Irak’ta Barzani ve Kürt Bölgesel Yönetimi adeta gözlerimizin içine baka baka Haziran 2017’de ilan ettiği şekilde, zamanında “Bağımsızlık” referandumunu yaptı. Referanduma bir hafta kala “Galiba bu iş ciddi!” diyerek, referandumu caydırıcı önlemler alma gayreti içerisinde olduk. Ama bu geç kalınmış ve caydırıcılıktan uzak gayretler, şişeden çıkan “Referandum cinini” önlemeye yetmedi. Referandum bittikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından öğreniyoruz ki, bu konuda da yanılmışız! Bu kaçıncı yanılma artık hesap tutamaz olduk!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savaş mavaş yok, bu da nereden çıktı?” diyen Başbakan Yıldırım’a karşılık, “Askeri seçenek de dâhil her türlü tedbiri alırız!”, “Bir gece ansızın gelebiliriz!” vb ifadeler kullanıyor. Ancak görünen o ki, konuyu yakından izleyen ve iktidarı sürekli uyaran bizler gibi içi yananlar da, bayram edenler de “Gitti Bor’un pazarı, …” diyorlar!
Öte yandan, referandumdan bir gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye bu bölgede oyun kurucudur!” demesi ne kadar inandırıcıdır?
Bölgesinde veya başka yerde “Oyun kuran devlet” olmak, bunu en yetkili ağızdan söyleyerek değil, icraatla mümkündür. Türkiye “Oyun kuran devlet” olarak, hiç bir şekilde dillendirmeden ancak bölgesindeki gelişmelerdeki icraatlarıyla geçmişte bunu ispatladı. Bazı örnekler verelim:
a. 1974’te, Kıbrıs’ta Sampson Darbesi ile Kıbrıs bir oldubittiye getirilerek Yunanistan’a bağlanacak iken, Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldı.
b. Ege’de önce kıta sahanlığını haksız yere kendi lehine kullanmak isteyen, buna itiraz gelince karasularını 12 mile kadar uzatmak isteyen Yunanistan’a karşı, 1990’larda Ege’de tek yanlı ve Türkiye’nin rızası alınmadan yapılacak paylaşımların “casus belli” (savaş sebebi) sayılacağı ilan edildi ve Yunanistan caydırıldı.
c. Kıbrıs Rum Kesimi 1996’da Rusya’dan S-300 füze savunma sistemi almak istedi. Parasını da ödedi, ancak Türkiye, Rusya’ya “Bu füzeleri GKRY’ye verme!” dedi. Rusya “Vereceğim, sana ne?” deyince, “Boğazlardan geçerse el koyarım!” dedi. Türkiye’nin kararlılığı sonucu Rusya füzeleri GKRY’ye vermedi. Parası ödenen füze sistemi Yunanistan’a devredildi.
d. 1992-1995 arasında, Yugoslavya’nın parçalanma döneminde Sırpların Bosna Hersek’e saldırısı sonrası BM’yi ve NATO’yu devreye soktu. Adriyatik’te daimi bir Sharp Guard Harekâtı’na her dönem bir firkateyn ve SAT komando timi gönderdi. Bosna-Hersek krizinin her aşamasında ve karar alınmasında dahli oldu.
e. 1999’da Sırbistan Kosova’da Arnavut azınlığa saldırınca, hem oluşturulan NATO Hava Kuvveti içerisinde, hem de karar aşamasında “oyun kuran” ülkeler arasında yer aldı.
f. 1990’lı yıllarda Somali’ye birlik göndererek, bugünkü Türkiye-Somali yakınlığının temelleri atıldı. Somali’ye yardım konusunda BM’de ikna rolü üstlendi.
g. 1998’in son aylarında başkenti Şam’da barındırılan PKK terör örgütü elebaşısı Öcalan’ın ya teslim edilmesi, ya da ülkeden çıkartılması için Suriye’ye ültümatom verildi. Suriye sonunda terörist başını ülkesinden defetmek mecburiyetinde kaldı.
h. PKK terör örgütünü 1990’lı yılların sonlarına doğru tasfiye sürecine getirdiğinde, bu kanlı örgüte siyasi, barınma ve maddi destek veren veya buna göz yuman hangi ülke varsa ikna etmeyi başarmıştı.
ı. AKP iktidar olmadan önce, Türkiye “Yurtta sulh, cihanda sulh!” sözüne uygun, mümkün olduğunca diğer ülkelerle iyi ilişkiler içerisinde bir dış politika mirası bırakmıştı. Bugünkü tablo ise çok farklı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Barzani ile ilgili düşüncelerine bakılırsa sanki “Koynumuzda yılan beslemişiz!” Bunu adı da “Oyun kurmak!” değil, oyuna gelmektir.
Son Söz: Keşke “Oyun kurucu devlet” olsak. Ama sınırlarımızda bile oyuncak gibiyiz!