Son yıllarda Ortadoğu'da yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler, birçok spekülasyonu beraberinde getirdi. Bunlardan biri de, İsrail'in ABD önderliğinde Lübnan ve Suriye'yi ilhak etme planları olduğuna dair iddialar. Bu iddiaların gerçekliğini sorgulamak ve bölgenin karmaşık dinamiklerini anlamak oldukça zordur. Ancak, bu iddiaların arkasındaki olası gerçekleri incelemek önemlidir.
Tarihsel Perspektif ve Stratejik Hedefler
İsrail'in 1948'de kurulmasından bu yana, güvenlik kaygıları ve bölgesel hegemonya arzusu, ülkenin dış politikasında önemli bir rol oynamıştır. Lübnan ve Suriye, İsrail'in güvenlik tehditleri listesinde daima üst sıralarda yer almıştır. Lübnan'ın güneyinde faaliyet gösteren Hizbullah, İsrail için sürekli bir tehdit oluştururken, Suriye'nin uzun yıllardır İsrail'le savaş halinde olması, iki ülke arasındaki gerilimi artırmıştır.
Bunun ötesinde, İsrail'in kuruluşundan bu yana temel hedef ve arzularından biri, "Arz-ı Mev'ud" olarak bilinen Nil'den Fırat'a kadar uzanan toprakları kontrol altına almaktır. Bu inanç, Yahudi dini öğretilerinde önemli bir yer tutar ve İsrail'in bölgesel stratejilerini şekillendiren unsurlardan biridir.
ABD'nin Rolü
ABD, İsrail'in en güçlü müttefiki ve koruyucusu olarak bilinmektedir. Ortadoğu'daki çıkarlarını koruma adına, İsrail'e verdiği askeri ve diplomatik destekle tanınır. ABD'nin bölgedeki politikasının temelinde, İran'ın etkisini sınırlamak ve İsrail'in güvenliğini sağlamak yatmaktadır. Bu bağlamda, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerin İran'a yakın duruşları, ABD'nin bölgedeki stratejik hesaplarını etkilemektedir.
Ancak, ABD'nin İsrail'in Lübnan ve Suriye'yi ilhak etme planlarını destekleyip desteklemediği konusunda net bir beyanı bulunmamaktadır. Gazze'deki durum analiz edildiğinde ise, ABD'nin İsrail'in genişleme politikalarına dolaylı destek verdiği görülebilir.
Komplo Teorileri mi, Gerçek mi?
İsrail'in Lübnan ve Suriye'yi ilhak etme planları üzerine ortaya atılan iddialar, genellikle komplo teorileri olarak görülmektedir. Bu tür teoriler, çoğunlukla somut delillerden yoksun olsa da, bölgedeki mevcut siyasi gerilimleri ve düşmanlıkları körükler. Öte yandan, İsrail'in güvenlik endişeleri ve bölgesel stratejileri göz önüne alındığında, bu tür planların tamamen imkansız olmadığını da belirtmek gerekir.
Bu planın uygulanabilirliği ve uluslararası tepkiler göz önünde bulundurulduğunda, oldukça zorlu bir süreç olduğu açıktır. Ancak, bölgenin karmaşık dinamikleri ve uluslararası hukukun gereklilikleri göz önüne alındığında, böyle bir planın hayata geçmesi oldukça düşük bir ihtimal olarak değerlendirilsede asil hedef nilden fıratın doğoşu.
Türkiye'nin Rolü
Bu planın en büyük engelinin Türkiye olduğunu belirtmek gerekir. Türkiye'nin bölgedeki stratejik önemi ve askeri gücü, böyle bir ilhak girişimini zorlaştıracaktır. ABD, Türkiye-Suriye yakınlaşmasını istemeyecek ve çeşitli diplomatik ve askeri hamlelerle bunu engellemeye çalışacaktır. Türkiye, ABD'deki otorite boşluğunu iyi değerlendirip gerekli siyasi, ekonomik ve askeri tedbirleri derhal uygulamaya geçmelidir.
İsrail'in ABD önderliğinde Lübnan ve Suriye'yi ilhak etme planları, ciddi bir iddia olmakla birlikte, bu iddiaların doğruluğunu kanıtlayan somut veriler bulunmamaktadır. Bölgenin karmaşık dinamikleri ve uluslararası hukukun gereklilikleri göz önüne alındığında, böyle bir planın hayata geçmesi oldukça düşük bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir. Ancak, Ortadoğu'daki güç dengeleri ve stratejik hesaplar sürekli değiştiği için, bu tür iddiaların tamamen göz ardı edilmemesi gerektiği de bir gerçektir.
Ne demişti merhum Erbakan: "Suriye'ye girdiler mi, bilin ki hedef Türkiye'dir."
Selam ve dua ile.