Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar 23 Mart’ta YÖK konferans salonunda ‘Türkiye ve Dünya: Güvenlik Politikaları ve Eğitim’ başlıklı bir konferans verdi. YÖK’ün tüm üniversite rektörlerini ve ‘Güvenlik Politikaları’ üzerinde çalışan akademisyenleri davet ettiği konferansa rektörümüzün isteği üzerine ben de katıldım. İyi ki katılmışım. Son derece rahat ve kendinden emin olan Hulusi Paşa, uzun süren konferansının ardından soru-cevap periyodunda da tüm soruları cevaplandırdı. Ama bizim sorumuz moderatör olan YÖK Başkanı’nın neşterine uğradı. Zira hep tanıdığı kişilerin sorularını aldı! İnşallah komutan bizi çağırır da sorularımızı sorarız!
Akar, önce strateji ve savaş üzerinde durdu. Daha sonra güvenlik kavramının ve savaşın geçirdiği evrimi özetledi. Mesela günümüzdeki ‘4. Nesil Savaş’larda ‘Hibrit savaş, Bulanık savaş, Vekâlet savaşı ve Siber savaş’ın birlikte düşünülmesi gerektiğini söyledi. Geleceğin çatışma alanlarına ve askeri güç kullanmayı gerektiren durumları/şartları açıkladı. Günümüzün risk ve tahditlerine karşı neler yapılması gerektiğini (askeri, sosyokültürel, bilgi istihbaratı, ekonomik-finansal, hukuki, teknolojik altyapı ve siyasi) sıraladı.
Askerliğin ‘tedvir-i muamelat değil, insanları sevk ve idare sanatı!’ olduğuna vurgu yaparak, ‘kuantum ve öğrenen organizasyon eğitimi ile modern savaşlara ‘çok yönlü’ subay yetiştirmek gerektiğinin altını çizdi. Askeri liderin ihtiyacı olan özelliklerini belirtti. Keza eskiden bilgi eksikliğinden şikâyet edilirken, bugün çok sayıdaki bilginin güvenilirliğinin ve güvenilir bilginin istenen yer ve zamanda temininin gerekliliğini belirtti.
Türkiye’nin yer aldığı coğrafyada Ukrayna-Rusya, Dağlık Karabağ, Arap Baharı ülkeleri, Ege ve Doğu Akdeniz deniz sahası sorunları, Suriye-Irak’taki mevcut durum, terör örgütleriyle mücadele, enerji odaklı sorunlar kısaca özetlendi.
Sonra Türkiye’nin son yıllarda terörle mücadele bağlamındaki icraatlarını sıraya koydu. Ancak buradaki ’24 Temmuz 2015’ten itibaren terörle mücadelede devlet tek ses!’ şeklindeki ifadesi çok önemliydi. Çünkü buradan anlıyoruz ki, devleti yönetenler artık devletin üst düzey bürokrat ve komutanlarını dinlemeye başlamışlar. Oysa bir önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, ‘Çözüm Süreci’ konusunda ‘Bilmiyorum, sadece basından izliyorum!’ demişti.
PKK terör örgütüyle ‘Hendek savaşları’ verirken bu tür harekât konusunda tecrübe kazandıklarını, Fırat Kalkanı harekâtında bunu pekiştirdiklerini, Zeytindalı’nda ise neredeyse öğrendiklerini kusursuz uyguladıklarını belirtti. Bu arada Zeytindalı Harekâtında halen 157 TSK mensubunun, sadece revire çıkmasıyla en az 45 gün rapor alabilecek durumda olmalarına rağmen, hekimlerin itirazlarına rağmen harekâta devam ettiklerini iftiharla anlattı.
Fırat Kalkanı sırasında IŞİD teröristlerinin çok daha inatçı olduklarını ifadeyle, ‘IŞİD’li bir kadın 11 çocuğuna bombalı yelek giydirip birliklerimiz üzerine gönderdi. Böyle bir şeyi hangi normal ana yapar?’ diye bir de örnek verdi.
Suriye’deki hareket serbestiyetimizin önemli ölçüde Rusya ile iyi ilişkilere bağlayan Akar, ‘Şayet Rusya hava harekâtına izin vermeseydi işimiz zordu!’ dedi. Çünkü Rusya, Suriye’deki hava savunma sistemini elden geçirip modern bir sistem haline getirmiş ve halen bu sistemi de bizzat yönetiyormuş. Afrin bölgesinde Tel-Rıfat istikameti ise, askerleri bulunduğu için Rusya tarafından ‘girilmesi istenmeyen saha’ olarak bildirilmiş.
Zeytin Dalı Harekâtı 20 Ocak akşamı başlarken tam bir baskın etkisi yaratmış. Hava harekâtı ile o akşam 114 hedef vurulmuş. Aynı anda kara harekâtı da başlatılmış ama beklenmedik aşırı yağmur kara harekâtını başlangıçta çok yavaşlatmış. Çünkü zırhlı ve ağır araçlar çamurla boğuşmuşlar.
Afrin’de sivillere zarar verilmemesi, yağma yapılmaması için son derece titiz davrandıklarını ekleyen Akar, gene de yabancı medyanın dezinformasyonları olduğunu itiraf etti.
Son Söz: Akar Paşa’dan aktaracak çok şey var, ama tek sayfaya sığmıyor. Bizlere yaptığı konuşma için kendisine ve bu fırsatı sunan YÖK Başkanı Yekta Hoca’ya teşekkür ederiz.