Suriye, son yıllarda yalnızca bölgesel aktörlerin değil, küresel güçlerin çıkar çatışmalarının merkezi haline gelmiş durumda. Bu çatışmaların arkasında, yerel ve uluslararası düzeydeki stratejik hesaplar yer alırken, özellikle İngiltere ve ABD’nin Suriye üzerindeki etkisi dikkat çekiyor. İki ülke, ve aralarındaki çeşitli ittifaklar üzerinden, bölgedeki 100 yıllık planlarını yeniden şekillendiriyorlar. Ancak, bu süreçte Rusya, İran, İsrail ve Türkiye gibi aktörlerin devreye girmesi, denklemin çok daha karmaşık hale gelmesine yol açıyor. Suriye’deki yeni planlar sadece bölgenin değil, dünya politikasının geleceğini de belirleyecek gibi görünüyor.
100 Yıllık Plan: İngiltere ve ABD'nin Ortak Stratejisi
İngiltere ve ABD’nin Suriye’ye olan ilgisi, yalnızca son yıllara ait bir gelişme değil. 20. yüzyılın başlarından itibaren, bu iki büyük güç, Ortadoğu’da hakimiyet kurma stratejileri geliştirdiler. Bölgedeki stratejik konum, enerji kaynakları ve geçiş yolları gibi unsurlar, bu güçlerin bölgeye olan ilgisini pekiştiren faktörlerden sadece birkaçıdır. 1916’daki Sykes-Picot Anlaşması, Batılı güçlerin Ortadoğu’yu nasıl bölüştüklerinin ve etki alanlarını nasıl belirlediklerinin ilk somut örneğiydi.
Bugün, 21. yüzyılda, ABD ve İngiltere’nin Ortadoğu’daki hedefleri büyük ölçüde bu tarihsel temele dayanıyor. Özellikle Suriye’de, ABD ve İngiltere’nin uzun vadeli hedefleri arasında, bölgenin yeniden yapılandırılması, Irak’tan başlayarak Suriye’ye kadar uzanan geniş bir etki alanı oluşturulması ve Türkiye'nin komşusu olarak İsrail’in güçlendirilmesi yer alıyor. Suriye'nin kuzeyinde Kürtler ve diğer etnik gruplar üzerinden denetim sağlama çabaları, ABD ve İngiltere’nin bölgedeki varlıklarını pekiştirme amacını taşıyor. Bu strateji aynı zamanda, Rusya’nın etkisini zayıflatma hedefini de güdüyor.
Rusya'nın Suriye’deki Yeni Stratejisi
Rusya, Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından Ortadoğu'da yeniden güç kazanmaya yönelik adımlar atmaya başladı. 2015’te Suriye'ye askeri müdahale, Moskova’nın bölgedeki etkisini yeniden şekillendirme çabalarının en somut örneğiydi. Rusya’nın Suriye’deki varlığı, yalnızca askeri değil, aynı zamanda stratejik ve ekonomik bir hamle olarak da değerlendirilmelidir. Moskova, Suriye’deki rejimi destekleyerek, Batı'nın Ortadoğu’daki etkisini sınırlamak ve uluslararası arenada daha fazla alan yaratmak istiyor.
Rusya'nın Suriye'deki önceliği, Esad rejiminin ayakta kalmasını sağlamak ve bölgedeki askeri üslerini güçlendirmektir. Bu üsler, Rusya’ya sadece deniz ve hava gücü açısından avantaj sağlamakla kalmaz, aynı zamanda enerji geçiş yollarındaki etkisini pekiştiren stratejik bir konum sunar. Rusya, Suriye'nin yeniden inşasında ve kaynakların paylaşımında da söz sahibi olmayı hedefliyor. Bu bağlamda, Çin ile olan ilişkilerini göz önünde bulundurduğumuzda, Rusya Suriye'deki stratejik konumunu küresel güç dengesini kendi lehine çevirecek bir fırsat olarak değerlendiriyor.
Yeni Dönemin Dinamikleri: İttifaklar ve Karşıtlıklar
Suriye’deki yeni dönemde, ABD ve İngiltere’nin stratejileri ile Rusya’nın planları arasında ciddi bir karşıtlık bulunuyor. ABD ve İngiltere, Esad rejiminin sona erdirilmesi ve bölgedeki demokratik yapıların güçlendirilmesi gerektiğini savunuyorlar. Öte yandan Rusya, Esad yönetiminin devam etmesi gerektiği görüşünü savunarak, Suriye’deki askeri varlığını artırmayı sürdürüyor. Türkiye de bu denklemde önemli bir aktör olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki Kürt yapılarına karşı askeri operasyonlar düzenlemeye devam ediyor ve hem ABD ve İngiltere hem de Rusya ile çeşitli anlaşmalar yapmış durumda.
ABD ve İngiltere’nin "Yeni Planı" ve Gelecek
Suriye'deki son gelişmeler, ABD ve İngiltere’nin bölgedeki stratejilerinin birkaç temel unsura dayandığını gösteriyor. İlk olarak, İran’ın bölgedeki etkisinin sınırlanması hedefleniyor. İran, Suriye’deki rejimin en önemli destekçilerinden biri ve bu durum, Batılı ülkeler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Ayrıca, Suriye’deki Kürt yapılarının güçlenmesi, Türkiye’nin tepkilerini artırabilir ve bu durum Batı'nın Türkiye ile olan ilişkilerini de zorlaştırabilir.
Bütün bu gelişmeler, Türkiye’de iktidar değişikliği taleplerini de gündeme getiriyor. ABD ve İngiltere, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını sona erdirmesini isteyebilir. Bu durumda, Türkiye'nin güçlü bir liderlik ile sahada olduğu gibi masada da yerini sağlam bir şekilde alması gerekiyor.
Suriye’deki Gelecek
Suriye, küresel güçlerin çıkarları doğrultusunda yeniden şekillenirken, bu sürecin kısa vadeli değil, uzun vadeli sonuçları olacak. İngiltere ve ABD’nin 100 yıllık planları, Rusya’nın bölgedeki stratejileriyle karşı karşıya geldiğinde, Suriye yalnızca bir savaş alanı değil, küresel güçlerin karşılıklı etki mücadelesinin yansıması haline geliyor. Bu durum, Suriye halkı için ağır sonuçlar doğurabilir ve bölgeyi istikrarsızlaştıran dinamiklerin derinleşmesine neden olabilir. Gelecekteki gelişmeler, bölgedeki güçlerin nasıl bir denge kuracağına bağlı olarak, sadece Ortadoğu’yu değil, dünya politikasını da yeniden şekillendirebilir.
Suriye yeni haritalara gebedir. Türkiye, burada yerini açıkça belirlemiş olmasa da, sağlam durarak, hem sahada hem de masada güçlü bir şekilde yerini almalıdır. Bu süreçte, Türkiye’nin doğru stratejilerle hareket etmesi, bölgedeki geleceğini belirleyecek en önemli faktör olacaktır.
Selam ve Dua ile.