Suriye’ye Hava Harekâtı ‘Danışıklı Dövüş!’ mü?

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

ABD-İngiltere ve Fransa üçlüsü, Türkiye-Rusya-İran üçlüsüne nazire yaparcasına, üstelik de Miraç Kandili’nin ertesi sabahı Esad rejiminin seçilmiş hedeflerine füze taarruzları gerçekleştirdi. Olay duyulduktan sonra bir süre bilgi kirliliği yaşandı. Önce 30 füze atıldığı bildirildi. Ardından hava harekâtı yapıldığı duyuldu. Hatta Suriyeli askerlerin bu maksatla uçaksavar toplarını kullandıkları açıklandı. Son olarak ise seyir (cruise) füzelerinin ateşlendiği bilgisi verildi. Ama asıl önemlisi bu harekâtın ‘Danışıklı döğüş’ü andırıyor olmasıydı!

   Bu harekâtın maddi hasarı (kimyasal silah fabrikalarının ve depolarının imha derecesi) hakkında taraflar birbirinden 180 derece farklı bilgiler verdiğinden gerçekleri henüz bilemiyoruz. Ama siyasi sonucu açık ve şöyledir: ABD, ‘Astana Süreci dışında da olsam, Suriye’nin geleceğinde bensiz bir karar alınamaz!’ diyor. Fransa da bu harekâtla, ABD’nin sayesinde Suriye masasında zor da olsa bir yer aldı. İngiltere de masadaki yerini sağlamlaştırdı.

   Özü itibariyle harekâtın aslında Ankara’da gerçekleştirilen Erdoğan-Putin-Ruhani üçlüsünün Suriye ve Ortadoğu geleceğiyle ilgili kararlarına “veto” anlamı çıkmaktadır.

   Bu harekâtla İran’ın Suriye ve Ortadoğu’daki yayılmasına da perde çekilmek istenerek, özellikle İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır’ın beklentileri de gerçekleştirilmiş oldu.

   Her ne kadar hava harekâtı Miraç Kandili’nin ertesi sabahına rastlamışsa da, hafta sonuna denk getirilmesi sebebiyle dünya ekonomisindeki dalgalanmanın da büyük ölçüde önüne geçilmiş oldu. Türkiye açısından sevinilecek tek yanının bu olduğu söylenebilir.

   ABD-İngiltere-Fransa üçlüsünün, pek çok konuda çıkar tartışmaları olsa da, I. Dünya Harbi’nden beri “Batı”nın temsilcisi olarak bir kez daha bir araya geldikleri görüldü. Oysa Fransa, ABD’nin 2003 Irak müdahalesine Almanya ile birlikte şiddetle karşı çıkıyordu.

   Harekât Suriye’de Esad’ın geleceğini daha da sorgulanır hale getirse de, her üç saldırgan ülke lider ve devlet adamlarının mesajları özellikle, saldırının ‘rejime değil, kimyasal silah üretim yerleri/depoları’ üzerineydi. Maksat; Suriye masasında yerlerini sağlamlaştırmak iken, diğer taraftan da Rusya ile sıcak savaş çıkmasını önlemeye özen gösteren bir mizansen gibi.

   Rusya’nın Suriye’deki S-400 hava savunma sistemlerini devreye sokmamış olması, hareket öncesinde, sırasında ve sonrasında askeri seviyede karşılıklı bilgi akışının yapılması, aslında bu harekâtın bir ‘Danışıklı döğüş’ olduğu yönündeki kuşkuları arttırmaktadır. Zaten harekât öncesi Esad sarayından ayrılırken, hedefteki askeri üsler de boşaltılmıştı! Türkiye’nin, Astana Süreci’ndeki 2 kırmızıçizgisinden biri olan “Esad’sız Suriye” konusu gene çözülememiştir.

   Burada soru işaretlerinin yoğunlaştığı olay, 7/8 Nisan gecesi Doğu Guta’da kimyasal silah gerçekten kullanıldı mı? Kullanıldı ise Esad rejimi tarafından mı kullanıldığıdır. Özellikle İngiltere bu konuda ısrarcı iken, Rusya da bu olayın İngiltere tarafından yapıldığını ileri sürdü. Rusya’nın bu iddiası Eylül 2005’te Irak’ı güneyindeki Basra kentinde yakalanan iki İngiliz provokatör olayını hatırlattı.

   O dönemde Basra’da görev yapan sivil giyimli iki İngiliz komando, kaçarken şüphe üzerine Irak polisi tarafından durdurulmuş, ama onlar Iraklı polislere ateş açarak karşılık vermiş, hatta 2 memurun ölümüne neden olmuşlardı. İngiltere, tutuklanan İngiliz askerlerinin (ajan provokatörlerin) serbest bırakılmasını istediyse de, talebi karşılanmadı. Bunun üzerine İngiliz ordusu, helikopterlerin desteğindeki 10 tankla cezaevini kuşatmıştı.

   Kimyasal silah kullanmada Esad rejiminin sicili ne kadar kabarıksa, İngiltere’nin e provokasyonlarda sicilinin hiç te temiz olmadığı bilinmektedir.

   Son Söz: Harekât hakkında Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, operasyonun Türkler ile Rusları ayırmayı sağladığını söylemesi her ne kadar reddedilmişse de, Erdoğan-Putin-Ruhani üçlü zirvesine zarar verdiği bellidir. Esad rejimini yıkmaya değil, zarar vermeye çalışılan bu harekâtla Türkiye memnun edilmiş, bu memnuniyet de devlet adamlarımızla paylaşılmıştır. Şayet Rusya rol yapmıyorsa, acısını Ukrayna, Gürcistan vb yerlerden çıkartabilir!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.