Zirvedeki ayrıntı

Orhan KARATAŞ

Ankara'da yapılan Türkiye, Rusya, İran üçlü zirvesi her ne kadar tam ve ayrıntılı bir uzlaşma getirmemiş olsa da, başta Suriye olmak üzere dünyanın en büyük sorunu olan terörle mücadelede bir dönüm noktasına gelindiğini göstermiştir.Akıl ve izan sahibi herkes böyle devam edilemeyeceğini, bu ateşin herkesi yakacağını görüyor ve söylüyor. Zirveden alınan kararlar da açıkça bunu ortaya koyuyor.

AYRINTI AYRIŞIŞMA GETİRİYOR

Bütün mesele terörün bitirilmesidir. Terör devam ettikçe ve terör yapanlar korunup kollandıkça mesafe alınması imkansızdır. Ancak sorun da tam buradan çıkıyor. Bölgedeki kan emiciler duruma göre bazen terörü bahane ederek, bazen terörü kullanarak, bazen bizzat terör uygulayarak varlıklarını sürdürüyorlar. Bu durum ne yazık ki, İran ve Rusya için de geçerlidir. Nitekim, bölgedeki terör örgütlerinin tanımı ve sayısı üzerinde tam bir mutabakat sağlandığını söylemek zordur. Terörle mücadelede genel bir kabul olsa da, biraz ayrıntıya girildiğinde ayrışmalar başlıyor. İran başka tarafa çekiyor, Rusya başka hesaplara giriyor. Herkes kendi işine geleni tek ve değişmez doğru olarak savunuyor.Kullandığı veya kendisine dokunmadığını zannettiği terör örgütlerini kapsam dışına çıkarmaya uğraşıyor. Oysa bölgede menfaatlerimiz ortak. Özellikle İran'ın bu kanlı oyunun dışında kalamayacağını, sıranın kendisine gelmek üzere olduğunu görmesi için daha ne olması gerekiyor?

BEDELİ BİZ ÖDÜYORUZ

Türkiye'nin bölgedeki bütün ülkelerden en önemli farkı işte budur. Dünyada Türkiye kadar terörün bedelini her anlamda ödeyen başka bir ülke yoktur. Teröristlerin doğrudan hedefi olduğumuz gibi, terörden kaçanları kabul etmek, doyurmak ve barındırmak da bize düşüyor. Dolayısı ile diğerlerinden ayrışıyoruz ve kendi işimizi kendimiz görmek zorunda kalıyoruz. Bunun için de tespiti doğru yapmak, kimin ne söylediğini, nerede durduğunu doğru değerlendirmek ve ona göre strateji geliştirmek gerekiyor. Rusya ve İran'la bir orta yol arayışı yerindedir ve sorunun çözümünde etkili olacaktır. Diplomasiyi sonuna kadar kullanalım, ama ne kaybedecek zamanımız ne de geri ekilmek gibi bir lüksümüz var. Hadi diyelim ki, bu ülkelerle uzlaştık ve anlaştık. ABD'yi nereye koyacağız? O ABD ki, bataklığı bizzat oluşturmuş ve bütün hesaplarını kanın akmasına ve ülkelerin bölünmesi üzerine yapmıştır.

FRANSA FIRSAT KOLLUYOR

  1. her ne kadar Irak ve Suriye'de yaptığı kirli hesapların tutmasının o kadar kolay olmayacağını anlamış olsa da, özellikle gelen son açıklamalara bakarak bölgede kalmaktan vazgeçeceğini ve geri çekileceğini beklemek fazla hayalcilik olur. Kesin olan ABD'nin yaşadığı kafa karışıklığının daha da ileri gittiği ve bunun açmazı büyüttüğüdür. Trump'ın çekilme açıklamaları hiç kimseye inandırıcı gelmemiştir. Kaldı ki, Fransa'nın, hatta İngiltere'nin bölgeye yeni unsurlarıyla girmek için fırsat kolladıkları, ABD'nin kafa karışıklığını fırsata dönüştürmek istedikleri anlaşılıyor. Kim bilir belki de, aralarında kapalı bir işbirliği anlaşması da yapmış olabilirler.

SYKES-PİCOT OYUNU

Fransa'nın YPG'ye destek garantisi vermesi, nasıl bir kanlı ve kirli oyunla karşı karşıya kaldığımızın yeni ve ibret veren örneğidir. Bunla da yetinmemiş, terör örgütüyle Türkiye arasında arabuluculuğa talip olduğunu açıklamıştır. Bu utanç verici bir rezalet, melanet ve ihanettir. Türkiye'nin müttefiki bir NATO ülkesinin teröristleri ağırlaması ve arabuluculuğa soyunması, açık şekilde bir kalleşliktir. Terörün niye bu kadar azdığını, teröristleri kimin besleyip piyasaya saldığını ve arkasında durduğunu gösteren son belgedir. İsrail'in vandallığına ses çıkarmayanların Gazze'de gerçekleştirilen barışçıl protestolara terör yöntemleriyle saldıranlara göz yumanların, Türkiye'nin doğrudan varlığına yönelik terörü yok etmek için yaptığı operasyonlara karşı çıkması kepazeliktir. Sayın Devlet Bahçeli, bu rezilliğe dikkat çektikten sonra, çok çarpıcı bir değerlendirmede bulunmuş ve "Karşımızda yeni bir Sykes- Picot oyunu vardır." Diyerek, işin nerelere kadar varabileceği konusunda herkesi uyarmıştır.

ABD'NİN ÇIKACAĞI YOK

Kimse aklımızla alay etmesin. Trump'ın çekilme açıklamalarının ne anlama geldiği ortaya çıkmıştır. Bütün külfeti Suudi Arabistan'a yüklediği ve kendi işine baktığı artık bütün dünyanın malumudur. Yine sayın Bahçeli'nin belirttiği gibi, ABD'nin bir yerden çıktığı, çıkacağı, yakın vadede çıkma ihtimali pek mümkün görülmemektedir. PYD/YPG'ye bu kadar prim veren, ittifak ilişkisi kuran, terörizmin çatısı altında elele tutuşup teröristleri adeta sırtına alan, Fırat'ın doğusuyla ilgili emperyalist hesaplar yapan ABD'nin Suriye'den çekilme sözleri, yalnızca Trumpvari bir değerlendirmedir. Türkiye Menbiç'e gözünü diktikçe, karşımıza bariyerler çeken, gün aşırı fikir ve fiili değiştiren ABD'dir.

İŞİMİZE BAKACAĞIZ

Neresinden bakarsak bakalım, hep aynı yere varıyoruz. Türkiye'nin Afrin temizliğinden hemen sonra harekata devam iradesi, Menbiç'i de temizlemede gösterdiği kararlılık bütün hesapları bozmuş ve malum odakların keyifini ve uykularını kaçırmıştır. Fakat, bu onların meselesidir. Biz işimize bakacağız. Menbiç, Ayn El Arap, Tel Abyad, Resulayn, Haseki, Cizire'de teröre destek veren ülkeler bu kokuşmuşluktan vazgeçmelidirler. Bu olmazsa, buralar silindir gibi ezilmeli, kurtuluş bizzat Türkiye tarafından sağlanmalıdır. Kandil'den başlayarak Suriye'nin Kuzeyine kadar tek bir insan artığı bırakmadan yok etmek Türk devleti için artık bir onur ve var oluş meselesidir. Bunun yanı-yöresi, başı-ucu yoktur, kalmamıştır. Bu aynı zamanda MHP'nin teklifi ve sayın Devlet Bahçeli'nin hükümete ısrarlı tavsiyesidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.