Türk Dünyası dediğimiz bölge, ekonomik ve stratejik açıdan, bütün dünyanın ilgisini çekebilecek derecede büyük bir önem arz etmektedir. Uzun zamandır, bölgeyle ilgilenen gelişmiş ülkeler, bilhassa ABD, İngiltere, Hollanda, Almanya, Japonya, Güney Kore, İsrail, Türkiye, İran bölgenin ekonomik ihtiyaçları ve stratejik zenginliklerinden pay kapmak istemektedirler. Biz, Orta Asya’yı TÜRK DÜNYASI ’nın bir parçası olarak görmekteyiz. Diğer parçalara da şöyle bir bakarsak; bölge yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından oldukça zengindir. Azerbaycan petrol rezervlerinin 510 milyon ton, Tataristan’ın 450 milyon ton, Kazakistan’ın 1.500 milyon ton, Tümen bölgesinin 750 milyon ton olduğu göz önüne alınırsa, bölgenin cazibesinin boyutları kendiliğinde ortaya çıkar. Petrolün dışında stratejik önemi olan uranyum, volfram, yakut, elmas, altın, doğalgaz yatakları bakımından da oldukça zengin olan bölgede, her türlü sebze, meyve ve endüstri ürünleri tarımı yapılmakta, büyükbaş ve küçükbaş hayvan ile kümes hayvanları üretimi de dünya standartlarının üstüne çıkmaktadır.
Herhangi bir şeye sahip olmayan 130 milyon insanın yaşadığı, potansiyel bir market, TÜRK DÜNYASI içinde yer almaktadır. Buraya pazar oluşturmak arzusunda olan bütün ülkeler, dikkatlerini bölgeye çevirmiş durumdadırlar.
TÜRK DÜNYASI, stratejik açıdan da büyük önem taşımaktadır. Hür dünya ülkeleri Çin’in gelişmesinden ve bir tehdit unsuru haline gelmesinden endişe etmektedirler. Çin’in en kolay gözlenebileceği yer, Çin ile sınırı olan Kırgızistan ve Kazakistan’dır. ABD bunu çok önceden bildiği için gerekenleri yapmakta ve bölgeye özel bir önem verdiğini Kırgızistan’a sağladığı ekonomik yardımlarla göstermektedir.
Neresinden bakılırsa bakılsın, bölge büyük önem taşımaktadır. Bugün bölgede, Türkiye-İran ve Rusya’nın görünen, ABD, Türkiye, İran ve Pakistan’ın görünmeyen mücadelesi devam etmektedir. ABD Rusya’ya yaptığı ekonomik yardımlarla Rusya’yı yeniden ayakları üzerinde durabilecek hale getirmiştir. Türkiye’nin bölgede nüfus kurmasına ise pek sıcak bakmamaktadır. ABD’nin Rusya ile ikili bir anlaşma yapmış olma ihtimali ne kadar yüksek ise de, yine de yanıltıcı yönleri olabilir. Bir kere ABD dünya pazarında hiçbir surette rakip kabul etmez. Rusya’yı şu anda rakip görmese bile, Rusya’nın ileride ciddi bir rakip olacağını da çok iyi bilmektedir. Bu bakımdan dizginleri elinde tutmayı düşünmektedir. Arada bir Kongre’de bazı senatörler “Biz Orta Asya’daki tüm demokratik hareketleri, ister laik, ister anti-laik hepsini desteklemeliyiz. Amacımız demokrasidir" diyerek Rusya’ya gözdağı vermektedir. Yani Rusya’ya tüm cumhuriyetlerdeki Rus karşıtı, milliyetçi, dinci hareketleri destekleyerek, kolunu kesebiliriz demekte ve Rusya’yı istediği biçimde yönlendirebilmektedir. halen ABD’nin elinde ve kontrolündedir . İstediği tarafa ağırlığını koyabilir. Görünen o ki, her şey iradesi dahilindedir. Bugün demokrasinin bekçisi olan ABD, cumhuriyetlerde diktatörlerle kol kola girebiliyor ve demokrat muhalefet güçlerine destek vermiyorsa, bunun sebebi Rusya’dan sağladığı önemli menfaatlerdir. Yarın ne olacağı kesin olarak bilinmemektedir. Menfaatlerin ön planda olduğu asla hatırdan çıkarılmamalıdır.
Tüm bu gerçekler ışığında dünya dengeleri açısından büyük önem arz eden ve kendinde stratejik, sosyolojik, ekonomik ve kültürel değerler taşıyan Türk Dünyasıyla yakından ilgilenmenin zamanıdır. Yüz ölçüm ve nüfus olarak baktığımızda dünya sıralamasına giren Türk coğrafyasının kendinden var olan değerlerini ve potansiyelini Türkiye’mizin liderliğinde açığa çıkarabilmemiz halinde dünyanın beklediği adaleti tüm insanlığa hediye edebiliriz. Ecdadımız bu adaleti sağlayarak yedi düvele hüküm etmiştir. Zaman yeniden kendi öz kaynaklarına dayanarak, gücü kendimizde bularak yeniden ayağa kalkma ve özlenen adaleti sağlama zamanıdır. Bahsettiğimiz stratejik, sosyolojik ekonomik ve kültürel değerler Türk coğrafyasında yeniden ele alınmaya, yönetilmeye, organize edilmeye muhtaç haldedir. Kendi değerlerimizin üzerinde egemen ülkeler hesaplar yapmakta, buradan kendilerine güç devşirmektedirler. Milletimiz ve yöneticilerimiz bu gerçeği yakından görüp gerekli özeni göstermelidir.