TSK, Savaş ve Güvenlik Politikası Uzmanları!

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

23 Mart’ta Genelkurmay Başkanı Akar, YÖK’teki konferansında bir taraftan akademisyenlerden isteklerini sıralarken, diğer taraftan da genelde karargâhının ABD kaynaklı çalışmalarını paylaştı. İRA’yla ‘Düşük Yoğunluklu Çatışma’ yaşayan İngiltere’nin çalışmaları, İsrail’in FKÖ ve HAMAS’la çatışmaları da önemli verilerdir. Rusya’nın Çeçenistan’daki yaşadıkları, İran’ın ve Türkiye’nin PKK’yla mücadelesi de önemli verilerdir.

Akar’ın izleyicileri arasında bu alanlarda ‘uzman’ asker ve ‘akademisyen’ kişiliğine sahip fazlaca ‘bilim insanı’ yoktu. Genelde Amerikan kaynaklarından istifade eden, Amerikan doktrinlerini içselleştirip bizim de o şekilde hareket etmememizi teklif edenler çoğunluktaydı.

1990’lı yıllara kadar TSK, güvenlik politikaları ve stratejileri konusunda çalışmış akademisyen bulmakta sıkıntıdaydı. Ama artık TSK mensubu iken akademisyenliğe adım atmış, bu konuda çalışmalarını sürdüren önemli bir kitle var. Sadece TSK’dan ‘Çağrı’ bekliyorlar. Ama görünen o ki, TSK’nın genç kurmayları hala ille de ‘Amerikan’ kaynaklı alanlarda çalışanlardan arıyorlar. Yazık…

Amerikalılar, yeni bir başkan adayını parlatacakları zaman veya bir harekete kılıf bulmak için yeni kavramlar uydururlar. Obama’yı parlatmak için ‘Akıllı Güç/Yumuşak Güç’ dedikleri gibi. Veya baba ve oğul Bush dönemlerinde ‘Önleyici Harekât’ (preventive strike) gibi…

Amerikan ‘ustaları’ndan alınarak yeni bir marifetmiş gibi sergilenen yeni kavramlar var. Bunların en popüleri ‘4. Nesil Savaş!’ Buna bağlı olarak da savaşın günümüzde Hibrit Savaş, Bulanık Savaş, Vekâlet Savaşı ve Siber Savaş diye ayırmışlar. 1990’lı yıllarda da ‘Düşük Yoğunluklu Çatışma’ vardı ve ‘yeni’ diye yutturulmaya çalışılmıştı.

Düşük Yoğunluklu Çatışma’dan başlayalım. PKK’yla mücadelede tanıştığımız bu kavram yeni ama çatışma türü yeni değildi. ABD’de yerlilerin katli sırasındaki çatışmalar, Japonya’da Samurai’ların ortadan kaldırılması bu sınıfa girer. Celali İsyanlarının bastırılması da ‘Düşük Yoğunluklu Çatışma’ydı. Veya Cumhuriyet döneminde Şeyh Sait İsyanı’nın bastırılması…

Soğuk savaş döneminde Yunanistan’da II. Dünya harbi sonrası Komünistlerle Cumhuriyetçilerin çatışması ‘Vekâlet Savaşı’ değil miydi? Veya Angola’da yaşanan iç savaş?

Bulanık Savaş için ise ‘Barış ve savaş alanlarının birbirine karıştığı, güvenli ve güvensiz bölgelerin iç içe olduğu, ortada belirgin bir savaş olmamasına rağmen çok büyük sivil kayıpların yaşandığı, süreklilik arz eden ve yıkıcı bir savaş şekli!’ tanımı var. Suriye ve Ukrayna’daki çatışmalar buna örnek gösteriliyor. Acaba bu çatışma ‘örtülü savaş’ olamaz mı?

Hibrit Savaş için; ‘Açık veya gizli olarak birden fazla savaş vasıtasının belli bir amaç için karmaşık bir biçimde kullanıldığı yeni bir savaş türüdür. Hibrit savaşın açık veya gizli uygulama vasıtaları çok çeşitlidir. Bir ülkenin kara, hava ve deniz sahalarında icra edilebilir. Modern siber savaş yöntemlerinin kara-deniz-hava gibi ülke sınırlaması yoktur. Asimetriktir. Her türlü savaş taktik ve tekniğinin uygulanacağı hibrit savaş harp alanının boyutları sınırlanamaz.’ Tanımı mevcuttur. Siber sistemlerin kullanımı dışında farklı bir savaş mıdır?

Siber Savaş; Her ne kadar siber-uzay, herkesin kullanımına açık olan ve hatta teşvik edilen internetin ötesinde, fiziksel boyutlarda var olan altyapıları ve tesisleri idare eden kapalı kontrol sistemlerini de içerse de, gene de internet ağırlıklı ve diğer savaş türlerine göre yenidir. Ama gene de araç ve taktikler değişmekte, amaç ve hedefler aynı kalmaktadır.

Son Söz: Afrin’den çıkarılacak dersler bir araya toplanıp yayımlanmalıdır. Bu harekât, ABD’nin ne idiğü belirsiz kavramlarına göre çok daha belirgin ve öğreticidir. Savaşın bilinen tabiatı değil, sadece teknoloji, silah, araç ve gereçleri değişmektedir.

TSK, Amerikan kafalı ve popüler ‘uzmanlar’ yerine artık ‘milli’ ve bizzat bu işin mutfağında yetişmiş uzmanlara da dönmeli, ‘Varlık içinde yokluk çekmemelidir!’Clausewitz, Liddell Hart, Mahan, Gorshkov, Patten, Douhet, Brodie ve hatta ‘astsubay da olsa’ Kissinger bile asker kökenlidir. Tabii Atatürk de… Artık ‘abartmayan’ asker kökenli akademisyenleri görünüz!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.