MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli'nin ülke ve millet menfaatlerini öne alan, gerçekçi, haklı, karşılığı olan, takdir gören siyaseti milli birliği getirdi ve Cumhur ittifakını doğurdu. Bunun karşısında çaresiz kalan, bocalayan, telaşa kapılan CHP, HDP ve İP üçgeni, saldırarak, hakaret ederek, iftiralarda bulunarak bir çıkış yolu bulmaya çalıştı.Çırpındıkça battılar, battıkça çırpındılar. Sonlarının ağır bir hezimet olduğunu nihayet fark etmiş olacaklar ki, yeni arayışlara yöneldiler. Önce ısrarla ve şiddetle inkar ettikleri ortaklıklarına, şimdi kılıfı uydurmaya uğraşıyorlar. Aralarına SP'yi de kattıkları anlaşılıyor. HDP'yi yedeğe alıp CHP, İP ve SP ile vitrine çıkmayı planladıkları artık ifşa olmuş bir durumdur. Hakaret ederek eleştirdikleri her ne varsa, tamamını şimdi büyük bir pişkinlikle kendileri yapıyor.
AMAÇLARI BELLİ
Bu cümbüş ittifakının nerede başlayıp nerede bittiği, nasıl modelleneceği, kimin etrafında toplanacağı henüz belli değil, ama neyi amaçladığı şimdiden ortalığa saçıldı. Hareket noktalarını 16 Nisan referandumundaki oy oranları oluşturuyor. Bütün ümitlerini, yüzde 48,5'luk hayır oylarına bağlamış durumdalar. Bu oyu, 16 Nisan öncesinde aralarında kurdukları ittifakın aldığını zannediyorlar. Nitekim, Kılıçdaroğlu daha 17 Nisan'da hemen harekete geçmiş ve "hayır bileşenlerini" birarada tutmaya gayret edeceklerini söyleyerek HDP'sini SP'sini, İP'ini, kısacası kendi dalgasına kapılan her kim varsa tamamını ziyaret etmişti. Daha net bir ifadeyle, ittifakı ilk kuran, hayata geçiren ve devam ettirmek için seferber olanlar, bugün ittifak düzenlemesine bir hukuki alt yapı kazandırılmasına en çok karşı olduklarını söyleyenlerdir. Kurdukları ittifaka ne ad verdikleri belli değil, ama neye hizmet ettiği çok açık. Bu cümbüş ortaklarının tamamının Zeytin Dalı Harekatını sulandırmak, zorlaştırmak ve hatta engellemek için ne söylediğine, ne yaptığına bakın, anlarsınız.
ÜMİTSİZ VAKA
İttifak-ı Cümbüş'ün neyi hedeflediğine gelince: Cumhurbaşkanı seçiminde zerre kadar ümitleri yok. Sayın Bahçeli'nin, sayın Erdoğan lehine yaptığı açıklama ile birlikte, bütün hesapları başlamadan bitti. Bunu millete böyle anlatamadıkları için kendi adaylarını çıkaracaklarını söyleyerek, zevahiri kurtarmaya uğraşıyorlar. Zaten bir aday üzerinde anlaşabilmeleri neredeyse imkansız. Her biri başka tarafa çekiyor, her genel başkan kerameti kendinde görüyor. Anlayacağınız, Cumhurbaşkanlığı seçimi bu zevat için ümitsiz vaka, bu seçim onlar için bir formalitenin tamamlamasından ileri gitmeyecektir.
MİLLET UMURLARINDA DEĞİL
Asıl hesapları parlamento seçimlerine yönelik. Bunun temelini de 16 Nisan referandumu oluşturuyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne karşı olduklarını, parlamenter düzenin devam etmesi gerektiğini söyleyerek yüzde 48,5 oy aldılar ya, yine aynı taktik, aynı söylem ve aynı bileşenlerle giderlerse benzer sonuç alacaklarını hesaplıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, genel seçimlerde parlamenter sisteme geçmek için oy isteyeceklerini zaten ilan etti. 16 Nisan'da "hayır" diyenlerin, bu defa da blok halinde parlamenter sisteme geçilmesini isteyenlere destek vereceğini düşünüyorlar. Bütün planları, bütün hesapları, bütün ümitleri buna bağlı. Bunun adına da "ilke" diyorlar. Ülke yok, ama ilke var! Anlaşılan o ki, milletin meseleleri, ülkenin çözüm bekleyen yığınla sorunu bunları ilgilendirmiyor. Milleti de ilgilendirmediğini zannediyorlar. Ne köprünün altından çok suların geçtiğinin farkındalar, ne referandumla genel seçimi bu milletin birbirine karıştırmayacağından haberleri var.Ülkenin şartları, bölgenin gerçekleri, siyasetin ihtiyaçları, milletin beklentileri zaten umurlarında değil. Usulen söylediklerine de kendileri bile inanmıyor.
NİHAYET FARK ETTİLER
Bu arada bir şeyi daha fark etmişler. Referandum öncesinde ve hatta sonrasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde Parlamento'nun öneminin kalmadığını, tek adamın her şeyi kontrol edeceğini söylüyorlardı. Meclisin hükümsüz hale geldiğini savunuyorlardı. Oysa yapılan değişikliği inceleyen herkesin görüp anlayacağı gibi, yeni sistem iki temel ayak üzerinde yükseliyor. Bunlardan birisi Cumhurbaşkanı yani yürütme, ikincisi de yasama yani Meclis. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olarak icraat yapabilmek için meclisle koordineli çalışmak zorunda. Meclis'in yürütmenin talep ettiği yasal düzenlemeleri yapmanın yanında, Cumhurbaşkanını ve yürütmeyi denetlemek gibi de çok önemli ve kritik bir görevi var.Bunun böyle olduğunu geçmişteki bütün söylemlerini yok sayarak cümbüş ittifakının tarafları da artık kabul ediyor ve planlarını buna göre yapıyor.
YÜRÜTMEYİ BLOKE EDECEKLER
Eğer hesapları tutar, planları işlerse, yani Türk milleti parlamenter sisteme geçilmesi için bunlara inanır ve oy verirse, mecliste çoğunluğu ele geçirecekler ve böylece Cumhurbaşkanını ve dolayısı ile yürütme erkini çalışamaz hale getirecekler. Daha da önemlisi eski sisteme geçilmesi için harekete geçmeleri kolaylaşacak. Bunlara göre, milletin bütün meselesi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini yeniden değiştirmek ve parlamenter sisteme dönmek. Başka da hiçbir sıkıntımız yok, olsa da önemli değil. Milletin geçim derdi, canımızı yakan terör, ülkenin ağırlaşan ve derinleşen sorunları, etrafımızdaki ataş çemberi, geleceğimiz, ümitlerimiz, birlik ve bütünlüğümüz bunların ilgi alanlarına girmiyor. Girse de çok gerilerde yer alıyor.
Yine geldik aynı yere. Biz, CHP'nin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidardan gitmesi uğruna ülkenin felakete sürüklenmesine razı olduğunu söylüyorduk. Kendileriyle aynı görüşte olanlarla ittifak etmeleri zor olmayacaktır. Acaba bunlara, "kontrolü aynı merkezde olanların ittifakı" demek, daha mı doğru olur?