İzmir’in sorunlu ve sıkıntılı Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yaptığı yeni açıklamalarla yeni skandallara imza attı. Bizim için sürpriz olmayan, siciline de son derece uygun düşen bu açıklamalar, aynı zamanda CHP zihniyetinin bir tezahürüdür ve asıl mesele de zaten buradadır. Bölücülerle, teröristlerle, bu ülke ve milletle meselesi olan her kim varsa tamamıyla iş birliği yapmak, destek vermek, ittifak oluşturmak, aynı cümleleri kurmak ne yazık ki CHP’nin genel siyaseti olmuştur. Tunç Soyer de gönüllü olarak bu siyasete öncülük ediyor, gereğini yapıyor ve bir adım daha ileri götürüyor.
SİCİLİNE UYGUN
Hiç kimse Tunç Soyer’in skandal açıklamalarını hafifletmeye, başka anlamlar yüklemeye, yok saymaya veya gündemden düşürmeye uğraşmasın. Bayrak ve para, bir devleti devlet yapan ana unsurlardır. Buralarda gedik açarsanız, gerisi kendiliğinden gelir. Kaldı ki, Tunç Soyer’in geçmişi zaten PKK sözcülüğünün ve destekçiliğinin hazin örnekleriyle doludur. Bu kadarla da kalmamıştır. Türkiye ile meselesi olan her kim varsa tamamıyla aynı çizgide olmaktan, benzer açıklamalar yapmaktan, destek ve malzeme vermekten hiçbir zaman geri durmamıştır. Hendek eylemlerine yardım ve destek bu şahıstan gelmiştir. Yunan tezleri, Rum yalanları bu şahıs tarafından gündemde tutulmuştur. İzmir’in şanlı kurtuluşu olan 9 Eylül tarihini unutturmak için yeni İzmir günü icat etmeye kalkışmıştır. PKK destekçilerini belediyeye doldurmakta hiçbir sakınca görmemiştir.
MARİFETLERİ SAYMAKLA BİTMEZ!
Açın, Yunanistan’dan gelen açıklamalara, Rum tezlerine, Mısır’ın darbeci liderinin rezil değerlendirmelerine, Rusya’nın tavrına, ABD’nin, Fransa’nın, Almanya’nın, İsrail’in Türkiye ile ilgili itirazlarına bakın. Yanına da genelde CHP’nin, özel olarak da Tunç Soyer’in söylediklerini koyun. Nasıl birbirini tamamladığını, nasıl aynı paralelde olduğunu, nasıl aynı hedefe hücum edildiğini ibret verecek biçimde göreceksiniz. Kıbrıs’taki Türk varlığından Rum ne kadar rahatsızsa, bu şahıs da o kadar rahatsızdır. Onun için Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden uzak durmasını ister. Marifetlerinin hepsini yazmaya kalkışsak ne zamanımız yeter, ne de yerimiz el verir.
GENLERİNDE SORUN VAR
Kaldı ki, bu şahsın genlerinde de sorun vardır. Tunç Soyer’in babası olan Nurettin Soyer’in hukukun üstünlüğünü ve evrensel hukuku hiçe sayıp, ideolojik saplantıları ile Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i adeta yok etmek, vicdanı ve insanlığı darağacına çekmek için neler yaptığı hâlâ hafızalardadır. Tunç Soyer de böyle bir babanın oğlu olmakla övünmüştür. Türkiye’nin üçüncü büyük şehrine, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu parti tarafından böyle bir şahsın Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösterilmesi dâhi bir utançtır. Bu utancın niye yaşandığı, neden göze alındığı şimdi çok daha iyi anlaşılıyor.
HEPSİ AYNI YOLUN YOLCUSU
Hiçbir şey tesadüf değil. İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı yapılan Ekrem İmamoğlu çok mu farklı? Aradan bunca zaman geçti, “Ekrem İmamoğlu ne yaptı, hangi işi becerdi?” diye geriye baktığımız zaman gördüğümüz tek şey, teröre yardım ve yataklık yaptıkları için görevden alınan belediye başkanlarına koşarak gidip destek vermek, tatil yapmak, skandal açıklamalarda bulunmak ve PKK uzantısı HDP’yi memnun etmeye çalışmaktır. Ankara’ya Büyükşehir Belediye Başkanı yapılan Mansur Yavaş, Ülkücü geçmişinin arkasına saklanarak, HDP’den gelen desteği gizleyebilir mi? Daha dün HDP’nin yaptığı provokatif ve tamamen karıştırmaya ve çatıştırmaya yönelik yürüyüşüne, başka bir bahane ile paralel bir yürüyüş başlatan baro başkanlarını ziyaret eden kendisi değil miydi? Hepsi aynı yolun yolcusu.
GEÇİN BUNLARI
Her açıklamayı, her eylemi tek tek ele alarak durumu idare etmeye, kendilerince bir izah yapıp aklımızla alay etmeye uğraşıyorlar. Tunç Soyer’in bayrak ve para açıklaması, turizmcilerle yapılan bir toplantıda yapılmış. Bu yüzden de başka yerlere çekmemek gerekiyormuş. Geçiniz bunları. Bir küpün içinde ne varsa, dışına da o sızar. Tunç Soyer’i de, CHP zihniyetini de çok iyi biliyoruz. Kurdukları zillet ittifakını da, el ele vererek nereye ulaşmak istediklerinin de farkındayız. İçinde HDP’nin olduğu bir ittifaktan, Kandilli katillerin talimatları ile şekillenmiş bir ortaklıktan, bu ülkeye ve millete hayırlı ve faydalı bir şey beklemenin beyhude olduğunun bilincindeyiz. HDP’ye bedel ödüyor, PKK’yı memnun etmeye çabalıyorlar. Bunu yaparken de hiçbir rahatsızlık duymuyorlar, çünkü kendi zihniyetlerinin de PKK’dan bir farkı yok. Bu zihniyete belediye teslim etmenin büyük risk olacağını biliyor ve söylüyorduk. Keşke yanılmış olsaydık. Şimdi her şey önümüze çıkıyor. Kim bilir daha neler görecek, neler duyacağız. Bu şerrin bir hayırlı tarafı varsa, o da bu milletin bunları daha iyi tanımasıdır ve bir daha aynı yanlışa düşülmeyecek olmasıdır.