TSK’nin Tasfiyesi mi Evrimleştirilmesi mi-2

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

İlker Başbuğ’a göre TSK’nin hedef seçilmesinde ABD’nin Kürt Politikası’nın etkisi büyüktü. 1991 yılından itibaren Türkiye’yi defalarca ziyaret eden Amerikan Dış Politika Milli Komitesi’nde proje direktörü olan David L. Phillips 15 Ekim 2007’de, PKK terör örgütünün Dağlıca saldırısından bir hafta kadar önce bu projeyi yazmıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı’na danışmanlık da yapmakta olan Phillips Türkiye ziyaretlerinde akademisyenler, işadamları, medya mensupları ve çeşitli milletvekilleriyle görüşmeler yapıyordu. Her ne hikmetse bu kişiler de TESEV ve Abant Platformları çalışmalarına da katkı sağlayanlardı. Ortak konu “Askeri vesayet’in kaldırılması”ydı. Elin Amerikalısı TSK’yi neden dert edinmişti acaba?

Bu ABD’li uzmanın “ABD’nin milli güvenliğini korumak ve güçlendirmek” ana amacını güden stratejisinin ana hatlarını “PKK’nın silahsızlandırılması, tasfiye edilerek örgütün tasfiye edilerek militanlarının topluma kazandırılması, entegrasyonu” şeklinde belirlemişti.

Buraya kadar “normal” bulunsa da, projenin baş hedefi TSK idi. Ona göre Türkiye’de “derin devlet” vardı. “Derin devlet, aşırı ulusalcı gruplar –ki bunların arasında asker, polis ve bürokrat vardı –ile kötü politikacılardan oluşuyordu. Ordu, asıl gücünü bu derin devlet yapısından alıyordu.”

Başbuğ’dan alıntıya göre Phillips’in projesi PKK’nın tasfiyesi ile birlikte TSK’yı da hedef almaktaydı. TSK için “Ordu demokratlaştırılacak (Bir anda ordunun sesi kısılacak)” denilmekteydi.

Aslında TSK’yi tasfiyede bu grup pek de yalnız sayılmazdı. Bir taraftan da bazı emekli komutanlar “günah çıkarırcasına” TSK’ye darbe vuruyorlardı. Bunlardan biri “Türkiye’nin değişimini ve zamanın ruhunu kavrayamayan TSK kurumsal olarak bünyesinde reformları, yeniden yapılanma ve modernizasyonu gerçekleştirememiştir. Soğuk Savaş dönemi uygulamalarını aşamayan askerlerimiz adeta savaşın bittiğinden habersiz Okinava ormanlarında saklanan Japon askerlerinin durumuna düşmüştür!” diyordu.

Bir TV programında Emekli Koramiral Atilla Kıyat TSK’nın durumunu şöyle açıklamıştı; “Her şeye maydanoz olduk, ülkeyi yönetmeye kalktık, kanun dışı işler ve hatalar yaptık. TSK’ya zarar verdiğini bile bile üç darbe yaptık. Kendimizi tel örgülerin içine çektik, toplumdan soyutladık, kendi içimizde rütbeler üzerinden ayrımcılık yaptık, sorumsuzca yaşadık, eşlerimiz terfiyi bizden çok istediler, personel reformu yapamadık, Türkiye’de solu yok ettik…”

“Silahlı terör örgütü kurup yönetmek” ve “hükümeti cebren devirmeye teşebbüs” iddiasıyla tutuklu bulunan 26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ; “İçimizdeki çürükler yüzünden dışarı bilgi sızıyor.” “Hata yapıyoruz bunlarda istismar ediliyor.” “Şekil ve teknik açıdan kanuna uygun olmayan bu web sitelerini ben kapattım.” “Ben izin vermesem kozmik odaya nah girerlerdi” diyerek durumunu ve çaresizliğini ifade ediyordu.

Bu itiraflara bir de 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in ses kaydındaki şu sözler denecek fazla bir şey bırakmıyor; “Halimiz tam kepazelik, PKK’lı diye kendi masum askerlerimizi alnından vurduk.”

Alman Yeşiller’in Heinrich Böll Vakfı’nın Türkiye Temsilciliği tarafından 21–22 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen “Türkiye Siyasetinde Ordunun Rolü: Asker-Sivil İlişkileri, Güvenlik Sektörü ve Sivil Denetim” adlı bir uluslararası konferans vardı. Askeri vesayeti eden bu vakıf da TESEV ve Abant Platformları yazar ve müdavimleriyle birlikte kendileri çalıp, kendileri oynamışlardı. İşin ilginç yanı AKP iktidarı uzun bir süre bu “TSK’yla derdi” olanları dinlemişti.

Son Söz: “Bizim TSK – Tarihiyle, Kültürüyle, Darbeleriyle, Gelişimiyle” başlıklı bir kitap yazıyorum. En büyük güçlüğü AKP dönemiyle ilgili bölümde çektim. Ergenekon, Balyoz vs derken, bir de FETÖ Darbe Girişimi ve bu olay sonrası TSK’ye inen darbe var!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.