2016 yılı karışık geçen 2015’i aratmıştı. 2017 de 2016’yı mumla arattı. ‘İnşallah 2018 iyi başlar ve iyi biter. Orta Doğu biraz nefes alır!’ diye umut ederken, 28 Aralık’ta İran’da başlayan hükümet karşıtlığı gösterilerle 2018 yılı daha başlamadan yerlere serpildi. Orta Doğu’da Irak’ta IŞİD’ten kurtarılma ve Barzani referandumu sonrası istikrar beklenirken, Suriye’de de ülkenin geleceğiyle ilgili çok bilinmeyenli Cenevre ve Astana süreçlerine umut aşılanmak isteniyordu. Süreçler sıkıntılı ama umutlar sürdürülüyordu. Tam da bu umutlar yeşerir diye çalışılırken, ‘İran Baharı mı?’ dedirten gelişmeler umutları ters köşe etmeye başladı.
Gösteriler ülkenin 2 ili dışında her yerde vardı. 2009’da Ahmedinecad’ın ikinci kez cumhurbaşkanı seçildiği sırada ‘şaibeli’ sonuçlar sebebiyle çıkan gösterilerden çok daha farklıydı. Sokağa dökülen insanların ana gerekçesi ekonomik sıkıntıların yarattığı afakanlardı. Bir tarım ülkesi olan İran’da bile yumurtada %40 fiyat artışı bardağı taşırmaya yetmişti.
İran halkının ekonomik sıkıntıları bahane eden bu gösterilerine devletin üst düzeyinden farklı tepkiler yükseldi. ‘Ilımlı ve reformcu’ olarak bilinen Cumhurbaşkanı Ruhani, gösterileri ‘Halkın isteklerini belirtmesi’ şeklinde ve haklı olabilecek çıkışlar olarak gördü.
Yönetimin en tepesindeki Ruhani Lider Hamaney ise, hemen bu durumu ‘bozgunculuk, şeytanın ve Siyonistlerin oyunu’ olarak tanımladı. Devrim Muhafızları da 2009’daki gibi bırakın şiddet uygulamayı, adeta seyrettiği gösterileri gene ülke içindeki bazı mihrakların ‘Batı’nın uşaklığına’ bağladı. Zaten gösteriler İsrail ve ABD tarafından sözle destekleniyor.
Devlet yönetiminden gösteriler konusunda farklı değerlendirmeler yükselse de, ortak olan bir şey vardı: Sosyal medya mümkün olduğu kadar kısıtlandı. Çünkü 2011 yılı başlarında Tunus’tan başlayıp bazı Arap ülkelerini darmadağın eden ‘Arap Baharı’, en çok da sosyal medya üzerinden gösterileri tetiklemişti. Bu tür gösterilere alışık olmayan güvenlik kuvvetlerinin çok sayıda insan ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet veren beceriksizlikleri de yeni ve daha sert gösterileri tetiklemişti. İran’ın bu baharlardan bazı dersler çıkardığı anlaşılmaktadır. Ama yeterli midir?
İran’daki olaylar gerçekten ‘Dış mihraklı mı?’ bunu şu an için kesin bir dille söyleyebilmek doğru olamaz. Ama Orta Doğu’da İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve ABD ile yaşanan taban tabana zıt politikalar ve hareketler düşünüldüğünde, dış mihraklı olması için yeteri kadar sebep olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak bu bile kesin delil sayılabilir mi?
Bir an için ‘Arap Baharı’nın yaşandığı ülkeleri gözden geçirelim. Bu baharların yaşandığı Tunus’ta, Libya’da, Mısır’daki eski yönetimler gerçekten ‘masum’ muydular? Tunus’tan kaçarken yanında 1.5 ton altını da kaçırmak isteyen dönemin cumhurbaşkanı çok mu masumdu?
Yurtdışı seyahatlerine sadece genç kızlardan oluşan ‘Amazon’ birliği ve bedevi çadırını yüklediği 2 uçakla giden, gittiği ülkede bu otağı kurup keyif çatan Kaddafi gerçekten masum muydu? Hele de ‘Sosyalist’ Kaddafi’nin oğullarının ‘Kapitalist’ ABD’den doğum günleri için bir geceliğinde tanınmış bir şarkıcıyı getirtmeleri hangi insanlığa ve mantığa sığabilirdi?
Benzer yanlışlıklar Mısır’da Baharın yaşandığı sırada 32 yıl ‘Cumhurbaşkanlığı’ yaparak kralları bile kıskandırmış olan Hüsnü Mübarek için de geçerlidir.
Aslında bu baharlar sırasında en masumu Suriye Lideri Beşar Esad’tı. Ama o da gösteriler başladığında biraz da tecrübesizlikten olacak ki, sokakta güvenlik güçleri tarafından katledilen her Suriyeliyi ‘terörist’ gibi görerek, yüzünün vahşi yanını da sergileme yanlışlığı yapmıştı.
Engin devlet yönetme tecrübesindeki İran’ın şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekli. Son günlerde rejim yanlısı göstericiler de sokağa çıksa bile, halkın Suriye-Filistin-Yemen-Irak’ta harcanan kaynaklar sebebiyle ekonomik sıkıntılar çekildiğini söylemesi gerçek değil mi?
Son Söz: Bölge ülkelerinden Rusya ve Türkiye İran’a destek verirken, Suudi Arabistan ve Mısır’ın suskunluğu ‘Sükut ikrardan gelir!’ dedirtircesine. Eğer ‘İran Baharı çıkarsa, Suudilerde kış gelebilir!’ Ilımlı İslam olacaklarını söyleyeceklerine keşke bunu görebilseler.