Yılın son ayına karşımızdaki şer cephesinin yeni bir alçaklık yapıp yapmayacağının damga vuracağı anlaşılıyor. Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nin 10-11 Aralık’ta yapılacak toplantısında alınacak karar ve ABD’nin yeni Başkanı Biden’ın Türkiye’ye karşı tavrı ve tarzı merakla bekleniyor. Ancak bütün bu gelişmeler bizden çok daha fazla kendileri açısından önem taşıyor.
AKDENİZ’DE EN UZUN KIYISI OLAN ÜLKEYİZ
Bizim kimse ile bir alıp veremediğimiz yok. Kendi varlığımızı, menfaatlerimizi, hakkımızı ve hukukumuzu savunuyoruz. Akdeniz, bir enerji geçiş hattı olmanın çok ötesinde artık bir enerji merkezi hâline gelmiştir. Doğu Akdeniz’de çıkarılabilir doğal gaz miktarının 3,5 trilyon ile 10 trilyon metreküp arasında olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde bölgede 1,5 ila 3,5 milyar varil civarında petrol rezervinin mevcut olduğu hesaplanmaktadır. Akdeniz’de en uzun kıyısı olan ülkeyiz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Akdeniz’in ortasında bir devlettir. Bu durum bize Doğu Akdeniz’de herkesten çok daha fazla hak ve yetki veriyor. Bu hak ve yetkiyi kullanmak için de kimseden izin almamız gerekmediği gibi, kimin ne dediği ile de ilgilenmiyor, yolumuza devam ediyoruz.
KİMSEDEN BİR ŞEY İSTEMİYORUZ
Libya ile imzaladığımız anlaşmalar legal, hukuki ve uluslararası alanda geçerlidir ve uygulamaya geçirilmiştir. Kaldı ki, bizim Libya’da bulunmamızın başka makul ve geçerli sebepleri de var. Tarihten gelen bir sorumluluğumuzu yerine getiriyor, bölgede huzuru sağlamak için gerektiğinde risk alıyoruz. Kıbrıs’ta çözüm isteyenler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni görmek, anlamak ve tanımak durumundadırlar.
İki devletli bir yapıdan başka bir çare olmadığı net olarak ortaya çıkmıştır. Ege’de yine uluslararası anlaşmaların gereğinin uygulanmasını istiyor, Rum ve Yunan şımarıklıklarına eyvallah etmiyoruz. Aynı şeyler, Suriye’deki tavrımız ve bölgedeki diğer faaliyetlerimiz için de geçerlidir. Kardeş Azerbaycan’ımızın Karabağ’daki işgali bitirmiş olmasından rahatsız olanlar için bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur. Karabağ Azerbaycan toprağıdır, Türk yurdudur ve bunu hiçbir şey değiştiremez. Bizim kimsenin ne toprağında, ne denizinde, ne petrolünde gözümüz yok. Ama hiç kimsenin bizim olana göz dikmesini de ne anlarız, ne hoş görürüz, ne de müsaade ederiz.
TAVRIMIZ NET
Türkiye ile ilgili meselesi olanların bütün söylemleri, bütün talepleri tamamen ön yargılara, haksız ve hukuksuzluğa, karanlık ve kanlı hesaplara dayalıdır. Fransa’nın kaba, alçak, ahlaksız tavrı hem bölgede gerginliği arttırıyor, hem Yunanistan ve Rum şımarıklığını daha da azdırıyor.
Bu ülkelerin AB’yi esir alıp istedikleri gibi kullanmalarının ne kadar mümkün olduğunu test etmek, görmek ve yaşamak için yeni bir durağa geldik. AB Liderler Zirvesi’nde Türkiye’nin en önemli ve ivedi gündem maddesi olması bile bir ön yargının ve Haçlı zihniyetinin çarpıcı tezahürüdür. Aba altından sopa göstermeler işe yaramamıştır. Bütün açık veya üstü kapalı tehditlere rağmen bizim duruşumuz değişmemiştir. Tavrımız açık, hedefimiz belli, sözümüz nettir.
İSTEDİKLERİ KARARI ALSINLAR!
Biz AB’nin ne olduğunu biliyoruz. Uzun yıllardır samimiyetsizliğin, tutarsızlığın, yanlışın, haksızlığın, ikiyüzlülüğün her türlüsünü yaşadık. Bize neyin yaptırımını uygulayacaklar? İstedikleri kararı alsın, istedikleri yaptırımı uygulasınlar bakalım ne olacak? Bunu yapınca Akdeniz’den geri mi çekileceğiz? Arama ve sondaj faaliyetlerimize son mu vereceğiz? Kıbrıs’ı Rum’a bırakıp, Ege’den vaz mı geçeceğiz? Yunanistan, İsrail, Mısır, İtalya, Fransa ve diğer ülkelerin Doğu Akdeniz’i istedikleri gibi kullanmaları, gemilerini keyiflerince yüzdürmeleri sorun olmayacak da, Türkiye’nin hukuken haklı olduğu bir mücadeleyi yapması mı AB’yi rahatsız edecek?
YAPTIRIMI BAŞLARINA ÇALSINLAR
Ada devletlerinin kıta sahanlığı yoktur. Şımarık ve şuursuz Rumların yasa dışı faaliyetlerini sahiplenen AB ve ABD’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinden kaygı duymaları, engel çıkarmak için devreye girmeleri ne müttefiklik anlayışıyla, ne de hayatın ve tarihin gerçekleriyle bağdaşmaktadır. Türkiye için Doğu Akdeniz egemenlik konusudur. Doğu Akdeniz’de bulunmak hakkımızdır.
Karşımızdaki tablo karanlıktır, geçersizdir ve düşmancadır. Bir siyasi kumpas kurulmakta, diplomatik kuşatma yapılmak istenmektedir. AB’nin amacı bellidir ve artık ifşa olmuştur. Bu AB bize hiçbir zaman dost olmayacaktır. Yaptırım kararlarını alsın başlarına çalsınlar. Artık kabak tadı veren ve hiçbir zaman da sonuçlanmayacağı belli olan üyelik görüşmelerini, bir defa daha gözden geçirmenin zamanı gelmiştir.
Biz ne AB’ye güvenerek yola çıktık, ne de ABD’ye inanarak kararlarımızı aldık. Ülkemizin, Mavi Vatan’ımızın, hukukumuzun, hakkımızın gereği neyse onu yapıyoruz. Bizi Antalya sahillerine hapsetmeyi amaçlayan plan ve haritalar çöpe gitmeye mahkûmdur. Bunu artık anlamışlardır. Tehdit ve şantajlara boyun eğmeyeceğimizi, emperyalist yayılmacılığa izin vermeyeceğimizi görmüşlerdir. Zirveden çıkacak zırvalar, sadece kendilerini bağlar.