedecek kadar zavallı bunlar. Sizin, Türkiye’yi kötülemek için çırpınan, her yalana, her yola başvuran Türk ve Türkiye düşmanlarından ne farkınız var? Mücadele sadece Kovid-19’la değil ki, içimizdeki Yunanlıları da dikkate almak zorundayız.
ZİLLETE DÜŞMEK BÖYLE BİR ŞEY
Zilletin diğer ortağının derdi daha başka. Bir taraftan değerli dostu, ittifak ortağı, siyasi ikbalinin teminatı olan terörist Selahattin Demirtaş’a şimdiden kahvaltı hazırlıklarına başlarken, diğer yandan da, Sayın Bahçeli’ye laf yetiştirmeye çalışıyor. İdam cezasının gündeme getirilmesine Avrupa Birliği ne dermiş? Bu teklif Avrupa Birliği’nden ümidi kesme anlamına geliyormuş. Bunu duyan da zanneder ki AB bize özel davetiye gönderdi, koşa koşa kucak açtı da, Sayın Bahçeli bu açıklaması ile yolu kapattı. İp’in ucu başka yerde olduğu için Avrupa Birliği defterinin aslında çoktan kapandığının ya farkında değil veya o da Kılıçdaroğlu gibi bir yerlere mesaj veriyor.
Zillete düşmek işte böyle bir şey. Her lafları ile kendilerini ele veriyor, her yaptıkları ile bu ülkenin gerçeklerinden ne kadar uzak, Türkiye sevdasından ne kadar mahrum olduklarını tasdik ve teyit ediyorlar.