Zilleti yazarken, edebimizin, ahlakımızın, insanlığımızın sınırlarında kalmaya özen gösteriyor, eleştirilerimizde çoğu zaman daha fazlasını hak etmelerine rağmen belli bir ölçüde tutuyor, daha ileri gitmiyoruz. Bugüne kadar hiçbir söylediğimizde, hiçbir öngörümüzde, hiçbir değerlendirmemizde ve eleştirimizde bizi yanıltmadılar. İstisnasız her defasında haklı çıktık. “Az bile söylemiş, yazmışız” dedik.
BEKAYA MUHALEFET
CHP ve yancıları artık ifşa olmuşlardır, nereden gelip nereye gittikleri, kime ve neye hizmet ettikleri açığa çıkmıştır. Bu milletle, bu ülkeyle ve devletle hiçbir işleri kalmamıştır. İçeride ve dışarıda Türkiye ile hesabı olan her kim varsa, hepsiyle birlikte hareket ediyor, hepsini ümitlendiriyor ve destek veriyorlar. Bu yaptıklarının adına da, “muhalefet etmek” diyorlar. Neyin muhalefeti? Muhalefet etmek, yanlışı söylerken doğruyu da göstermek, ümit ve alternatif üretmek demektir. Siz, CHP ve yancılarından doğru ve haklı bir şey duydunuz mu? Ümit veren bir açıklamaya, alternatif olacak bir projeye rastladınız mı? Ülkesine, devletine, bayrağına, geleceğine, bekasına muhalefet eden bir zihniyete nasıl hoşgörü gösterip, nasıl anlayış gösterebiliriz?
ŞEREF MASASI?
Bu değerlendirmemizi fazlasıyla hak ettiklerini gösteren o kadar çok şey, o kadar çok eylemleri var ki, burada sıralamaya kalkışsak ne yerimiz yeter, ne de zamanımız. Şu son birkaç gün içinde yaptıkları bile, bütün söylediklerimizi haklı çıkarmaya yeter de artar bile. Zilletin önde gidenleri olarak CHP ve İP bir bayramlaşma fotoğrafı verdiler. Kemal Kılıçdaroğlu yanında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve İstanbul İl Başkanı ile birlikte İP’in başını evinde ziyaret etti. Bir masada oturdular ve resim çektirip Türkiye’ye servis ettiler. Meral Akşener’in “şeref verdiler” dediği ve karşısına oturtup gülücüklerle selamladığı Canan Kaftancıoğlu’nun sicilini bu ülkede bilmeyen var mı? Devleti katil olmakla değil, seri katil olmakla suçlayan, PKK leşlerine sahip çıkan, açıklamaları ve paylaşımları ile devlete ve millete kin kusan birinden söz ediyoruz. Belediye Başkanı deseniz, seçildiği günden itibaren bütün işini gücünü bırakıp HDP üzerinden PKK’yı memnun etmeye uğraşan, teröre yardım ve yataklık ettikleri için görevden alınan HDP’li belediye başkanları için ağıtlar yakmakla yetinmeyip, gidip bizzat ziyaret eden bir anlayışa sahip. Kemal Kılıçdaroğlu’nun sicilinde de PKK uzantısı YPG’yi terör örgütü görmemek, hendek kazan katillere sahip çıkmak var. Kısacası birbirlerini tamamlayan bir ekip oluşturmuşlar. Meral Akşener’e şeref verenler bunlar. O Meral Akşener ki, MHP’yi ele geçirebilmek için tarlalarda kurultay toplamaya kalkışmıştı. Ne yapılmak istendiğini, kime ve neye hizmet edildiğini, amaçlarına ulaşsalar MHP’nin ne hallere geleceğini anlamak için daha ne olması gerekiyor? Verdikleri resmin anlattıklarını, biz günlerce yazsak, bütün gazeteyi doldursak yine anlatamayız. Bunları şerefleriyle bir araya getiren, bir arada tutan ve aynı masaya oturtan nedir, kimlerdir ve bunlardan ne beklenmektedir? Bunların “Memleket masası” dedikleri şeyin aslı işte budur.
KILIFA BAKAR MISINIZ?
Bunlar yetmedi, bir de Gelecek ve Deva eklediler bu ekibe. Kime gelecek aradıkları açığa çıkmıştır. Neye deva olacaklarını hâlâ bilmeyen varsa, Babacan’ın bayram açıklamalarına baksınlar. Bir taraftan arsız ve hadsiz şekilde MHP’ye saldırırken, diğer taraftan da iktidar oldukları gün yapacakları ilk işi ilan ettiler. Koltuğa oturdukları gün, hemen düşünce suçlularını serbest bırakacaklarmış. Kılıfa bakar mısınız? Kimmiş bu düşünce suçluları? Ne düşünmüşler de suç olmuş? İzan, vicdan ve zerre kadar akıl sahibi herkes kimin kastedildiğini biliyor? Düşünce suçlusu diye tarif ettikleri, PKK’yı düşleyenler, FETÖ’yü özleyenler ve onlarla birlikte hareket edenlerdir. Bu mesajın kime verildiğini anlamak için çok derin bilgiler gerekmiyor. PKK ve FETÖ suçlularını affedeceklerini daha başka nasıl söylesinler? Alın size, bunların nereden gelip nereye gittiklerini, kime ve neye hizmet ettiklerini gösteren, kesin, net, şaşmaz ve ispatlı bir ölçü daha.
ÇIRPINDIKÇA BATIYORLAR
Çırpındıkça batıyor, battıkça çırpınıyorlar. Sayın Devlet Bahçeli, çok basit, çok anlaşılır, çok net şekilde, sadece bunların aldıkları isimleri hatırlatarak bir değerlendirmede bulundu, alayı birden iyot gibi ortaya çıktı. Telaşla açıklarını kapatmaya, gerçek yüzlerini gizlemeye çalıştıkça daha beter şekilde kendilerini ele veriyor ve rezil oluyorlar. Şimdi bunların alayına birden zillet demeyelim de ne diyelim? Bunların yaptığı zillet değil de nedir? Bunlara nasıl sessiz kalıp, nasıl hoşgörü gösterelim? Patlasalar da, çatlasalar da yazacağız, anlatacağız, gerçek yüzlerini, neyin peşinde olduklarını, nereden planlanıp servis edildiklerini ve kendilerinden ne beklendiğini ortaya sereceğiz. Bunu yapmak bizim için bir milli görevdir.