İktidar için her şeyin olağan sayıldığı yıllar...
Öyle ya bir gömlek çıkarıp yol almak kolay değil…
Liberaller dost…
Komünistler dost…
PKK’lılar dost…
Cemaatler dost…
Dost… Dost… Dost…
Ve geçen 14 yıl…
AKP’nin iktidar macerasında son nokta malumunuz!
Biraz inelim derinlere, neden bu felaketleri yaşamışız görelim!
Fetö’den söz edilirken yarım asır geriye gidiliyor.
Doğrudur!
Hani malum “Nur” yolcuları… Sonra menfaat çatışmalarıyla bölünüp birbirlerine diş bileye bileye dola devam edişler…
Yüce Atatürk’ün “Tekkeler ve zaviyeler” ısrarından vazgeçildiği yıllarıyla birlikte ne acıdır ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başına çorap örüldü.
Cemaatler birer birer yeniden hortlatıldı...
Gruplaştılar; bir iki derken devlette güçlendiler!
“Uzayan kol bizden olsun” dediler, vatan sevdalılarını örselediler!
Ve 2002’lere geldiğimizde AKP zihniyetinin iktidar hırsından nemalandılar!
Sonuçta iktidar savaşları başladı.
Öyle ya mesele iktidar meselesiydi ve Fetö’ye iktidar yamağı olmak yetmiyordu.
Ergenekon ve Balyoz’la son turlarını atıyorlardı...
AKP iktidarı Türkiye Cumhuriyeti’nin mahrem dehlizlerini bu ejderhaya açarken aldatıldığının farkında değildi. İktidarı perçinleniyor sanıyordu!
Vakıflara kamu kurum ve kuruluşları peşkeş çekilirken itirazlar dinlenmiyordu.
Ama bu ihaneti gören biri vardı; adı Devlet Bahçeli…
Bakınız; 2010 yılındaki açıklamasında ne diyordu:
“…Son yıllarda cemaat ve tarikat liderlerinin siyasete çok yoğun bir şekilde karıştığına şahit olmaktayız. Sayın Fethullah Gülen ölüleri mezardan kaldırıp oy kullandıracağına ABD'den gelerek 12 Eylül'de oy kullanması daha hayırlıdır diye düşünüyorum.”
Peki AKP kanadı ne diyordu? Bakınız, dönemin Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın sözlerine:
“-Bana bu sözler telefonda okunduğunda inanamadım!”
Aldırmıyordu Devlet Bey; bugün olduğu gibi uyarılarına devam ediyordu. İşte 2011 yılı, kanlı darbeden 4 yıl önce… Fetö’nün örgüt olarak değil “Hizmet Hareketi” olarak görüldüğü yıllar…
Çözüm ortakları arasında tek engel Milliyetçi Hareket Partisi kalesi kalmışken ortaya saçılan kaset rezilliklerinin olduğu yıllar…
Devlet bahçeli, yine kükrüyordu:
“-Türkiye’nin durumu iyi değil…”
“…Eğer Türkiye'de şu an için her kaos, her kuralsızlık, her yasa dışı olayların tartışmasında bir cemaat ismi geçiyorsa, bu cemaatin bu zan ve töhmetten kendisini kurtarması lazım.”
Peki şu sözlerin sahibi kimdi? AKP’nin ağır toplarından Hüseyin Çelik
“Cemaat devlete sızmış, buna kargalar bile güler!”
Daha neler neler…Hafızanızı yoklayın! Ya da Google ansiklopedinize bir başvurun!
Sonra 17-24 Aralık sahnesi…
AKP’nin Fetö gerçeğini ne acı ki 14 yıl sonra gördüğü yıllar...
“aldatıldık, kandırıldık” sözlerini sık duyduğumuz yıllar…
Neden yazdım bunları…
Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli, mücadele için ısrarla “Siyasi ayak ortaya çıkarılmalı” derken, sahne alan AKP’nin kalemşörlerinin bahanelerinin ne kadar da çürümüş olduğunu göstermek için…
Dün akşam televizyonlarda yine birileri konuşuyordu… Kendini aldatıyordu elbette ama milleti kandıramayacaktı artık…
Fetö'nün örgüt olduğu anlaşıldıktan sonra mücadele başlamışmış!
Ne zaman 17-25 Aralık ile beraber!
Bildik terane… Siyasi kanadın ortaya çıkarılmaması adına yeni kumpaslar… Zülfiyare dokununca hemen hopluyorlar!
Sorarım size?
2010’da, kanlı ihanetten 5 yıl önce bu uyarılar dinlenseydi, bu alçaklar bu kadar ileriye gidebilir miydi?
Evet, Fetö ile mücadelede “siyasi ayak” unutulursa hainlerin adı başka bir şey olur ve yine olan devlete ve millete olur…
Bu nedenle, siyasetin yanlışlarından çok çeken aziz Türk milletine bir iyilik yapılmalı; ihanetin siyasi ayağı tez elden gün yüzüne çıkarılmalıdır.
Yeni bir yazıda buluşmak umuduyla...