Ocak 2016 başlarında dünya ve Türkiye için “Dış Politika ve Güvenlik Politikası 2015 Değerlendirmesi ve 2016 Yılı Öngörüleri”ni hazırlamıştım. Hatta bunu MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin isteği üzerine aynı günlerde Kızılcahamam’daki MKYK-Milletvekilleri toplantısında da 50 dk süreyle sinevizyon şeklinde anlatmıştım. Henüz o dönemde ABD’de Cumhuriyetçilerin ve Demokratların başkan adayları belirlenmemişti. Ama her iki partiden ileri çıkanlar Clinton ve Trump idi. Her ikisinin resmini yan yana koymuş, “Clinton’ın seçilmesi ehveni şerdir. Maazallah Müslüman ve yabancı düşmanı Trump seçilirse vay dünyanın haline!” demiştim. Seçildi… Maalesef ilk 10 günlük tutumu bile beni yanıltmadı!
Trump, başkanlık koltuğuna oturduktan sonra Rusya lideri Putin’le ilk telefon görüşmesinde IŞİD’e karşı birlik kararı çıktı. Görüşme hakkında Kremlin “Telefon görüşmesinde iki lider de istikrarlı ve gelişen ikili ilişkiler görmek istediklerini söyledi. İki lider, ilişkileri ‘eşit seviyede’ geliştirmek kararını aldı!” dedi. Bu gelişme makul ve sevindirici bulundu.
Görüşmenin odağında Ortadoğu varmış. Tabii başta IŞİD olmak üzere uluslararası terörizmle mücadele en önemli konu. IŞİD ve diğer terör örgütlerinin üstesinden gelebilmek için işbirliğinin gerektiği açık. Muhtemelen bu işbirliğinin sınırları belirlenmeye çalışılacaktır.
Ancak bu haberin ardından Trump’ın endişe yaratan kararları peşpeşe duyulmaya başlandı. Suriye’de “güvenli bölgeler” oluşturulabileceğini telaffuz etti. Aslında bu düşünce Türkiye’nin Suriye politikasında uzun bir süredir ileri sürdüğü ve pek çok yanlış içerisinde doğru olan politikasıydı. ABD’de Obama yönetiminin ısrarla kaçındığı bu proje başlangıçta memnuniyet yaratmışsa da, düşünülen “Güvenli Bölge”nin muhtemel yeri konusunda endişeler ortaya çıktı.
Bu güvenli bölgenin Türkiye’nin kontrolü altındaki Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında ele geçirilen bölge ve bitişik sahalarda oluşturulması halinde başarıyla kullanılması mümkündür. Ancak PYD-YPG kontrolü altındaki bölgede tesisi halinde Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni ve eskisinden çok daha ciddi bir kriz yaşanabilir.
Bu bölgelerin PKK’nın Suriye uzantısı PYD-YPG bölgesinde olabileceğine ilişkin emareler çok güçlü. Çünkü ABD Başkanının IŞİD’le Irak ve Suriye’de Mücadele Koordinatörü McGurk, Trump döneminde de görevine devam edecek. Bu muhterem bir taraftan YPG’lilerden plaket alırken, diğer taraftan da ABD’nin YPG’ye verdiği silahları yalanlamaya çalışmıştı.
Trump döneminde de PYD-YPG’ye silahlar verildi. Üstelik zırhlı araçlarla birlikte…
ABD Başkanı Trump, 28 Ocak’ta imzaladığı kararnameyle Suriyeli mültecilere süresiz, diğer mültecilere ise dört ay giriş yasağı getirdi. Kararname; Suriye, Irak, İran, Libya, Sudan, Somali ve Yemen vatandaşlarının ABD’ye girişini de üç aylığına yasaklıyor. Ancak New York'taki federal mahkeme, başkanlık kararnamesini geçici süreyle askıya alarak, havalimanlarında gözaltına alınanların sınır dışı edilmesini önledi.
Trump’ın bu “ötekileştiren ve kutuplaştıran” tutumu her ne kadar kendi ülkesinde milyonlarca kişi tarafından, Meksika ile AB’nin bazı ülkelerince protesto edilse de, bu “çılgın” adamı frenlemenin pek de kolay olmayacağı bir kez daha anlaşıldı. Nitekim kararnamesi hilafına karar veren yargıcın bağlı olduğu Adalet Bakanı’nı görevden alarak tepkisini oldukça sert gösterdi.
İran da kendi vatandaşlarına uygulanan bu yasak üzerine Amerikan vatandaşlarına karşı misilleme uygulanacağını ilan etti. Irak Meclisi, Somali gibi ülkeler de benzer kararları aldılar.
ABD Başkanı Trump’ın mültecileri ülkeye sokmama, sınırlama getirme ve 7 ülke vatandaşına yasak kararı alması, el-Kaide ve türevi, “İslami” özellikleri öne çıkaran radikal terör örgütlerinin ABD ve yandaşı ülkelere terör hareketini daha da arttırabilecektir. Türkiye de bu bağlamda aynı tehdide maruz kalacaktır.
Trump bu! İsrail’in başkent olarak Kudüs’e taşınmasına da kampanyalar sırasında “Evet” demişti. Şimdi bunun da hazırlığı var. Zaten barut fıçısı olan Ortadoğu daha da karışacak gibi.
Son Söz: Obama’nın “sünepeliğine” hiç ısınamamıştım. Ama daha başkan adaylığı sırasında dünyanın başına bela olması muhtemel bu “çılgın” adamı da sevememiştim. İnşallah yanılırım!