Suriye’de Esad rejiminin meşruiyeti bir kez daha sorgulanır hale geldi. Gerekçesi ise daha yenilerde muhaliflerle imzalanan anlaşmaya rağmen başkent Şam’ın 10 km yakınındaki Doğu Guta’nın Duma bölgesinde kimyasal silah kullandığı iddiası. 18 Şubat’ta Şam’ın banliyösü Doğu Guta’yı muhaliflerin elinden geri almak için operasyona başlayan Suriye ordusu, yaklaşık 10 günlük ateşkesin ardından Doğu Guta’da muhalif savaşçıların kontrolündeki son bölge Duma’ya karşı 6 Nisan günü yeniden saldırıya geçti. Bu saldırının ardından da 7 Nisan gecesi Esad güçlerinin kimyasal saldırı yaptığı iddia edildi. Suriye’de hemen şey neredeyse Esad’ın istediği gibi giderken Esad neden ille de kendisini ‘ipe’ götürecek bu yanlışı yaptı?
Arama kurtarma çalışmaları yapan muhaliflerin oluşturduğu Beyaz Baretliler grubu sosyal medya üzerinden zehirli gazdan zehirlendiği söylenen kişilerin görüntülerini yayınladı. Beyaz Baretlilerin başındaki Raid el-Salih, 70 kişinin havasızlık sonucu boğularak öldüğünü ve yüzlercesinin daha bu durumdan etkilendiğini söyledi. 9 Nisan akşamı itibariyle kimyasal silah saldırısından ölenlerin sayısı 78 ve onlarca da yaralı var.
Kimyasal saldırı iddiası, iki önemli olay sonrası gerçekleşti. Biri; Suriye rejimi ile Duma’daki muhalif grup Ceyş-ul İslam arasındaki müzakerelerin çökmesinin ardından.
Diğeri ise 4 Nisan’da Ankara’daki Erdoğan-Putin-Ruhani zirvesi sonrası. Bu zirve her ne kadar istenenleri karşılamasa da, bu üç ülkenin bölgedeki ABD-Fransa-S.Arabistan gibi ülkelerin alabileceği ‘de Facto’ kararlara karşı güçlü bir ittifak gibi algılanacaktı. Ancak Esad rejiminin Doğu Guta’da kimyasal silahlarla yaptığı ileri sürülen katliam üzerine BM Güvenlik Konseyi acilen (9 Nisan günü için) toplantıya çağrıldı.
Rusya Esad rejiminin kimyasal saldırı yapmadığını savunuyor. Ancak Esad rejiminin sonuncusu 4 Nisan 2017’de İdlib bölgesinde gerçekleştirdiği kimyasal silah saldırısı da akla geldiğinde, Esad’ın çok daha önceleri “Yalancı Çoban” durumuna düşmüş olduğu da bir gerçektir. En azından böylesi bir algı yerleşmiştir. Türkiye’de Ak Parti iktidarı da buna inanmaktadır.
Ama gene de burada sorulması gereken asıl soru, Suriye’de neredeyse her şey Esad rejimi lehinde gelişirken, Esad’ın neden ‘Kendi ayağına sıkarcasına’ böyle bir yanlışı yaptığıdır. Esad siyaseten bu kadar akılsız olamayacağına göre, Rusya’nın ‘Esad rejimi kimyasal saldırı yapmadı!’ diye yırtınması dikkate değer bulunmaktadır.
Esad rejiminin muhtemelen sınırlı seviyede silahlı bir harekâtla cezalandırılması için BM Güvenlik Konseyi’nde teklif yapılması beklenirken, 9 Nisan sabahı İsrail’in Lübnan hava sahası üzerinden Humus’taki askeri üsse hava saldırısı düzenlemesi, bu harekâttan ABD ve Fransa’nın haberi olmadığını bildirmesi, bölgedeki karışıklığı daha beter hale getirdi. Tüm bu gelişmeler Ankara’daki 3’lü zirveyi iyiden iyiye gündemden düşürdü.
BM Güvenlik Konseyi’nde Esad rejimine karşı Rusya’nın vetosu sebebiyle önemli bir yaptırım kararı alınması beklenmemektedir. Ama Gazze Şeridi’nde katliamlara devam eden İsrail’in Suriye’de askeri üsse saldırısının maksadı da henüz anlaşılamamıştır.
ABD Başkanı Trump’ın geçen hafta içerisinde birkaç kez Suriye’den ayrılacağını ısrarla vurgulamışken, tam da bu sırada ABD’nin Suriye’de bir süre daha kalmasını gerektirebilecek Doğu Guta’daki kimyasal saldırısı anlaşılır gibi değildir. Ya da ABD’nin Telaviv’deki Büyükelçiliğini 15 Mayıs 2018’de Kudüs’e taşıyacak olmasıyla birlikte mütalaa edilmelidir.
Son Söz: 9 Nisan akşamı itibariyle ABD’de Trump’tan peş peşe açıklamalar yükseldi. Bir taraftan Esad rejimine karşı askeri harekât seçenekleri masaya getirilirken, diğer taraftan da Duma’daki sinir gazının kimler tarafından kullanıldığının açıkça belli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu gazı Esad rejimi, Rusya veya ortalığı karıştırmak isteyen taraflar da kullanabilir. Ama Esad’ın ayağına sıkacağı düşünülebilir mi? Birileri ortalığı kızıştırıyor gibi ya haydi hayırlısı!