Tüm dünyayı tehdit eden ve çağımızın salgın hastalığı olarak bilinen HIV/AIDS hastalığı tanımlandığı 1982 yılında Ortaya çıkarak insan sağlığını ciddi manada tehdit eder hala gelmiştir. Büyük bir hızla yayılmış ve yayılmaya devam etmektedir.Tüm insanlığı etkileyebilen, henüz etken mikroorganizmayı yok edebilecek tedavisinin ve aşısının bulunamadığı bir hastalıktır.
Ancak, 2005yılında tedavide yaşanan gelişmeler sonucu, HIV/AIDS hastalığı ölümcül hastalık olmaktan çıkıp, kronik hastalık olarak tanımlanması da önemli gelişme olsa da hastalığın yayılmasının önüne geçilemedi ve aşısı da bulunamadı bir gerçektir.
AIDS, doğuştan olmayan, sonradan kazanılan, kişinin bağışıklık (immün, savunma) sistemini etkileyerek çalışmasını önleyen ve sonuçta çeşitli enfeksiyonların, kanser türlerinin ortaya çıktığı hastalıklar bütünüdür.Etkeni "HIV", sadece insanda hastalık yapan ve kişinin bağışıklık sistemini etkileyen bir virüstür HIV, virüsü vücudun bağışıklık sistemini zayıflatarak , yıkmakta ve normal koşullarda tedavi edilebilen hastalıkların tedavileri zorlaşmaktadır.Bizler bu hastalık için "AIDS" adını kullanıyoruz, ancak Dünya Sağlık Örgütü "HIV/AIDS" teriminin kullanılmasını önermektedir. Çünkü, hastalığın etkeni "HIV" adı verilen bir virüstür. AIDS ise hastalığın seyri sırasında, eğer hasta tedavi almıyorsa klinik ilerleyecek ve enfeksiyonların çok fazla olduğu, kilo kaybı ve kasların erimesine rol oynayacaktır, Bu nedenlerden dolayı hastalığın adını "HIV/AIDS" olarak tanımlamaktayız.Bu hastalığının kökeni çok net olarak bilinmemekle beraber, Hastalığın Orta Afrika'da yayılmaya başladığı ,çoğunlukla kabul görmektedir. İlk hastalar 1982 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde genç, cinsel yönelimi homoseksüel olan erkeklerdir.diye bilinmekte.
Hastalığın biseksüel erkeklerle kadınlara ve kadınlardan da gebelik ve emzirme ile bebeklere bulaştığı ortaya çıkmıştır.
Dünyada en sık olarak korunmasız yapılan heteroseksüel cinsel temasla bulaşmaktadır.
Bilim adamları 1957 yılına ait donmuş kan örneklerinde de HIV' virüsüne rastlandığını bildirmektedirler.
Bağışıklık sistemi normal olan kişilerde görülmeyen bazı enfeksiyonların, hastalıkların 1980'li yılların başlarında genç erkeklerde görülmesi ve bu hastaların kurtarılamayıp kısa sürede kaybedilmesi üzerine çalışmalara başlanmıştır.
Bu HIV, Virüsü üç yolla kişilere bulaşa bilmekte
a) Korunmasız (kondom, kaput, kılıf, prezervatif kullanılmadan) yapılan her türlü cinsel temas,neticesinde
b) Kan ve kan ürünleri; Kan ve kan ürünleri ile HIV bulaşabilmektedir. Damar içi uyuşturucu madde kullananların ortak paylaştığı enjektör bulaşmada önemli rol oynamaktadır.
c) Anneden bebeğe gebelikte, doğumda ve emzirmekle bulaşabilmektedir.
Erkek ve kadının cinsel salgılarında yoğun olarak bulunduğundan, kondom (kaput, kılıf, prezervatif) kullanılmadan yani korunmasız yapılan her türlü cinsel temasla bulaşabilmektedir.
Sağlam deri HIV'ın geçişine izin vermemektedir, ancak sağlam deri zedelenmiş ise geçebilme olasılığı bulunmaktadır.
Bulaşma için HIV pozitif kişi ile yapılan tek bir cinsel temas bile yeterlidir.
Kanda HIV'ın yoğun miktarda bulunması nedeni ile, HIV pozitif kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile hastalık bulaşabilmektedir.
Kan ve kan ürünlerinin nakli sırasında HIV pozitif kişinin kanı başka bir kişinin damarından girerse o kişi HIV enfeksiyonunu bulaşır. Dünyada 1985 yılından, Türkiye'de ise 1987 yılından beri tüm kan ve kan ürünlerine HIV'a karşı ELISA yöntemi ile test yapıldıktan sonra hastaya verilmektedir.
Ancak, kişi HIV'ı aldıktan sonra, tanı amacı ile kullanılan testler belirli aralıklarla yenilenmesi gerekmektedir en az üç ay sonra doğru sonuç vermektedir.
Bu üç aylık süreye "pencere dönemi" denilmektedir.
Kişi eğer bu dönemde kanını verirse, yapılan test sonucu "negatif" çıkacak tır.
Buna dikkat etmek lazımdır.bu süreçte. kişi HIV'ı kapmış olabilir.
Bu şekilde bulaşma olasılığı çok yüksektir .
Uyuşturucu madde kullananların ortak paylaştığı enjektör bulaşmada önemli rol oynamaktadır.
Ortak paylaşılan enjektörün içinde bir damla bile HIV pozitif kan bulunsa ve diğer kişi onu damarından alsa mutlaka bulaşma gerçekleşecektir.
Türk toplumunun bu konulara da bilinç davranması çok önem arz etmektedir.
Bu Hastalık hangi yollarla bireylere bulaşmaz
Dokunmak, tokalaşmak, sarılmak terlemek, Aynı yerde oturmak, aynı havayı solumak,
Aynı banyoyu, duşu, tuvaleti, havuzu ve saunayı paylaşmakla, Giysilerin ortak kullanılması ile,
Tabak, çatal, kaşık, bıçak, bardak paylaşılması ile, Telefon kulaklığı, kapı tokmağı ile,
Gözyaşı, ter, tükürük ile, Sivrisinek, böcek, arı sokması ile Hıv virüsü bulaşmamaktadır.
Hasta verileri, ülkemizde HIV/AIDS hastalığının yaygın olmadığını söylense de pek çok ülkede olduğu gibi giderek yayılmaya devam etmektedir. Bunun başlıca nedenleri,toplum bilinci önemli olsa gerek
Toplumun HIV/AIDS hastalığı konusunda yeterli bilgiye ulaşamadığı görülmektedir.
Türkiye cumhuriyeti genç bir nüfusa sahip , nüfus hareketliliği,Turizm ülkesi olmak, özellikle kayıtsız çalışan seks işçilerinin artması,
Yurt dışında çalışan işçi sayısın çokluğu gibi sosyal problemler öne çıkmaktadır
Uyuşturucu madde kullanımında son yıllarda 14-15 yaş grubuna düşmesi önemli etkenlerdendir.
Bu hastalık 18-45 yaş grubunda olduğu bilinmektedir
Bu hastalığın %65 erkek%35 kadın olarak görülmektedir.bunu yanında kadınlardan bebeklere geçme oranı da hiç azımsanmayacak kadar büyüktür.bu hızla artmaktadır.
Bu hastalık vücuda alındıktan sonra akut enfeksiyon denilen duruma neden olmaktadır.
Ateş, , deri döküntüleri, kas ağrıları, ishal, baş ağrısı, bulantı ve kusma, ağızda pamukçuk gözlenebilmektedir.
Bütün bu belirtiler 3-4 hafta içerisinde tedavi gerektirmeden geçebilmektedir.
HIV'ı aldıktan sonra bulgular yıllar sonra ortaya çıka bilmektedir.
WESTERN BLOT" güvenilir bir test tir .
ELISA yöntemi ile yapılan testin doğrulanması içinde kullanılır
Yaklaşık 4-6 saat arasında çalışılan test grubundandır, uygulaması zor, pahalı, fakat güvenilirliği yüksek bir testtir.
TÜRKİYE'DEKİ DOĞRULAMA MERKEZLERİ ,
Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü
Kızılay Derneği Ankara Kan Merkezi
İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği
İstanbul Zührevi Hastalıklar Hastanesi
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir
İzmir Hıfzısıhha Enstitüsü.
HIV' virüsünü vücuttan atmak mümkün değildir. Ancak HIV miktarını düşük seviyelerde tutmak mümkündür.
Son yıllarda tedavide önemli adımlar atılmıştır.
Tedavide kullanılan ilaçlarla hastaların yaşam süresi uzamakta, yaşam kaliteleri artmakta ve hastalık ömür boyu süren bir hastalık haline gelmektedir.
Edilen bilgilere göre; HIV virüsü baş gösterdiğinden bu yana yaklaşık dünya da 78 milyon milyon kişi AIDS'ye yakalanırken, 35 milyon kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetti.
Dünya genelinde ise yaklaşık 36,7 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. Her yıl yaklaşık 2 milyon kişi HIV virüsü kapıyor, 17 milyon kişi AIDS tedavisi görüyor,
Bir hastanın neler yaşadığını neler çektiğini hekimler değil onu yaşayan hastalar bilir.
Bu vesileyle Türk İslam Alemine ,Türk dünyasına acil şifalar diliyorum.