Barış Pınarı Harekâtı'nda geldiğimiz nokta olması gerekendir ve akıl, izan sahibi, milli duygusu olan, bu ülkenin birliğini savunan herkesi memnun etmektedir. Hakkımız olanı yapıyoruz ve terörü yok ediyoruz. Buna bağlı olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyup, evinden barkından olanlara geri dönüş imkânı sağlıyoruz.
YENİ BAHANELER ÜRETİRLER
Buraya kadar tamamdır. Önemli olan bundan sonrasıdır. ABD para vererek kullandığı, silah vererek azdırdığı bu kanlı örgütler için nasıl bir akıbet planlıyor? Şimdi bu teröristleri ne yapacaklar ve nerede kullanacaklar? Trump denilen rezil adam daha dün, Deyrizor’da Suriye rejimini vurarak petrolü garanti altına aldıklarını söylemekte bir sakınca görmemiştir. Bu kanlı düzeni işte bu terör örgütleri üzerinden sürdürüyorlar. Dolayısı ile biz işimize bakalım. Verilen süre sona erdi ve çekilme sözünün ne kadar tutulduğunu, bu yazının yazıldığı saat itibarıyla henüz bilemiyoruz. Yeni bahanelerle karşımıza gelmeleri, mevcut durumu anlaşmaya uyulmuş gibi göstermeye çalışmaları yüksek ihtimaldir.
MUHATABIMIZ ABD’DİR
Türkiye haklı ve doğru olarak işi en başından itibaren sıkı tutmuştur. Güvenli bölge kapsamında ne kadar terörist olduğu ve bunların ne kadarının belirlenen alan dışına çıktıkları bilinmektedir. Çok doğru ve çok dikkatle hareket ediliyor. Terör örgütü, sivillerin arasına karışarak, belli bölgelerde yığınaklar yaparak, bazı kahpe saldırılar düzenleyerek varlıklarını sürdürmeye çalışabileceği gibi, ABD’nin de bu paralı katillere yeni taktikler vermesi muhtemeldir. Türkiye verdiği sözde durdu ve ihlallere, provokasyonlara rağmen, ABD ile yaptığı anlaşmaya uydu. Aynı şeyi ABD’den de beklemek hakkımızdır. Unutmayalım ki ABD, Türkiye ile yaptığı görüşme ve vardığı anlaşmayla terör örgütünü kullandığını, asıl sahibi olduğunu da açık ve net şekilde kabul etmiştir. Muhatabımız ABD’dir. Belirlenen alanda bir tek terörist dahi kalsa, verilen söz tutulmamış olacaktır. Bu durumda Türkiye’nin harekâtı kaldığı yerden devam ettirmesi hakkıdır ve bunun önüne hiç kimse geçemez.
FIRAT’IN DOĞUSUNUN TAMAMI
Bize göre anlaşılmayan bir şey olmasa bile, özellikle CHP ve yancılarının kasıtlı biçimde gündeme taşıdıkları bir başka şey de, teröristlerin çekileceği alanın sınırlarıdır. Türkiye’nin müdahale edip kontrol altına aldığı 120 kilometrelik bölgede bir sorun yoktur. Buraları zaten temizledik. Dolayısı ile Fırat’ın doğusunun tamamından, yani 444 kilometrelik Cerablus’tan Irak sınırına kadar olan bölgeden teröristlerin tamamen çekilmesi gerekmektedir. Bunun dışında hiçbir durumu ne kabul edebiliriz, ne görmezden gelebiliriz, ne de gereğini yapmaktan geri durabiliriz. Şu anda Rusya ile birlikte Suriye rejiminin kontrolüne geçmiş olan Aynel Arap ve Kamışlı da buna dahildir. Sayın Cumhurbaşkanının Putin’le yaptığı görüşmeye bağlı olarak, buraların da temizlenmesi bizim için hayati önemdedir.
DEHŞET DENGESİ
Bu noktada dikkat çeken bir başka durum da, ABD’nin çekildiği yerlere Rusya’nın kolaylıkla yerleşmesidir. Nasıl oluyor da, birbirlerine bu kadar çok meydan okuyorlar, ama aralarında en küçük bir sorun çıkmadığı gibi, birbirlerini tamamlayarak gidiyorlar. Sahadaki durum şudur: Suriye’de Esad’ın gerçek sahibi Rusya, PKK-PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin asıl sahibi de ABD’dir. Terör örgütlerinin aldıkları silah ve paraya bağlı olarak, iki tarafa da hizmet ettikleri de ayrı bir gerçektir. Bu çarpıcı gerçek, aynı zamanda nasıl bir dehşet dengesinin kurulduğunu da belgeliyor. Bu dengeyi bozan yine Türkiye’dir.
OYUNLARI BOZUYORUZ
Kim ne yaparsa yapsın, bu coğrafyada Türkiye’ye rağmen hiçbir kanlı plan tutmaz. Bu kirli oyunları bozmaya muktedir olduğumuzu gösterdik. Zaten bu kadar kudurmalarının, bu kadar saldırmalarının sebebi budur. ABD de, Rusya da bizimle anlaşmaya, bizim önceliklerimizi, beklentilerimizi karşılamaya mecburlar. Bölgede bulunan ülkelerin yönetimleri başka telden çalıyor, başka hesaplar yapıyor olabilirler. Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve bunların güdümündeki ülkelerde kendi diktatörlüklerini korumak isteyen sözde liderler ABD ve Rusya’ya boyun eğip, Türkiye’ye karşı hadlerini çok aşan şeyler söyleyip, kalleşliklere yönelebilirler. Ancak bölgede yaşayan bütün topluluklar, bütün milletler kendi yönetimlerine rağmen, Türkiye’nin haklılığını görüyor, biliyor ve onaylıyorlar ki, asıl önemli olan ve elimizi güçlendiren budur.
CHP’NİN HAZİN DURUMU
Bizi asıl hayrete düşüren kendi içimizdekilerin tutarsızlığı, hatta ihanetleridir. Türkiye’nin etkinliği, kararlılığı, terörü yok etmesi ve bunlara bağlı olarak aldığı mesafe bütün dünya kamuoyunda artık kabul görmektedir. Bu durumdan Kandilli katiller, onların uzantısı olan HDP gibi terör partileri, İsrail gibi işgalci ve kandan beslenen ülkeler çok rahatsızdır. Türkiye’nin istediklerini kabul etmek zorunda kalan ABD’ye PKK, PYD, YPG, FETÖ ve doğal olarak İsrail çok kızgındır. Buraya kadar bir şey yok. Bunlar elbette kızgın olacaklar, ama CHP’nin de en az bunlar kadar harekâttan rahatsız olması, sulandırmaya çalışması, sureti haktan görünüp sonra da en ağır ifadelerle eleştirmesini ne anlayabiliyoruz, ne de kabul ediyoruz. Her sözü getirip, “Esad’la görüşelim”e bağlamaları da ayrı bir garabettir. Esad’ın sicilini bir kenara bıraktık, ortada verdiği sözü tutabilecek, kendi iradesi olan biri mi var?