ABD seçimlerinden Joe Biden’in Başkan olarak çıktığı artık anlaşılmıştır. Trump her ne kadar hala vazgeçmemiş görünüyor ve son ümit olarak yüksek mahkemeyi görüyor olsa da, sonucun değişme ihtimalinin çok yüksek olmadığı bellidir. Bu seçimler ne getirir ne götürür, bunu zaman gösterecektir. Biden’in geçmişteki sicili bazı ipuçları verse de, başkan olmak ayrı bir durumdur. Taç giyen başın akıllanırmış.
NE DÜNYA ESKİ DÜNYA NE TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE
Biden’in daha önce yapıp söyledikleri üzerinden yeni dönemde ABD-Türkiye ilişkilerinin seyriyle ilgili değerlendirmeler yapılmasını bir yere kadar anlayabiliyoruz. Ancak, esas olan Biden’in ne yapacağından çok, bizim kararlılığımızdır. Ne dünya eski dünya, ne Türkiye eski Türkiye. ABD ile ilişkilerimizin seyrini bizim kadar hatta bizden daha çok düşünmesi gereken Biden’dir. Bizim ne istediğimiz, ne yaptığımız, nerede durduğumuz bellidir ve bu değişmeyecektir. Ne Akdeniz’deki hak ve hukukumuzdan vazgeçeriz, ne Kıbrıs’ta en küçük bir tavize yanaşırız. Ne Ege’de oldubittilere izin veririz, ne Libya ile olan anlaşma ve ilişkilerimizde geri adım atarız. Suriye’de bir terör devletinin kurulmasına hiçbir şart altında ve ne pahasına olursa olsun göz yumamayız. Suriye’nin, Irak’ın toprak bütünlüğü bizim için esastır. PKKPYD terörüne verilen desteği kabul etmemiz mümkün değildir ve bu terör örgütlerini imza etmekten asla geri durmayız. FETÖ’nün elebaşının iadesindeki ısrarımız devam edeceği gibi, bu terör yapılanması ile de sonuna kadar mücadelemizi sürdürürüz.
GÜVENLİĞİMİZ NE GEREKTİRİYORSA YAPARIZ
İkili ilişkilerde tek taraflı bir dayatmayı asla ve kata kabul edemeyiz. Yapılan ticaret anlaşmaları her zaman geçerlidir ve bunların daha da genişlemesi, ileri götürülmesi elbette mümkündür. Karşılıklılık esastır. Türkiye’nin varlığı, güvenliği, geleceği neyi gerektiriyorsa onu yapar, o tedbiri alırız. Dolayısı ile S-400’ler üzerinden farklı bir beklenti içinde olanlar yanılgı içindedirler. Bu savunma silahları bizimdir ve istediğimiz gibi kullanırız. F-35 projesinde ortağız. Beklentimiz ve isteğimiz bunun devam ettirilmesi ve verilen sözlerin tutulmasıdır. Bu olmazsa başımızın çaresine bakmak en doğal hakkımızdır ve buna hiç kimse engel olamaz. Ermeni iftiraları ile tavrımız da, tutumuz da nettir. Bu katil ve terörist devleti koruyup kollayanlar, sonuçlarına da katlanırlar. Aynı şekilde öz kardeşimiz Azerbaycanımız’ın haklı ve meşru şekilde Karabağ’ı işgalden kurtarmasının sonuna kadar yanındayız, destekçiyiz ve bizden istenen her şeyi yapmaya hazırız. Filistin sorununda tarafımız bellidir. Kudüs’de zorbalığa sonuna kadar direneceğimiz kesindir.
ABD’NİN İÇ MESELELERİ KARMAŞIK
ABD’nin yeni başkanının bu konularda ne düşündüğü bizim için önemlidir, ama asla belirleyici değildir. Eğer tamamında haklı olduğumuz, uluslararası anlaşmalara ve hukuka uygun olan bu meselelerde Türkiye’nin duruşu kabul edilir, tezleri benimsenir ve beklentileri karşılanırsa mesele yok. Aksi halde, kendileri bilir. Türkiye aynı zamanda bir NATO ülkesidir ve bu konuda da sorumluluklarını her zaman yerine getirmiştir. Biden’in daha önceki açıklamalarının geride kaldığını, şimdi uygulama yetkisi bulunan birisi olarak daha sorumlu, daha gerçekçi, daha dikkatli bir tavır alacağını umuyor ve bekliyoruz. Kaldı ki, ABD’nin gittikçe karmaşıklaşan ve seçim sonuçlarına bağlı olarak da nereye evrileceği şimdilik kestirilemeyen kendi iç meseleleri her şeyin önüne geçmiştir. Pandeminin en ağır şekilde etkilediği ülkedir. Rusya, Çin ve AB ülkeleri ile devasa sorunları bulunmaktadır. Neresinden bakılırsa bakılsın Biden’i oldukça zor günler beklemektedir.
KILIÇDAROĞLU ÇOK ÜMİTLENMİŞ
Bütün bu tablo orta yerde dururken ve Türk milleti Azerbaycanımızın zaferleri ile mutlu olurken, CHP Genel Başkanının her şeyi bir kenara bırakıp, henüz resmi sonuçlar açıklanmadan aceleyle ABD Başkanı seçildiği anlaşılan Biden’i tebrik etmesi, kime ve nerelere ümit bağladıklarını ibret verecek biçimde bir defa daha gözler önüne sermiştir. Malum Biden, ABD Başkan Yardımcılığı döneminde ne niyette olduğunu, başkan seçilmesi durumunda Türkiye ile ilgili ne planladığını açıklamıştı. PKKPYD terörünü kullanacağını söylemekte bir sakınca görmemiş, Türkiye’nin içişlerine müdahale niyetini de, “Bence ona Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Bir yol haritamızın olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hala var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz” diyerek ortaya koymuştu. Biden başkan olduktan sonra bizzat gelip bu sözlerinden dolayı Türkiye’den ve özellikle de Sayın Erdoğan’dan özür dilerse, bizim için şaşırtıcı olmaz. Ancak, belli ki, Kılıçdaroğlu bu sözlerden çok ümitlenmiş, çok heyecanlanmış. Aceleyle kutlama yaparak, verilecek göreve hazır olduğunu gösteriyor. Ancak, unuttuğu bir şey var, Türkiye’de kimin Cumhurbaşkanı olacağını Biden değil, Türk milleti karar veriyor.