Ülkemizde eğitim sistemi Anayasaya konup korunmadığı için; her bakanlık yapan kendi eğitim sistemini kurmaya çalıştı. Bu durumda eğitim MİLLİ değil, ferdi eğitim oldu toplumun yapısı biri birine yabancılaştı ve tezat aile içinde başladı. Türkiye de 1950’li yılların başlarına kadar ortaöğretim okullarına öğrenciler mahalli yerleştirme ile sınavsız olarak girerlerdi. İlk defa bu yıllarda yabancı dille eğitim yapan Maarif Kolejleri adı altında sınavla öğrenci alan okullar açılmaya başlandı. Süreç 2000 li yılların ilk yıllarına kadar sınavla öğrenci alan Anadolu, Fen, Anadolu İmam Hatip, Anadolu Meslek, Sosyal Bilimler ve Öğretmen Lisesi gibi başka tür okulların açılması ile devam etti ve sistemde mahalli yerleştirme ile sınavsız öğrenci alan sadece Genel Liseler kalmış oldu. Genel Liselerin tamamı da 2013 yılına kadar sınavla öğrenci alan Anadolu Liselerine dönüştürülerek böylece sistemde sınavsız öğrenci alan okullar kalmamış oldu. Sonuçta ortaöğretim sistemimiz, 1950’li yılların başlarına kadar sınavsız ve bu yıllardan 2013 yılına kadar da sistemdeki bazı okulları sınavsız, bazıları da sınavla öğrenci alan olmak üzere karma bir yapıya sahip iken 2013 yılından sonrada tamamen sınavlı bir yapıya dönüşmüş oldu. 2017 yılında Cumhurbaşkanımızın ”Ortaöğretimde öğrenciler liselere, sınavsız olarak mahalli yerleştirme ile yerleşsin, öğrencilerimiz bu sınav maratonundan kurtulsun, sınav öğrencilerimizin yaşam biçimi olmasın, ortaöğretimde sınavsız sistem bulunsun ” şeklindeki haklı ve doğru önerisi böylece 2013 yılındaki sisteme dönüldü.
Bakanlık bu öneriler doğrultusunda sınavsız sisteme geçtik diyerek farkında olmadan aslında daha önceki 2013 yılındaki sınavlı ve sınavsız öğrenci yerleştirme şeklindeki karma sisteme dönmüş oldu. Çünkü sistemi sınavla öğrenci alan nitelikli ve proje okulları ve sınavsız olarak mahalli yerleştirme ile öğrenci alan okullar olmak üzere iki bölümden oluşturmuştu. Bu ise önceki karma sistemin ta kendisi idi. Artık bu sürecin nasıl devam edeceğini bilmekteyiz. Şöyle ki, zamanla bu karma sistemdeki sınavsız öğrenci alan okullar, sınavla öğrenci alan okullar haline dönüşecek ve sistem 2013’de ulaştığımız tamamen sınavlı sistem halini alacaktır. İşte eğer önceki karma sisteme döndüğümüzü fark edemez isek bu noktaya geldiğimizde fark etmiş olacağız ve ortaöğretimde yeni sisteme geçtik diye eskiye gidip geldiğimizi ve boşuna zaman kaybettiğimizi görmüş olacağız. Bu durumda işin doğrusu ya bir an önce ortaöğretimde tamamen sınavsız sistemi bulup bu sisteme geçmek olmalıdır ya da bu sistem bulunamıyorsa veya bulunana kadar 2017’de terk ettiğimiz tamamen sınavlı sisteme dönmek olmalıdır. Çünkü eğer dönmezsek süreç zaten bizi o noktaya getirecektir. Fakat biz gelmeyip, süreç getirdiği için boşuna zaman kaybetmiş olacağız. Eğitimde ideal olan, öğrencilere eşit imkânlar ve fırsatlar sunarak sonraki süreçte de öğrenciler arasında başarılıyı ve başarısızı tespit ederek adaleti sağlamaktır.
Cumhuriyetin 1937. yıllarında Atatürk Türkiye’de Gerçekleştirmek isteyip de gerçekleştiremediği Projesi Danimarka’nın BRONDBY Şehrinde Hayata Geçirildi. Atatürk’ün Türkiye’yi temelden kalkındırmayı amaçlamış bu projeyi biz sadece anmakla yetindik fakat DANİMARKA, BRONDBY şehri bu VİZYONER projeyi hayata geçirdi ve tüm dünyaya örnek oldu. Proje Atatürk aramızdan ayrıldıktan sonra uygulanmaya çalışıldı ama sonuca ulaşılamadı. Atatürk’ün yaşamını yitirmeden bir yıl önce ortaya attığı ve toplumun kökten kalkınması için bizlere ışık tutmasını amaçladığı ‘İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi’ dünya çapında örnek gösterilen bir proje haline geldi. Bu projeyi Afet İnan’ın kitaplarından öğrenmiştik. Projeyi tanıtmak ve uygulanmasını sağlamak için bol zaman ayıran Efor harcayan Afet İnan, 70’li yıllarda Bayındırlık Bakanlığına ve valilere mektuplar yollayarak projenin önemini anlatmaya çalışmıştı fakat çok önemsenmedi. Her detayında medeniyetin izleri görülen proje merkezden çevreye doğru genişliyor ve dört ayrı parçaya ayrılıyordu. Şayet proje hayata geçebilseydi aşağı yukarı 40 yapıdan oluşacaktı ve bunlar arasında okul, spor alanları, tarım ve hayvancılık için üretim alanları, bahçe, fabrika ve sağlık tesisleri de vardı. Bir köyden ziyade bir milletin ihtiyacı olabilecek her şey mükemmel bir şekilde konumlanmıştı. İnsanlar sosyalleşebilsin diye köyün merkezindeki anıt etrafında sosyal tesisler de olacaktı. Türkiye’de gökdelenlerin yarattığı heyecanı yaratamadı ve gerekli kıymeti görmedi fakat Danimarka’da hayata geçirildi. Ortaya çıktığı dönemde bile geleceği şekillendireceği belli olan bu ‘geleceğin projesi’ hedefi olan BRONDBY de banliyölerde tarımsal üretimin yapılabilmesi için insanların belirli bir mevsimi geçirdiği köy projesi inşa edildi. Mikro tarım yapılabilmesi amacıyla devletin desteklediği bölgede insanlar kendileri üretiyor, tüketiyor ve daha da önemlisi satıyor. Bu eğitim sistemini Anayasaya madde olarak ekleyip 2020 yılından başlansa çok yol alınacağına inanıyorum.