Hafta sonu PKK terör örgütü yandaşları İsviçre’nin başkenti Bern’de miting düzenleyerek Türkiye’nin Cumhurbaşkanını hedef gösteren pankartlar açtı. Bunun üzerine Ankara dışında olan İsviçre’nin İsviçre’nin Ankara Büyükelçisi Haffner Dışişleri Bakanlığı’na davet edilerek “üzüntülerimiz” bildirilmiş. Bu olay kabul edilecek gibi olmadığı gibi, verilen tepkiyle Türkiye’ye diplomaside vurulan darbeyi hafifletmek de mümkün değildir.
Bu olayı yaşayınca, bu sütunda “Terörle Mücadele” konusunda iktidarı defalarca uyardığımı hatırladım. Bir kez daha uyarma ihtiyacını duydum. Çünkü Türkiye ne Suriye, Irak, İran ve Yunanistan gibi komşulardan, ne AB ülkelerinden, ne de ABD ve Rusya gibi ülkelerden terörle mücadele konusunda yeterli siyasi desteği alamamaktadır. Yurtiçinde kamuoyunun hoşuna gitse de, bu ülkelere basın üzerinden yüklenerek, bağırıp çağırarak siyasi desteği almak mümkün değildir. Acaba terörle mücadeleyi doğru yapıyor muyuz? Bunun için terörle mücadelenin nasıl yapılması gerektiğini hatırlayalım:
a. Önce terörün tespit ve teşhisi esastır.
b. Silahlı mücadeleyi sonuna kadar sürdürürken, halkın can ve mal güvenliğini asla teröristlere terk etmemek.
c. Terör örgütünün yurt içi ve yurt dışında;
(1) Barınma ve destek bulma imkânlarını izole etmek
(2) Maddi kaynaklarını ortadan kaldırmak
(3) Silah temin yollarını kesmek
(4) Militan devşirmesinin önüne geçmek.
ç. Terör örgütünün basın-yayın yoluyla propagandasını önlemek
d. Teröristlerin yurt içinde kök saldığı yerlerin (halkın) sosyolojik (eğitim, sağlık, ekonomi, ikna vb) yolla rehabilitasyonu.
Tüm bunların gerçekleştirilebilmesi maksadıyla;
a. Yurt içinde kutuplaşmayı asgariye indirerek, terörle mücadelenin topyekün bir mücadele olduğunu unutmamak, muhalefeti de bu mücadeleye ortak etmek
b. Çok güçlü ve isabetli istihbarat
c. Yönetimin terörle mücadele kararlılığı
d. Terörün yardım ve destek bulabildiği ülkeler başta olmak üzere, diğer ülkelerle ve istihbarat birimleriyle mutlak işbirliği
e. Devletin terörle silahlı mücadele edecek birimlerinin bu işe uygun eğitim ve tecrübeye sahip olacak şekilde istihbarat sistemi, cihaz, silah ve keşif vasıtalarıyla donatılıp desteklenmesi.
f. Terör elebaşısı/elebaşılarını etkisizleştirmek.
PKK, IŞİD ve FETÖ terör örgütleriyle mücadelede ne yazık ki, yukarıda açıklanan “Terörle Mücadele Esasları”nın çoğunu uygulamıyoruz. Özellikle küresel/yarı küresel özellikteki bu terör örgütleriyle mücadelede diğer ülkelerle işbirliği ve istihbarat eldesi (siyasi destek) çok önemli iken, bu destekleri artık en azından yeteri kadar alamadığımız anlaşılmaktadır.
AKP iktidarı, oya tahvil edilecek popülist politikayı artık terk etmeli, terörizmle mücadeleye ciddi olarak eğilmelidir. Bunun ilk aşamasında milletin kutuplaşmasına son vermek, terörle mücadeleye destek olacak dost ülke sayısını arttırmak, hatta düşman ülke bırakmamaktır.
“Teröristlerin ellerinde dost bildiğimiz ülkelerin silahları var!” diye popülist söylemin yararı değil, zararı vardır. Bunun anlamı devletin yurtdışında hiçbir itibarının olmadığıdır. Çünkü teröristlerin kullandığı silahlar çoğunluğu ABD ile Rusya yapımı olmak üzere Çek, Alman, Fransız, İngiliz patentlidir.
Son Söz: Ülkeler ve yöneticilerinden dost olmaz. Ancak ortak çıkar alanlarında müttefik olur. Referandum sonrası terörle mücadeleye “Devlet Aklı”yla ciddi şekilde eğilmemiz gereklidir.