ABD’den gelen tehdit açıklamaları, tehlikenin ne kadar yakın ve yakıcı olduğunu net biçimde ortaya koyuyor. Trump denilen baş belası, her ne kadar İran’ı hedef almış görünüyor olsa da, bu kanlı planın içinde bizim olmadığımızı düşünmek büyük saflıktır. Zilletin bazı belediyeleri ele geçirmesinden sonra terörün yeniden azması, FETÖ’nün yeniden ümitlenmesi, ABD ve AB’den gelen tehdit ve baskı açıklamaları bu karanlık planın nasıl yürüdüğünü belgelemektedir.
ŞER CEPHESİ OLUŞTU
Sayın Devlet Bahçeli, 31 Mart’ın bir beka seçimi olduğunu söylerken, tam olarak bunu anlatıyor, bu tehlikeye dikkat çekiyordu. Bu uyarının ne kadar doğru ve haklı olduğu, geçen kısa zaman içinde çok daha iyi anlaşılmıştır. Zillet, bu ülke ve milletle meselesi olan içeride ve dışarıda her kim varsa tamamının ümidi ve heyecanı haline gelmiştir. İstanbul seçimlerinin iptal edilmesine olan kızgınlık da bu yüzdendir. Bir şer cephesi oluşmuştur ve bunların niyeti asla bir hayra işaret etmiyor. PKK ile başladıklarını, FETÖ ile neredeyse tamamlama aşamasına getirdikleri, ancak Türk milletinin gazabına uğrayarak geri çekilmek zorunda kaldıkları kirli planı, zillet üzerinden gerçekleştirme hesapları yapılmaktadır. Başka türlü nasıl olur, bu kadar benzemezi ne bir araya getirebilir?
UTANMAZLIĞIN BU KADARI
İstanbul seçimlerinin iptalini 367 garabetine benzetmek hangi akılla, hangi vicdanla, hangi beklenti ile izah edilebilir? 367 garabetini bu ülkenin başına musallat eden zihniyet, bugün de yeni açmazların, millet iradesine yeni kumpaslar kurmanın peşindedir. Peki, o garabetin mağdurlarına ne oluyor? Nasıl böyle bir benzetme yapıyor, kime hangi mesajı gönderiyorlar? Yat buluşmalarının altında ne var? Sözcü taifesi bir taraftan FETÖ’nün mağduru olduklarını iddia ederken, diğer taraftan FETÖ ile aynı frenkansta konuşmayı, aynı şeyi hedef almalarını, aynı yolu yürümelerini nasıl izah edecekler? Milliyetçi oldukları iddiası ile tarlada toplananların yolunun Selahattin Demirtaş ve HDP ile kesişmesi bir tesadüf müdür? Bir de hiç utanmadan, sıkılmadan ve büyük bir pişkinlikle Sayın Devlet Bahçeli’nin bir sözünü çarpıtarak, İmralı’daki bebek katiline pay çıkarmaya çabalıyorlar. Siz eğer ihaneti, çözülmeyi arıyorsanız, dönün aynaya bakın. HDP’den gelen, PKK’dan gelen, Kandilli katillerden gelen ve doğrudan sizi muhatap alan rezil açıklamalara sessiz kalıp onay vereceksiniz. Onlarla iş birliği yapıp, kirli ortaklıklar kuracaksınız. Sonra rutin bir avukat görüşmesi üzerinden MHP’ye çamur sıçratmaya uğraşacaksınız. Utanmazlığın, kepazeliğin ancak bu kadarı olabilir.
NOT ETSENİZ NE YAZAR
Siz onu bunu boş verin de, ABD’nin sizi neden bu kadar çok sevdiğini, koruduğunu ve kolladığını bu millete bir anlatın. Sakın bana demokrasi, hukuk gibi bizzat içini boşalttığınız kavramlarla gelmeyin, altında kalırsınız. Hukuk ve demokrasi açık, net ve ispatlı hırsızlıkların kılıfı olabilir mi? ABD, “YSK kararını not ettik” diyor da, kimin adına ve ne için not ediyor? Not edip de ne yapacak? Keşke 29 bin oy farkının çok sınırlı bir sandık sayılmasına rağmen, nasıl 13 bine düştüğünü ve neden hep bir aday lehine azaldığını da not etseydi ve bunun bir izahını yapan çıksaydı. Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, ABD hangi ara Türkiye’ye not verir bir konuma gelmiştir? Not etseniz ne yazar, etmeseniz ne çıkar. Azdan az, çoktan da çok gider. Notunuza bizden de bir ilave yapmanız samimi tavsiyemdir.
EMPERYALİZMİN UŞAKLARI
Peki, Alman Meclisi Başkan Vekili’nin haddini çok ama çok aşarak, YSK kararını demokrasiye karşı savaş ilanı görmesini nereye koyuyorsunuz? AB’den gelen kaba, yaralayıcı, tehdit dolu mesajları da buna ekleyin. Türkiye’yi hedef alan karalama kampanyaları lobiler, derecelendirme kuruluşları, medya organları ne yapmaya çalışıyor, kime hizmet ediyorlar? Siyasi eskileri, çözümcüler, yıkımcılar, Geziciler, Sorosçular, bölücüler, ekonomik teröristler, döviz tetikçileri, emperyalizmin uşakları, terör örgütlerinin ulakları, HDP, İP, SP,TKP, ÖDP, CHP ne umarak, ne bekleyerek, ne hedefleyerek bu kadar yan yana, yanak yanağa gelebilmişlerdir?
İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKMAZ
Her şey net, her şey ortada. Tehlike yakın ve büyüktür. Bir tarafta Türkiye üzerinde karanlık hesapları olan PKK ve FETÖ ile başlattıkları yıkım planını tamamlamaya çabalayanlar ve onların içerideki uzantıları; diğer tarafta bu ihaneti, bu yıkımı, bu kepazeliği durdurmaya, ters çevirmeye, ülkeye ve millete sahip çıkmaya çabalayan Cumhur İttifakı. Karar, bu ikisi arasında verilmektedir. Bunu söyleyince AK Parti’nin geçmiş sicili önümüze getiriliyor, çözülme süreci, FETÖ ortaklığı hatırlatılıyor. Tamam da, biz bunlar olurken nerede duruyor, ne söylüyorsak, şimdi de aynı yerdeyiz ve aynı şeyleri söylüyoruz. O zaman söylediklerimizin sonuna kadar arkasındayız ve zaten zaman bizi haklı çıkarmıştır. Geçmişteki yanlışlar, zilletin bugünkü ihanetlerini, yıkımını, FETÖ ve PKK ile kurduğu kan ortaklığını ne masum gösterir, ne de haklı çıkarır. İki yanlıştan bir doğru çıkmaz. Yanlış kimden gelirse gelsin yanlıştır.