Tarih 26 Ocak 2015...
Mekan, TÜRK KAMU-SEN Genel Merkezi...
Atmosfer gergin...
Gündem Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) Kongresi...
Selef var, halef yok!
Kongre Divan Başkanı Fahrettin Yokuş...
Dönemin Sivil Toplum Kuruluşlarından sorumlu MHP eski Genel Başkan Yardımcısı Atilla Kaya'nın oldukça sert bir konuşması ile salon buz kesiyor!
Sonra Şemsettin Yelmen Başkanın konuşması ile duruluyordu salon...
Dedim ya Kongre Divan Başkanı Fahrettin Yokuş...
Bugün siyasi ortamı germe görevi almış gibi yazdığını okumayan, gerginlikten beslenenlere çanak tutan Yokuş Bey, yaptığı konuşma ile salonu tamamen sakinleştiriyordu!
Ne günler değil mi?
Şimdi hatırlı-YORUM, hatırlatı-YORUM!
Dedik ya tarih 26 Ocak 2015 diye… Soğuk bir kış günü kongreyi takip ediyorduk.
Fahrettin Yokuş, TÜRKAV’ın ibretlik kuruluş öyküsünü anlatıyordu.
Malum, 1987-89 aralığında teşkilatlanma altyapısı için harıl harıl çalışılmıştı. Hem de sendikal hakların telaffuz edilmediği günlerde…
İdman bitmiş, artık Vakfın hayata geçirilmesi için çalışılıyordu…
Ama o da ne; karşılarına 20 milyon liralık bir fatura çıkmıştı kuruluş için…
Araştırdılar, aradılar 9 milyoncuk bulabildiler o günlerde... Öyle ya 20 milyon lirayı birada görmek mümkün müydü?
Vakıf defterini kapatacakları gün müjdeli haber geliyordu Türkmenbeyimizden…
Şimdi dün dediğine bir bak Fahrettin Yokuş:
“…12 kişilik kurucu üye arasında ben de yer alıyordum.
1989 yılında gereken 20 milyon liranın ancak 9 milyon lirasını bulmuştuk.
Çaresiz kaldığımız günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli imdadımıza yetişti.
O’nun büyük katkısı ile vakfımızı resmen kurduk.”
Dahası var bu konuşmanın Fahrettin Yokuş!
TÜRKAV’ın Kurucular heyetinde yer alan birçok ismin şimdi farklı kulvarlarda boy göstermesini eleştiriyordun.
Evet; Türk milliyetçilerini kenetlenmeye ve birlik olmaya çağırırken bugün yaptıklarını nasıl izah edebiliyorsun?
Ne diyor Türkmenbeyim, hatırlatı-YORUM:
"- Yeni kuşaklar, geçmişi unutacak kadar hafızasız, geleceği tasavvur edemeyecek kadar hayalsiz olursa, imha ve iflas kaçınılmazdır."
Ben de diyorum ki; varlıklarını Devlet Beyime borçlu olduklarını söyleyenlerin başka bir lakırdı etmeye hakları da hadleri de yoktur.
* * *
Ve bir Abdurrahim Karakoç klasiğiyle yazımıza nokta koyalım:
Yeminim var oğlum, kızım üstüne
Yazdım nakış nakış özüm üstüne
Çilesi, belası gözüm üstüne
Derdimin dermanı say bu sevdayı.
Mukaddes hareket, mübarek mânâ
Türk-İslam ülküsü büyür yan yana.
Alır bir kaynaktan döker ummana
Irmak bu sevdayı, çay bu sevdayı.
*****
Son sözümüz ise Kurban Bayramımız üzerine…
Sevgiye mi hasretsin; öyleyse bayramlaş.
Dayanışmaya mı hasretsin; işte fırsat,
Unutmayınız; bayramlar; birlikte olmanın en çok yaşandığı e hissedildiği zamanlardır.
Öyleyse kutlu bayramlar…