Dünya Savaşının Eşiği’nde Trump Çılgınlığı

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Şu son günlerde ABD ve Başkanları Trump’ın yerine bir başka devlet ve devlet başkanı yapsa neler olurdu? Mesela Kuzey Kore’nin kabına sığamayan çılgın Lideri Kim yapsaydı? ABD ve Kim’den aşağı kalmayan hırçın ihtiyar Trump dünyayı ayağa kaldırır, BM Güvenlik Konseyi’ni acilen toplantıya çağırıp, Kim’e ve Kuzey Kore’yi cezalandırmak için yırtınmaz mıydı? Ne yazık ki küresel güç olunca bu zevzekliğe karşı pek de bir şey yapılamıyor.

   Küresel bir gücün sorumluluk sahibi ve ciddi bir devlet adamı olması beklenen, en azından yıllarca bu çizgide bir devlet yönetme geleneği bulunan ABD’nin mevcut Başkanı Trump, saçma sapan twitter mesajlarıyla hem dünyayı ters köşe ediyor, hem de ekonomi ve güvenlik sahalarında korku bulutlarına sebebiyet veriyor.

   Dünyayı telaşlandıran ilk serseri twitt ‘Hadi bakalım Rusya hazır ol! Çünkü hoş, yeni ve ‘akıllı’ füzeler geliyor! Kimyasal gazla halkını öldürmekten keyif alan hayvanla ortaklık yapmamalısın!’ şeklindeydi. Rusya Devlet Başkanı Putin, ABD’nin hercai başkanının tersine ‘Dünyadaki durum endişe verici, sağduyunun galip gelmesini umuyoruz!’ şeklinde dünyayı az da olsa rahatlatan bir mesaj verdi. O da meydan okuma yanlışlığını başvursaydı ne yapardık? Çünkü belli ki bu karşılıklı meydan okuma iki süper gücü sıcak savaşın eşiğine getirebilirdi.

   Bu gelişmeler yaşanırken BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan Suriye’de kimyasal silah kullanımı iddialarının soruşturulmasını talep eden tasarı Rusya tarafından veto edildi. Buna rağmen ABD yönetimi, Güvenlik Konseyinden çıkacak karara bakılmaksızın Esad rejimine her durumda bir cevap verileceğinin altını çizdi.

   11 Nisan’da Trump’ın twittleriyle dünyada soğuk savaş rüzgârları eserken, Putin’in sağduyulu yaklaşımı 12 Nisan’dan itibaren ortamı biraz sakinleştirir gibi oldu. Bu arada ‘Şahin’ diye bilinen ABD Savunma Bakanlığı Pentagon dahi Doğu Guta’daki kimyasal silahın Esad rejimi tarafından kullanıldığına ilişkin kuvvetli delillere ihtiyaç duyulduğunu açıkladı.

   13 Nisan’a gelindiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD ve Rus devlet başkanlarıyla telefonla konuşmuştu. Bu arada AB ülkelerinden Almanya ve İtalya’dan az da olsa ortalığı sakinleştirecek bir haber duyuldu: İki ülke de Esad rejimine karşı yapılacak bir askeri harekâta katılmayacaklardı! Bu ülkelere Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi de katıldı.

   Ama yangına körükle gidenlere ne demeli? Bunların başında genç Cumhurbaşkanı Macron’un Fransa’sı var. Onu Rusya’yla ‘Casus Krizi’ yürüten İngiltere var. Suudi Arabistan Veliaht Prens Selman’ın Suriye’de Esad rejimine karşı yapılacak bir askeri operasyona ülkesinin katılabileceğini söylemesi ilginç. Sanki 70 yıldır Araplarla mücadele eden İsrail gibi.

   BM Güvenlik Konseyi’ndeki Suriye oturumunda Rusya Temsilcisi Nebenzya, ’ABD, İngiltere ve Fransa’nın tek amacı Esad’ı devirmek!’ derken, ABD’li mevkidaşı Haley Esad rejiminin en az 50 kez kimyasal silah kullandığını ileri sürdü. Ama ‘Böyle kararlar aceleyle alınmaz, acele işe hata karışır!’ diyerek sanki ortalık yatışacakmış havası yarattı.

   Aynı Haley ‘Ama ABD ile müttefikleri Suriye’de eyleme geçmeye karar verirse bu hepimizin üzerinde birleştiği bir ilkeyi savunma adına olacaktır… Eğer Esad’ın kimyasal silah kullanmasını normalleştirirsek tüm ülkeler ve tüm halklar zarar görecektir!’ diyerek kimyasal silah kullanımına karşı yaptırımın şart olduğu görüşünü vurguladı. Haksız da sayılmaz!

   Ve 14 Nisan sabahı saat 04.00’dan itibaren ABD’nin Doğu Akdeniz’deki gemilerinden ateşlenen Seyir (Cruise) füzeleriyle, Esad’ın kimyasal silah üretildiği veya depolandığı ileri sürülen yerleri vurdu. Sabah bu saldırı haberi ile uyandık. İnşallah savaş yayılmaz!

   Son Söz: BM Genel Sekreteri Guiterres son gelişmelerin askeri tırmanmayı tetikleyeceği uyarısında bulundu. Rusya Esad’ı daha önce 2 kez ipten aldı. Ama bu kez en azından füzelerle vurulmasını önleyemedi. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW)’nün veya benzer ve sağlam dayanaklara dayanan bir delil var mıydı bilinmiyor. Kimyasal silahı kullanan kim olursa olsun ödüllendirilmemeli, ama Irak’taki gibi şüpheyle de hareket edilmemeli!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.