Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olup, dünyada olup bitenleri, etrafımızdaki gelişmeleri biraz takip eden herkes, şu soruyu en azından kendi kendine sormuştur: Kuzeyimizde Rusya; Güneyimizde Irak, Suriye; Batımızda Libya, Doğumuzda Azerbaycan, İran hidrokabon kaynaklarına sahip. Buralarda dünyanın en verimli, en yüksek kaliteli doğalgazı ve petrolü fışkırıyor. Nasıl oluyor da bütün bu coğrafyanın tam orta yerinde olan Türkiye’de Raman bölgesindeki küçük sayılabilecek birkaç kuyu dışında hiçbir şey yok? Daha da önemlisi, Türkiye coğrafyasında hidrokarbon kaynaklarının bulunmadığı bize devamlı olarak pompalanıyor.
YILLARCA OYALANDIK
Bu soruyu yılladır soruyorum ve bugüne kadar da tatmin edici hiçbir cevap alamamıştım. Her zaman, “Türkiye eğer petrol veya doğalgaz bulamıyorsa, bunun iki sebebi vardır. Ya doğru dürüst aramıyoruz veya arayanlar kasıtlı biçimde bulmuyorlar, bulduklarını da gizliyorlar” diye düşünürdüm. Nitekim, böyle düşünmemizi daha da haklı hale getiren bazı şehir efsanelerini de duymuyor değildik. Şimdi, bu gelişmeden sonra aslında hiç de yanlış düşünmediğimizi, yıllarca kandırıldığımızı, oyalandığımızı ve bilinçli şekilde devre dışı bırakıldığımızı çok daha iyi anlıyoruz.
3-5 SAYFA RAPOR
Türkiye Cumhuriyet tarihi boyunca hep yabancı şirketlere ait olan derin deniz sondaj arama gemileri ile araştırma yaptırdı. Ne gemiler bizimdi, ne de araştırma ve sondaj yapanlar samimiydi. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı da, “derin deniz sondajlarında tamamen dışa bağımlıydık. Yüzlerce milyon dolarlık arama faaliyetleri sonunda elimize 3-5 sayfalık rapor dışında hiç bir şey geçmedi. Kimsenin günahını almıyoruz, belki de gerçekten aradılar. Ama bulamadılar. Ama sonuçta biz, artık bu şekilde yürüyemeyeceğimizi gördük” diyerek, bu kısır döngüye dikkat çekti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez, yapılan çalışmaları anlatırken çok önemli ve şimdiye kadar neden petrol bulunmadığının izahını kolaylaştıran şu anekdotu paylaştı: “Bu süre içerisinde Türkiye Petrolleri çalışanlarına da, çeşitli baskılar uygulandı. Bunlardan iki tanesi AB vatandaşıydı, ailelerine baskı yaptılar. Bu çalışanlarımız bize gelerek ‘biz burada mutluyuz. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak istiyoruz’ dediler. Ve şu anda o iki çalışanımız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bizlerle birlikte omuz omuza çalışıyor.”
GEMİLERİMİZ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ
Bütün bunlar bilerek ve isteyerek devre dışı bırakıldığımızı gösteriyor. İşin kırılma noktası, bizim kendi işimizi kendimizin görmesidir. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak yabancı şirketlerle yapılan arama sistemi ile bir sonuç alınamayacağını fark edip, milli arama filosu oluşturdular. Şu anda elimizde bulunan araştırma ve sondaj gemileri her şeyi değiştirdi ve yepyeni bir dönem açtı. Bu gemiler alınırken de, çeşitli engellemeler yapıldığını, vazgeçirmek için şeytani taktiklerin devreye sokulduğunu biliyoruz. Bu kararlılığı gösteren, emek harcayan, plan ve program yaparak milli bir filo oluşturan, buna paralel yeterli, donanımlı, çalışkan ve fedakar bir ekip kurup görevlendirme yapan başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, katkısı olan herkese, millet olarak en azından bir teşekkür borcumuz var. Bu süreçte hem kararlarıyla, hem yaptıklarıyla Sayın Berat Albayrak’ın da özel bir teşekkürü fazlasıyla hak ettiğini belirtmeyi bir görev sayıyorum. Aynı şekilde sayın Bakan Fatih Sönmez başta olmak üzere, geminin kaptanından bütün personeline, teknik ekipten koruma görevi yapan kahraman Deniz Kuvvetleri unsurlarımıza kadar herkesi yürekten kutluyorum.
BU DAHA BAŞLANGIÇ
Çok büyük bir iş başarılmıştır. Milli olmak işte böyle bir şeydir. Kendi gücümüze, kendi insanımıza, kendi imkanlarımıza inanıp güvendikçe, birilerinden himmet beklemek yerine doğru ve isabetli kararlar alıp hayata geçirdikçe, ülke olarak bambaşka noktalara geldik. Yapılan açıklamalardan bunun daha bir başlangıç olduğunu anlıyoruz. Şu anda bulunan doğalgaz kaynağı bile ülke olarak bizi çok farklı, çok ileri noktala taşıyacaktır. Gazın bulunduğu derinlik, anakaramıza olan mesafe, kalite ve rezervin büyüklüğü en ideal kaynağa ulaştığımızı gösteriyor. Açılan kuyuda daha derinlere inilmesine bağlı olarak rezervin daha yüksek miktarlara ulaşması söz konusu olduğu gibi, belirlenen sahada açılacak yeni kuyulardan da sonuç alma ihtimalinin çok ama çok yüksek olduğu belirtilmiştir. Enerjide dışa bağımlılığımızın azalması, özellikle de tamamen bitmesi, tarihi bir dönüm noktası olacaktır ve her şey temelinden değişecektir.
YOLUMUZ DOĞRU
Fatih gemimiz tam da ismine yakışır bir başarıya imza atmıştır. Sıra Yavuz ve Kanuni araştırma gemilerimizdedir. Karadeniz’de yeni sahaların keşfi haberlerini sabırsızlıkla ve büyük bir heyecanla bekliyoruz. Aynı şekilde Akdeniz’den de benzer haberlerin gelebileceğine gönülden inanıyoruz. Bu kadarla da kalmıyor, samimi ve ciddi bir arama ile anakarmızda da sonuç alacağına inanıyorum. Bütün bu gelişmeler, “Akdeniz’de ne işimiz var. Libya’da ne arıyoruz?” diye soranlara da net ve asla unutamayacakları bir cevaptır. Yolumuz doğru, kararımız kesindir. Allah’da doğrunun yardımcısıdır.