Sizleri bilmem ama referandum konusu beni iyice gerdi. Her konuda olduğu gibi Anayasa değişikliği referandumu konusunu da abartıp arşı alaya çıkardık! Varsa yoksa referandum! Bir tarafta “Evet”çiler, diğer tarafta “Hayır”cılar! Nereye gitsek kutuplaşmaya zemin hazırlayan bu konu var. Şahsen daraldım!
Türkiye’de dış politikada en fazla hataların seçimler sırasında yaşandığını ilk kez 2011 Genel Seçimlerinde fark ettim. Bu sebeple bu dönemlerde bu alana dikkat kesilen ve kamuoyu ile karar vericileri bu konuda uyarmaya çalışan biriyim.
Referandum sürecinde de “Evet” ve “Hayır”ı bir tarafa bırakıp, tüm dikkatimi dış politikaya ve güvenlik politikasına verdim. Ne yazık ki tıpkı genel seçimlerde olduğu gibi dış politikada zemin kazandığımızı söyleyebilmek mümkün değil!
Bu arada referanduma kadar dış politikanın alınacak radikal kararlarla değiştirilmesi (veya düzeltilmesi) de mümkün değil. Bu sebeple “Referandum bir an önce bitse!” diye feryat edesim bile oluyor.
Bazı yanlışları sosyal medyada paylaştığım zaman konu pek çok “vatansever” veya “parti sever” tarafından referanduma getiriliyor. Kimi “Evet”çi, kimi “Hayır”cı… Her ikisi de giydiriyor! Biz de “Ya sabır!” çekerek çoğunlukla susuyoruz. Allah’tan küfür yok. Ama kinaye ve beni hedef alan pek çok eleştiri var…
Hakaret olmadıkça hepsine de sayfamda yer veriyorum. Ama sosyal medya paylaşımlarım kesinlikle siyasi içerikli değil. Değil ama adeta iki kutba ayrılmış memlekette kimin “zülfü yaresine dokunmuş” gibi olmuşsa palayı sıyırıyor.
En son Barzani yandaşlarının Kerkük’te tüm bayrakları kaldırtıp, sadece Irak Kürt Yönetimi bayrağının asılması kararıyla ilgili hemen tüm gazetelerde yer alan bir haberi paylaştım. Adamlar resmen “Kerkük’ün statüsünü tartışmam. Kerkük Kürt kentidir. Diğerleri havasını alır!” diyor. Bunu kabullenebilmek mümkün müdür? Bu konuda particilik olur mu?
Barzani denen adam, Türkiye’de AKP Kongresi’ne davet edildi. Kongre salonuna girdiği zaman “Türkiye seninle gurur duyuyor!” diye alkışa boğuldu. Şimdi bu adamın yaptığını, onunla gurur duyanları hatırlatarak paylaşmış olmama dayanamayanlar var!
Yanlıştan doğru olur mu? Bu adamla gurur duyan gafiller, bu konudaki tüm ikazlarımıza rağmen bizleri “vesayet kafalı” diye suçlamışlardı. Doğruları görmek suç idi. Şimdi gafletin nelere mal olduğunu hatırlatınca neden hopluyorlar! Alkışlarken aklın neredeydi?
Benzer konuları zaman zaman sosyal medyada paylaştığımda bazı “Hayır”cı milliyetçiler de neşteri vuruyor. En azından “Hocam, traşı bırak da Evet mi diyeceğiz, Hayır mı diyeceğiz, onu söyle!” diye yazanlar var.
Referandum konusunda bir Tv kanalında MHP’nin 21. Dönem Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un söyledikleri aklıma geliyor. Enginyurt programda özetle şöyle söyledi: “Bu bir genel seçim veya mahalli seçim değildir. Anayasa değişikliğiyle ilgili bir tercihtir. Ben bir MHP’li olarak ‘Evet’ diyeceğim. Ama Ülkücü ve Milliyetçi Hareket’ten her kim ‘Evet’ de dese, ‘Hayır’ da dese, hepsi bizim kardeşimizdir!”
Aslında benim düşündüklerim de pek farklı değildir. Bir referandum bizleri daha da kutuplaştırmamalı. Aklı ve iradesi olan her vatandaş, siyasilerin 16 Nisan’a kadar referandumla ilgili konuşmalarını dinlemeli, 18 maddelik Anayasa Değişikliğini okumalı, anlamadığı yeri anlayana sormalı ve sonra da gidip kararını vermelidir.
Son Söz: Ben ne kadar “Yapmayın, etmeyin!” desem de, millet bildiğini okuyacaktır. Milletimizin siyaset konuşma alışkanlığı da kolayca bırakılacak gibi değildir. Ama böylesi “puslu” havalarda dış politikayı dikkatle izleyecek ve yeri geldiğinde karar vericileri uyaracak ”Bozkurt”lara da ihtiyaç vardır. Ben de bunlardan biri olmaya çalışıyorum. Laf aramızda bu konuya kulak kabartan Bozkurtların veya diğerlerinin sayısı da pek fazla değil. Bari bizleri rahat bırakın da sizler için çalışmalarımızı sürdürebilelim!