25 Eylül 2017’de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi referandumu gerçekleştiriyor. Aslında referandum için oy verme işlemi 23 Eylül’de başlamıştı. Bu arada referanduma destek veren Talabani’nin oğlu, referanduma 3 gün kala “Referandum ertelendi!” dedi ama Barzani taraftarları (IKYB) ise bunu yalanladı. Nihayet referandumdan bir gün önce de Barzani yaptığı toplantının ardından bizzat yaptığı açıklama ile “Referandum yapılacak!” dedi. “Kürdistan Bölgesi ve Kürdistan Bölgesi dışında kalan Kürt yerleşimlerinin bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?” sorusuna “Evet” ya da “Hayır” denilecek referandum konusunda daha önce yazmış olduğumuz gibi “Cin şişeden çıkmış!” durumda…
Aslında bu durum “Perşembenin gelişi çarşambadan belli!” denircesine açıktı. 2012 yılından itibaren “Bağımsız Kürdistan” ifadesini diline dolayan Barzani ve IKYB, bu sözleri 2014’ten itibaren giderek artan bir sıklıkla tekrarlamaya başlamıştı. Bağımsızlığa giden yolda Barzani, 3 Temmuz 2014’te “Kürdistan Parlamentosu”ndaki bir kapalı oturumda bağımsızlık için referandum hazırlığı talimatını vermişti. Ancak IŞİD terör örgütünün o dönemde Musul başta olmak üzere bölgedeki etkinliği sebebiyle bu plan ertelendi.
IŞİD’le mücadele bağlamında Peşmergeye Türkiye de dâhil pek çok ülkeden silah, mühimmat ve eğitim desteği verildi. Barzani IŞİD’le mücadelede başarılı olurken, silahaltındaki elemanlarının eğitim ve tecrübeleri teknolojik silah desteğiyle de tavan yaptı.
Kerkük ve civarında hâkimiyetini artıran Barzani, Irak Merkezi Hükümeti ile de sorunlar yaşıyordu. Bu sorunların başında kendi bölgesinden çıkan petrolün Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması ve merkezi hükümetten Anayasa gereği gerekli desteği alamıyordu. Ama Barzani’ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da itiraf ettiği gibi, “Ne zaman başı sıkışsa, AKP iktidarı yanındaydı.” Memurlarına maaş ödeyemeyecek duruma düştüğünde Erdoğan’ın dillendirdiği gibi 2 milyar dolar kredi verilmişti. TBMM’nin haberi var mıdır acaba?.
Her ne kadar Başbakan Yıldırım referanduma 2 gün kala esip gürlese ve “Anlayacakları dille cevap veririz!” diyerek kurusıkı atsa da, Kerkük petrolü ile birlikte günde 600 bin varile çıkan boru hattından Türkiye’nin sayesinde ve üzerinden Barzani’ye dolarlar aktı durdu.
Çünkü Barzani Türkiye’de “Bir dediği iki edilmeyen” bir “dost” idi. 2013’te “PKK’yla Çözüm Süreci” gafleti başlatıldıktan sonra Diyarbakır’a davet edilen Barzani, “en samimi dost”lardan biri olarak dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından Diyarbakır’da ağırlanmıştı. Şivan Perver’le birlikte türküler söylenmişti.
Daha önce Barzani’ye “Kak Mesud” (Mesud Abi) diyen AKP’nin Dışişleri Bakanı Davutoğlu IKYB ile dostluğu daha da ileri boyutlara taşımıştı. Başbakanlığı sırasında ise bir zamanlar “Erdoğan-Esad”, “Gül-Esad” kankalığını kıskandıran bir yakınlaşma Barzani’ye bahşedildi.
Türkiye ziyaretinde bayrağı ile “devlet başkanı” imiş gibi karşılanan Barzani AKP Kongresi’nde “Bu millet seninle gurur duyuyor!” diye alkışlatıldı. Bu kişinin üzerine silahla yürüneceğine inanan veya onay verecek kaç ülke vardır? Kak Mesud da bizi aldatmış anlaşılan!
Özellikle iktidara yakın Tv kanallarında Barzani tarafından kurulacak bir devletin Türkiye’ye bağımlı olacağı, dolayısıyla karşı çıkılmaması gerektiği yönünde yönlendirmeler de yapıldı. Bu durumu savunan AKP’nin Kürt kökenli vekilleri de seferber edildi. Maalesef kendi hatalarının da ağ gibi ördüğü gelişmeler Türkiye’yi “İki ucu pisli” bir değnekle başbaşa kalmaya getirdi.
Son Söz: Referanduma bir hafta kala BM’de esip gürleme, ABD Başkanı ile görüşme, referanduma 2-3 gün kala İran ve Irak Genelkurmay Başkanlarıyla görüşme, MGK’da karar alma, tatbikat yapma, Meclis’i olağanüstü toplayarak “Tezkere” kararı alma ve “devlet büyüklerinin” sözde tehdit edercesine “Bu referanduma karşıyız, Yaparsanız anlayacağınız dilden konuşuruz!” diyerek Türk milliyetçilerinin gazının alınmaya çalışıldığı açıkça ortada.
Diyelim ki ciddiyiz. O halde caydırıcılık için neden bu kadar geç ve yetersiz kaldık? Bunun çalışması, Şubat 2016’da Barzani “Referandum yapacağız” dediğinde başlamalıydı!