Zillet güruhunun kendi içinde kumandalı eleştiriler yaparak hedef şaşırtmaya çabalaması, ortadaki vahameti gizlemeye hiçbir zaman yetmeyecektir. CHP ile İP’in gizli ortak HDP’yle ilişkileri ifşa olmuştur ve Türk milleti gerçekleri görmüş ve anlamıştır.
Bir ortaklıkta iki taraf vardır. Her iki tarafın da aynı şeyi söylemesi, aynı cümleleri kurması gerekmez. Bazen sadece birinin söyledikleri, neyin ortaklığını kurduklarını görmek ve anlamak için fazlasıyla yeterlidir. Nitekim, seçim öncesinde Kandilli katillerin, PKK’lı hainlerin açık, net ve kesin şekilde zillet ittifakının desteklenmesi için yaptıkları çağrılara o gün sessiz kalanların, bugün ne söylediklerinin hiçbir önemi yoktur. Kaldı ki, bugün de değişen bir şey olmamıştır ve kaldıkları yerden devam ediyorlar. Mecliste, “O koltuklarda bizim sayemizde oturuyorsunuz” denilirken, aslında aralarındaki kirli ortaklığı ifşa ediyorlardı. Bütün bunlar, Sırrı Süreyya denilen adamın İP’in gönderdiği aracılarla ilgili söylediklerini daha da anlamlı hale getiriyor. Dolayısı ile İP’in HDP’yle ilgili açıklamaları samimiyetsizdir, inandırıcılığı yoktur.
HANGİ VAATLERDE BULUNDUNUZ?
Bizim bugün üzerinde durmak istediğimiz, dikkatlerden kaçan ve zilletin içine düştüğü durumu ibret verecek biçimde yansıtan bir başka mesele daha var. Malum, yerel seçimler öncesinde CHP ve İP’ten Selahattin Demirtaş denilen kravatlı teröristi beğenme mesajları, YPG’yi terör örgütü olarak görmeme beyanları sıralanıp Kandilli katillerden gelen talimatlar yerine getirilirken, biz gerek bu köşeden, gerek katıldığımız televizyon kanallarındaki programlardan ısrarla şu soruları sorduk:
“PKK’dan FETÖ’ye Kandilli katillerden onların siyasi uzantısı olan HDP’ye, Türkiye’ye açık ve aleni bir düşmanlık içinde olan ABD’den Pontus açıklamalarında bulunan ve İstanbul’u Konstantinopolis yapma hayalleri kuran Yunanistan’a kadar, bu ülke ve milletle meselesi olan içeride ve dışarıda her kim varsa, alayının birden sizi desteklemesinin, zilletin adaylarının kazanması için çırpınmasının sebebi nedir? Sizden ne bekliyor, ne istiyor, ne umuyorlar? Bu kadar geniş bir ihanet güruhunun desteğini almak için ne sözler verdiniz, hangi vaatlerde bulundunuz?” Bu sorularımız hiçbir zaman cevap bulmadı. Ya geçiştirildi, ya da bir söz verilmediği, bir taahhütte bulunulmadığı kimsenin duymayacağı kadar çok cılız şekilde söylendi. Oysa daha o günlerde, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili yapılan peşin paylaşımlar ayyuka çıkmıştı. İSPARK’ın HDP’ye verileceği, bazı müdürlüklerin de İP’e teslim edileceği çok konuşuldu.
DEHŞET DENGESİ
Bugün zilletin kendi içinde yaşadığı sıkıntının kaynağı işte budur. CHP rantı sadece kendi içinde dağıtıyor, orada bile ciddi kavgalar çıkıyor. HDP’nin ne kadar pay aldığını bilmiyoruz. Neredeyse bütün CHP’li belediyelere yerleştikleri yönünde iddialar var. Yakında kokusu çıkar. Ancak, İP’in beklediğini bulamadığı anlaşılıyor. Payını HDP üzerinden istediğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır. HDP de karşı hamle yaptı ve İP’i, “kirli ilişkileri ifşa etmekle” tehdit edip, susturdu. Bundan sonra ne olur, bunları sahaya süren ağababaları hepsini bir kırık masaya oturtup, yeni bir paylaşım yaparak herkese “sus payı” verir mi bunu bilemem.
Ancak, bir dehşet dengesi olduğu kesindir. Böyle bir anlayıştan, böyle bir ortaklıktan, böyle bir paylaşımdan faydalı, hayırlı bir sonuç çıkması, millete hizmet götürülmesi hiçbir şartta mümkün değildir. Zaten daha bir yıl dolduğu halde bu ortaya çıkmış ve millet çoktan bunlardan ümidi kesmiştir. Daha önümüzde 4 yıla yakın zaman var ve kim bilir neler görecek, neler duyacak ve nelere şahitlik edeceğiz.
CUMHUR İTTİFAKI FARKI
Türk milleti bu zihniyete, bu zillete mecbur değil. Diğer tarafta Cumhur İttifakı gibi, tamamen ülkenin gerçeklerine, milletin beklentilerine göre oluşmuş, sorunları çözmeye, devleti yüceltmeye ve tamamen hizmet etmeye odaklanmış bir seçenek var. Bugüne kadar Cumhur İttifakı içinde, herhangi bir paylaşım duyan, gören olmamıştır ve olmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu ittifak içinde yer alırken, neyi hedeflediğini açık şekilde beyan etmiştir. Sayın Devlet Bahçeli, daha en başta yeni hükümet sisteminden ve Cumhur İttifakı’ndan ne beklediğini net olarak ortaya koymuş ve şunları söylemiştir: Ülkü anlayışımızı pazarda ne alırız ne satarız. Ama üzerimize düşen görev ne varsa yaparız. Beş yıllık süre içerisinde bu müessesenin oturması lazım. Kurumsal yapının oturması için katkı sağlamamız lazım. Bunu bir beklenti olarak düşünmemekteyiz. Bu kurumsal yapıda bağımsız yargı, yasama ve yürütme. Yürütme Cumhurbaşkanına aittir, kiminle çalışırsa çalışsın. Ama TBMM’de bu sistemin en iyi şekilde uygulanmasını düşünürüz. MHP’yi kimse makam uğruna satın alamaz. Memleket için elimizi taşın altına değil, gövdemizi koymuşuz. Cumhurbaşkanı kiminle çalışıyorsa çalışsın. Mecliste MHP sistemin oturması için üzerine ne düşüyorsa yapar.