Dibe vuran hemşehricilik anlayışımıza sitem edeceğim bu yazıda…
Yıllardır Ankara’da bazı illerimizin yaşattığı büyük dayanışmayı bir gazeteci olarak yaşaya yaşaya Malatya’nın ve ilçelerinin tabeladan öteye gitmeyen dernekçiliklerine sitem ederek geçirdim.
Sonra da galiba boyumdan büyük işlere giriştim!
Önce Malatya’mızın en büyük ilçesi Doğanşehir’in adını duyurmak için harekete geçtik birkaç kişiyle… Ve sonunda dernekleştik…
Çırpındığım Ankara Doğanşehirliler Derneği’ne, adeta Polat’lı olmak suçmuş gibi kurucu üye bile olamadım! Öyle buyurdular şimdi derneği yerlerde süründürenler…
Sonra dedik ki, Polat Ovası’nı da şenlendirelim. Kurduk bir dernek… İlk etkinliğimizde sadece Başkentten değil, akın akın her yerden hemşehrilerimiz geldi.
Polat ağzı türkülerin çalınıp yok edildiğini yüksek sesle haykırdık.
Polat’ın eski geleneksel evlerinin restorasyonu için çırpındık…
Atıl kalan Sulu Mağara’nın turizme açılması için çalıştık…
Sonrası hayal kırıklığı…
Durmadım; sosyal medyada Doğanşehir’in ve Polat Ovası’nın sesi olmak için çırpındım.
İmdat diyenlere ulaştım; sevinçlerine ve üzüntülerine ortak olmaya çalıştım.
Bakınız; “Doğanşehirli Olabilmek”te nasıl tarif etmişiz gül şehrimizi:
Polat'ı düşünmeden...
Sürgü'de turlamadan...
Erkenek'te buluşmadan...
Kurucuova'da yaylamadan...
Fındık'ta serinlemeden...
Çavuşlu'da ovayı seyretmeden...
Yolkoru'nun düzünde koşturmadan...
Karaterzi'de kucaklaşmadan...
Çığlık'ta soluklanmadan...
Suçatı'nda kara treni beklemeden...
Doğanşehirli olabilmek çok zordur çok!
* * *
“Doğanşehirliyim” diyebilmek, şüphesiz beldeleriyle, köyleriyle ve mezralarıyla herkesi kucaklamaktan geçiyor. Her Doğanşehirli için elbette hedef artık çok daha farklı olacak.
Çoktandır yöremizle ilgili bir yazı yazmıyordum bir atışma bu yazıya vesile oldu.
Konu, sayın Muammer Şahin!
Detayı birbirlerini ilgilendirir ama elbette sayın Muammer Şahin deyince biraz insaflı olmak da gerekir.
Kendi anlatımıyla İstanbul’da sivil toplumculukta her zaman ön planda…
Onbinlerce öğrencimize soluk olan Malatya Eğitim Vakfı’nda her kademede görev yapan bir isim…
Diğer derneklerde de…
İstanbul’a gidiyorum, orada…
Doğanşehir’e gidiyoruz; orada…
İzmir’e gidiyoruz; karşımızda…
Ankara’ya çağırıyoruz; hep bizimle…
Doğanşehir’in ileri esnaflarından rahmetli Vaiz Şahin’in girişimciliğini geliştirerek varlığını dünyaya ispatlayan bir tüccar…
Ama iyi bir hemşehri… İyi bir Doğanşehirli…
Sen yeter ki, bir adım at; o on adım atıyor!
Doğanşehir’imize, beldelerimize ve köylerimize eğitim alanında katkıları da biliniyor.
Büyükle büyük… Küçükle küçük… Yeter ki, Doğanşehirli, Malatyalı olsun…
Hemşehrileriyle şen şakrak bir halay çekmek onun en büyük hobisi…
Adeta prangalandığım Ankara’dan bir vesileyle İstanbul’a gittiğimde beldemiz Polat’ın geleneklerini yaşatan Horkor Kafe’yi tarif etmiştim kendisine…
Dönüş yolunda idim. Telefonum çaldı.
“Ramazan yeğenim, ben Horhor’da çay içiyorum, neredesin gitmeden görüşelim!”
Hiç düşünmemiştim, Horhor’a geleceğini… Çünkü salaş bir mekan… Yakındaydım, oturduk bir güzel Polat sohbeti yaptık, çaylarımızı yudumlaya yudumlaya…
Bu yeğenim lafına alınanlar, galiba Malatya’mızın bu kelimeyi çok kullandığını unutmuş olsa gerek!
Bakın günümüzde dernekçiliğimiz sürünüyor yerlerde… Neden mi; birbirimizi sevmiyoruz! Birbirimizin kadir kıymetini bilmiyoruz.
Sonunda da Doğanşehir neden sahipsiz diye dövünüyoruz!
Siz hiçbir bir ölümüzü uğurlarken 5 Doğanşehirliyi bir arada görememenin acısını yaşadınız mı?
Siz hiç büyükşehirde kaybolan onlarca değerimizin sefilliğine şahit oldunuz mu?
Bir başka yazıda buluşmak umuduyla…
Ha unutmadan ifade edeyim!
Bireysel bir hayat tarzına alışanlar, biz olamazlar ve toplumsal düşünemezler!
Ne diyor Malatya’mızın yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden Niyazi Mısri:
“Öyle birisiyle dostluk kur ki, senin değişmenle değişmesin...”