Anlı şanlı televizyon kanallarına ‘Strateji Uzmanı’ diye çıkarılanlar, acaba kullandıkları ‘Strateji’ ile ilgili kavramların anlamını biliyorlar mı? Bu strateji (güvenlik uzmanı, terör uzmanı veya savunma uzmanı) olarak yansıtılanların bazıları TSK’den emekli veya erken yaşlarda ayrılmış. Milletin strateji, jeopolitik ve jeostrateji gibi kavramları bilmediğinden hareketle, bilenleri rahatsız edercesine kurusıkı attıkları oluyor. Bazen çıkıp da ‘Biraz ufak atın da civcivler de yesin bari kardeşim!’ diyesim geliyor.
Bu muhteremler bölge halkı için ‘populasyon’ diyor, bu ve buna benzer yabancı kelimelerle Türkçe’mizi kirletiyorlar. Sokak jargonunu sıkça kullanıyor, en fazla da abartıya bayılıyorlar!
Bir kere Türkiye’nin ‘savaş’ değil, sınır güvenliği için ‘terörle mücadele’ icra ettiği ‘Zeytin Dalı Harekâtı’nı orantısız abartıyla bir ‘bağımsızlık savaşı’ ayarında göstermeye çalışıyorlar.
Harekât başladığı zaman sınır boylarında ‘Mareşal’ edasıyla ahkâm kesen bu zevatça, derinliği 25-30, en uzun kenarı 50-60 km’yi bulmayan bir sahada bile ‘Stratejik savunma hatları’ oluşturulduğundan bahsediliyor. Vallahi pes! Üstelik bu bölgeye bitişik Türkiye-Suriye sınırının uzunluğu, Suriye ile ortak sınırın en fazla %10’u kadar.
Yani bu ‘strateji uzmanları’nın iddiasının aksine, eğer Türkiye Suriye’ye ve daha güneye inecekse, bu oldukça dar ve taktik seviyeli bölge yerine daha güneyden (Reyhanlı ve Yayladağı) veya daha doğudaki Fırat kalkanı Harekâtı sırasında ele geçirilen bölgelerden çok daha rahat girebilir. Hatta ‘Fırat’ın doğusu’ndan da… Yani stratejik olan nokta ve yerler burası değil!
Bu hazretlere göre PYD-PKK’nın Afrin bölgesindeki ‘savunma tahkimatı’ stratejik düzeydeymiş. Bunu oradaki teröristler kendileri için söyleyebilir. Ama Mete Hanları, Attilaları, Fatihleri, Yavuz Sultan Selimleri, Kanunileri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi cengâver ve komutanlara sahip bir bölgesel güç için bu kadar küçük bir saha ‘stratejik’ görülebilir mi?
Bu bölgede ‘stratejik’ öneme sahip silah fabrikaları veya nükleer silah depoları, ya da teröristlerin hareketine devam için kaynak sağlayan ekonomik değeri yüksek tesisler var mı? Olsaydı, en azından bu maksatla bölgenin ‘stratejik’liğine vurgu yapılabilirdi!
Afrin’de TSK’nin desteğindeki ÖSO’nun terörle mücadele harekâtını asla küçümsemiyoruz. Ama bu harekâtı bir İstiklal Harbi gibi göstermenin, milletimizi ve kahraman atalarımızı yükseltmeye yararı var mı?
Kurusıkı atan bu ‘stratejistler’ harekâtın başladığı tarihlerde, harekâtın ne siyasi hedefini ve askeri hedeflerini söyleyememişlerdi. Bu normaldir, çünkü bu bilgiye sahip olabilecek eğitim ve mesleki tecrübeden yoksunlar.
Ama televizyon kanallarına çıkan, yukarıda açıkladığım ‘stratejistlerin’ dışındaki yorumcular bile harekât başladıktan 35-40 gün sonra harekâtın siyasi ve askeri hedeflerini açıklamaya başladılar. Neden bu kadar beklediler?
O günleri hatırlıyorum 23 Ocak’ta ‘Afrin Harekâtı’nın Hedefleri Nedir?’ başlıklı yazımla (https://www.ulkucumedya.com/afrin-harekatinin-hedefleri-nedir-14234yy.htm) ve az sayıda çıktığım televizyon kanallarında bunu açıklamıştım. Daha sonra da emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bu konuya değinmiş, o da üstü kapalı olarak bu ‘strateji uzmanlarını’ eleştirmişti.
Türkiye, 1974’te deniz aşırı Kıbrıs Harekâtı’nı yaptığında bile ‘stratejik’ değil, taktik bir harekât yapmıştı. I. Dünya Harbi’nde Çanakkale Harbi’nde stratejik savunma yapılmıştı. Keza Kilis’ten Süveyş Kanalı’na kadar uzanan yüzlerce km’lik sahada stratejik savunma yapılmış, Afrin’de stratejik olarak düşünülen Katme Hattı’nda taktik seviyeli bir çatışma çıkmıştır.
İstiklal Harbi’nde ‘Güney Cephesi’ni Ankara Anlaşması ile Fransa’nın boşaltması stratejik idi. Batı Cephesi’nde Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’la 9 günde yaya olarak Afyon’dan İzmir’e ulaşan şahlanış stratejik, diğer muharebeler ‘taktik’ seviyeliydi.
Son Söz: Unutmayalım ki, kavramlar yerli yerinde kullanılsa ve magazinsel yorumlarla milletimiz kandırılmasa da milletimizin ve evlatlarımızın kahramanlığı halel görmez!