MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, yerel seçimlerin öncesinde Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı beka sorununun ağırlığına özellikle dikkat çekmişti. Yapılacak bir yanlışın büyük sıkıntılara yol açacağını söylemiş ve uyarılarda bulunmuştu. Başta CHP ve İP olmak üzere zilleti oluşturan partiler, bu hayati ikazları hafifletmek, gündemden düşürmek ve üzerini örtmek için akla ziyan şeyler söylemiş, olmayacak yakıştırmalar yapmışlardı. Bu kadarla da kalmadı ve yine aynı güruh, seçimlerden sonra beka tehdidiyle ilgili söylemlerin gündemden düştüğünü iddia ederek, Türkiye’nin içinde bulunduğu tehdit ve tehlikelerin görmezden gelinmesi için yoğun bir gayret gösterdi.
TERÖR ÜSSÜ OLAN BELEDİYELER
Seçimlerin üzerinden 5 ay kadar zaman geçti. İstanbul seçimleri esas alınırsa bu süre daha da azdır. Fakat bu süre Sayın Bahçeli’nin uyarılarının ne kadar haklı, doğru ve yerinde olduğunu, her anlamda kesin olarak kanıtladı. CHP ve yancılarının eline geçen belediyelerin hizmet ve görev bakımından yerlerde süründüğünü ve gün geçtikçe yetersizliğin, yanlışın, diyet ödemenin büyüyüp, sorunları ağırlaştıracağını hep birlikte görüyoruz. Bu kadarla kalsa şükredeceğiz. Asıl sorun, asıl tehlike, bu belediyeler üzerinden bekamız üzerindeki tehdidin daha da ağırlaşmasıdır. Görevden alınan belediyelerle ilgili ortaya çıkanlar, ihanetin çok ötesindedir. Bu belediyelerin kelimenin tam anlamıyla bir terör üssü haline geldikleri anlaşılmaktadır. Diğer belediyelerde de durum çok farklı değil. Sadece HDP’li belediyeleri kastetmiyoruz. CHP’nin elindeki birçok belediyenin de aynı durumda olduğunun işaretleri gelmeye başlamıştır. Mersin ve Adana Belediyelerindeki işçi kıyımları, Kandil bağlantılı atamalar ayyuka çıkmış durumdadır ve meseleyi yakından takip edenler, böyle devam edilemeyeceğini söylemektedirler.
ZİLLET GÜRUHUNUN MİSYONU
CHP ve yancılarının nasıl zillet oluşturduklarının, bekamız üzerindeki tehdit ve tehlikeyi ne kadar arttırdıklarının başka yansımalarını da ibretle takip ediyoruz. Zillet güruhu, Türkiye’nin terörle mücadelesini ve Fırat’ın doğusuna yapılması planlanan harekâtını sulandırmak ve durdurmak için özel bir misyon üstlenmiş durumdadır. Buna karşılık, bazı belediyelerin PKK üssüne dönüştürülmesini “seçilmiş başkanlar” diyerek hoş görmekte, hatta savunmaktadırlar. Bu durum tam bir rezilliktir ve Türkiye ile hesabı olanlar için bulunmaz malzeme oluşturmaktadır.Zilletin varlığını, yaptıklarını, söylediklerini alıp, Türkiye’yi baskı altına almak, bekamıza yapılan saldırıları haklı göstermek için kullanıyorlar. Şu anda bunun çok vahim, çok çarpıcı, çok sarsıcı örnekleriyle karşı karşıyayız.
MİLLÎ GÜVENLİĞİMİZE TEHDİT
Suriye’nin İdlib bölgesinde Han Şeyhun’u ele geçiren rejim güçleri ilerleyişini sürdürürken, bölgedeki Türk üssü de ciddi bir tehdit altına girmiş durumdadır. Bölge halkı Rusya destekli rejim güçlerinin zulmünden kaçarak, yeni bir göç dalgası oluşturmak üzeridir. Türkiye’nin bekasına doğrudan tehdit oluşturan, millî güvenliğimizi hedef alan bu gelişmelerde Rusya ve Esad’ın söyledikleri ile zillet güruhunun söyledikleri birbirini tamamlamaktadır. Hatta, CHP, İP ve HDP’den gelen açıklamaların vahameti, Rusya ve Esad’ın sözlerinden çok daha ağır, çok daha tehlikelidir. Zilletin kendisi bir beka sorununa dönüşmüştür ve bu haliyle Türkiye üzerindeki baskıların da artmasının yolunu açmaktadır.
MACRON’UN KÜSTAHLIĞI
Zilletin varlığının Türkiye’nin bekası üzerindeki tehditleri nasıl arttırdığının bir başka örneğini, Doğu Akdeniz’deki gelişmelerde görüyoruz. Kemal Kılçdaroğlu, Doğu Akdeniz’de gemimizin bulunmadığını söylerken, bunun bir bilgisizliğe, yetersizliğe dayalı değerlendirme olduğunu düşünmüştük. Nitekim, Kılıçdaroğlu ve zillet güruhunun bu tavrından ve sözlerinden cesaret bulan ve Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmak isteyen güçler, fırsatı ganimet saymışlardır. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Doğu Akdeniz’le ilgili haddini aşan ve Türkiye’yi hedef alan sözleri, tam bir kepazeliktir ve bekamız üzerindeki tehdidin nerelere kadar ulaştığının ve zilletin bundaki payının bir başka göstergesidir.
ABD’NİN KEPAZELİĞİ
ABD Dışişleri Sözcüsü Ortagus’un, görevden alınan HDP’li belediye başkanlarıyla ilgili küstah değerlendirmesine cesaret veren de yine CHP ve yancılarıdır. CHP sözcüleri, görevden almaların duyulduğu andan itibaren terör örgütünden önce ortaya çıkıp akla ziyan değerlendirmelerde bulunarak, hem terör örgütüne, hem Türkiye ile hesabı olanlara yeni malzeme vermişlerdir. ABD Dışişleri Sözcüsünün haddi aşan ve tam bir kepazelik içeren açıklamalarına, zillet güruhu doğal olarak sessizdir. Bu rezalete itiraz, bu hadsize hak ettiği cevap, MHP Genel Sekreteri Sayın İsmet Büyükataman’dan gelmiştir.
ATEŞ ÇEMBERİ KIRILACAK
Akıl ve ruh sağlığı yerinde olan, bu ülke ve milletle meselesi bulunmayan hiç kimse, bu yazdıklarımıza, bu tespitlerimize itiraz etmeyecektir. Bekamız üzerinde nasıl bir tehdit oluştuğunu kabul edecek, zilletin bu tehlikeyi nasıl arttırdığını görmezden gelmeyecektir. Ne yaparlarsa yapsınlar faydasız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti, CHP ve yancılarına rağmen, bağımsız, hür bir şekilde yaşamaya, etrafındaki ateş çemberini kırıp atmaya ve bekamız üzerindeki tehditleri yok etmeye devam edecektir. Bunun teminatı MHP’dir ve onun içinde olduğu Cumhur İttifakı’dır.