ABD’de Trump yönetimi Esad rejimin Kızılderili baltası (Tomahawk) ile adeta bir kolundan vurdu. Bunun sonucu Suriye’nin neredeyse kestirilebilen geleceği tekrar toz duman içerisinde kaldı. Bu olaydan çıkarılacak dersler olmalıdır. 8 yıllık Obama döneminin “sünepeliği”nden sıyrılan bir ABD var. Bu iyi bir şey mi? Genellikle “Hayır!” ABD, Rusya’ya rağmen, Rusya’nın iç savaşın başından beri her türlü desteği verdiği Esad rejimine karşı bu saldırıyı yaptı.
Türkiye, İsrail, S. Arabistan, Brexit ülkesi İngiltere ve AB ülkeleri bu hareketi alkışladılar. Normal şartlarda bu hareketin alkışlanacak yanı yok. Ama Esad rejiminin son olarak İdlib bölgesinde kimyasal silah kullanarak 28’i çocuk ve bir kısmı da kadın olan sivilleri katletmesi, “Aylan bebek” etkisine benzer bir duygu patlaması yaşattı. Daha önce Suriye’de istikrar adına Esad rejiminin devamını kerhen isteyenler bile bu vahşet karşısında Esad’a desteklerini çektiler.
İdlib’teki kimyasal saldırının ilk ipuçları gelince Esad’a duyulan nefret tavan yaptı. Bunun üzerine bazı “türedi” yorumcular “Rusya dışarı, ABD buraya!” diyerek, Putinseverliği ‘Trump’etçiliğe çevirdiler. Bu kişiler bir sarkacın iki ucu gibi bir Rusya’cı, bir Amerikancı olmaya devam ediyorlar. Bir türlü Türkiye’nin milli çıkarları nedir diye öğrenemediler.
Bölgede ABD’nin Esad rejimine karşı devam edecek harekâtının kime yarayacağını kestiremeyenler bu işe balıklama dalıyorlar. Ya da bu maceranın sonucunun Türkiye’ye ne gibi zararlar vereceğini hiç düşünemiyor, “Bugün bugündür. Yarına Allah kerim!” der gibiler…
ABD’nin bölgede Esad rejimine karşı her harekâtı sonunda zarar görecekler bellidir. Önce Suriyeliler. Sonra Esad rejimi. Daha sonra bölgede ve dünyada “karizması çizilen” Putin’in Rusya’sı! Tabii ki İran ve Lübnan’ın Hizbullah’ı ile Şii olmasa dahi İsrail’deki HAMAS…
“Kimler yarar sağlıyor?” diye düşünürsek. Akla gelen ilk ülke İsrail’dir. Hadi diyelim ki “İsrail’le ilişkiler düzeldi, olabilir.” Ama bağımsızlık ilanının eşiğindeki Irak Kürt Yönetimi (Barzani)’ne yarar sağlamasına ne demeli? “Kak Mesud” (Mesud Abi) diye susalım mı?
Bu arada bir diğer büyük tehlike de PKK terör örgütünün Suriye sınırımızda “devletleşme öncesi” güçlenme riskidir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bile sonunda bunun farkına vararak şöyle diyor: “Rusya ile ABD şu anda Suriye’de YPG’yi birbirine kaptırmamak için rekabet ediyor. Böyle rekabetlerin Suriye’ye de bölgeye de bir faydası yok. Açık açık düşüncelerimizi söylüyoruz böyle bir rekabet var. Soruyoruz, ‘Niye destekliyorsunuz?’ diye. ‘Ben bırakırsam diğerine gider.’ Diğeri de aynı şeyi söylüyor. Terör örgütü üzerinden iki süper gücün rekabet etmesi gerçekten kabul edilebilir bir şey değil. Bu bir acziyettir!”
ABD veya Rusya’nın PYD-YPG-PKK konusundaki planları “acziyet” veya değil, bu önemli değil. Önemli olan bu ülkelerin her ikisinin de PYD-PKK yanında yer almış olmalarıdır. Şahsi kanaatimce acziyet içerisinde olan, bu aşağılık bölücülerin “Devlet olan Türkiye’ye rağmen tercih edilmesindeki Türk dış politikasıdır. Bakan Çavuşoğlu belki kendisini kandırabilir ama etrafındaki “monşerlere” bir kez sorsa bunun doğru cevabını alabilirdi!
Gelelim Esad rejimine. Artık ABD, Esad rejimini “her istediğini yapacak” ve sadece Putin’e teslim edecek şekilde olmayacağını gösterdi. Bazı “muhalifler” Esad rejimini korumayı sürdürüyorlar. Ya Esad’ın muhaliflere ait bir kimyasal silah deposunu vurduğunu söyleyip batıyorlar. Ya da Esad rejimi içerisinde bir “FETÖ”vari yapılanmayı öne sürüyorlar.
Şayet ilk ihtimaldeki gibi, muhaliflerin kimyasal silah deposu vurulmuş olsa dahi, bu bir vahşettir. Sivillerin yerleşim yerindeki bir silah deposunu havaya uçurmak, o depoyu oraya yapanlar kadar vahşete ortak olmaktan farksızdır.
Esad rejimi içerisinde, aleyhine bir oluşum varsa ve emirler hilafına kimyasal silah kullanıldıysa, bunu açığa çıkarmak için saldırı öncesi yeterli zaman (72 saat) vardı. Uçağın tipi, kalktığı ve indiği hava üssü, zamanlar vs belli. Pilotun ve silah yükleyenlerin bulunması neden uzun sürdü? Hatta şu ana kadar bile bir bilgi yok. Ne bizi, ne de kendinizi kandırmayın!
Son Söz: Suriye kazanı kaynıyor. Bu kaynama ne Esad, ne de bölge ülkeleri hayrına değil!