Ülke gündemi yine yoğun geçmekte ve televizyonlarda ki siyasi tartışma programlarının konuları oldukça fazla olduğu görülmektedir. Partili Cumhurbaşkanı, düşük profilli Başbakan, yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi gibi konular tartışılırken, birde buna ilaveten MHP'deki Olağanüstü Kurultay mevzusu ülke gündeminde oldukça fazla yer almaktadır.
Dolayısı ile son zamanlarda siyasi tartışma programlarını sıkça takip ediyor, notlar tutuyorum. Çoğu zaman "keşke canlı yayına bağlanıp kendi görüşümüzü izleyicilerle paylaşabilsek" dediğim dahi oluyor. Çünkü öyle şeyler söyleniyor ki, topluma farklı mesajlar verilerek yanlış yönlendirilmektedir. Zira okuma ve araştırma oranı oldukça düşük olan bir topluma yalan yanlış bilgiler aktarmak, veya yanlış söylemlerde bulunmak, toplumu iyice yanlış yollara itmektedir. Enazından kaleme aldığım köşe yazılarım ile kıymletli okurlarıma düşüncelerimi paylaşma imkanına sahibim.
Partili Cumhurbaşkanı ve düşük profilli Başbakan tartışmalarına bakıldığında, veya Davutoğlu'nun her ne kadar görevi bırakıyorum dese dahi Erdoğan tarafından görevden alınması yönündeki tartışmalar incelendiğinde, bir çok köşe yazımda neden AKP'li Cumhurbaşkanı veya emanetçi Başbakan vurgusu yaptığımı bugün daha iyi anlaşılacaktır.
Başbakan Davutoğlu'nun tüm yetkileri Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından alınıp, AKP MYK'sına verilmesi ile vurguladığımız emanetçi Başbakan ve AKP'li Cumhurbaşkanı söylemindeki haklılığımız ortaya çıkmaktadır.
Hatta çift başlılığın ilerleyen zamanlarda patlak vereceğini 22 Kasım 2015 tarihinde kaleme aldığımız "5. PARTİ OLAYI VE MİLLİYETÇİ ÜLKÜCÜ HAREKETE ÇAĞRIM!" başlıklı yazımızda belirttik ve dedik ki; "AKP'de ki çift başlılık şimdiden patlak vermeye başlamıştır ki, 1 Kasım seçimlerinden sonra havuz basın ve medyasını incelediğinizde iki farklı grup oluştuğunu göreceksinizdir. 1 Kasım seçimlerinden sonra Zafer sarhoşluğuna kapılan AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve emanetçi Başbakan Davutoğlu, havuz basın ve medyası tarafından ''bu Zafer Erdoğan'ın'' veya ''bu Zafer Davutoğlu'nun'' gibi başlıklar atıldı. Çift başlılığın şimdilik fazla dışa yansımayan sıkıntıları, ilerleyen süreçte mutlaka patlak verecektir. Zira çift başlılığın yürümesi bir yere kadardır. Bu sebeple ilerleyen süreçte 5. hatta 6. partinin AKP'den çıkacağını demekteyiz. Oluşturulmak istenen Bakanlar kurulu listesi ile alakalı Erdoğan ile Davutoğlu arasında ki tartışmayıda unutmamak lazım."
Nitekim AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emanetçi Başbakan Davutoğlu görevinden alınarak AKP'nin Olağanüstü kongreye gitme kararı alması hem silahsız ve kansız bir darbedir, hemde AKP'li seçmenin iradesine saygısızlıktır.
7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimleri süresince MHP'nin ortaya koyduğu 4 milli ilkesinden biriside kuşkusuz Cumhurbaşkanı'nın Anayasamız'da belirtilen sınırların içerisinde kalmasıdır. MHP'nin bu şartı ve öngörüsü ile bugün ne kadar doğru siyaset izlediği ve haklı çıktığı görülmektedir. Zira her daim millet iradesine saygı gösteren MHP, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gerçekleştirilen silahsız ve kansız darbesini meşru görmesi söz konusu değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli ve üniter yapısını, mevcut parlamanter sistemini DEĞİŞTİRMEK, Başkanlık sistemini ve federal yapıyı, etnik kökene dayalı çok kimlikli (Türksüz) bir Anayasa oluşturmak isteyen AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve siyasi iktidar AKP var iken, MHP'de DEĞİŞİM diyerek ortaya çıkan adaylar neyi değiştirecekler?
MHP ve Lideri Sayın Devlet Bahçeli her defasında haklı çıkıyor, öngörüleri doğru çıkıyorsa, ''paradigma değişikliği'' denilerek neyi değiştirmeyi amaçlıyorlar?
Yaşadığımız vahim ve sancılı süreci göz önüne aldığımızda, 47 yıllık bir çınar olan MHP'yi yıpratmak, milli ve ülke meselelerinden uzaklaştırmak, dikkatleri farklı yönlere çekmek hangi zihiyetin ürünüdür?
Ne gariptir ki, MHP, ülke meselelerinden ziyade, parti içi meseleler ile gündeme getirilmektedir. Bütün bu sorulara doğru cevap bulduğumuzda gerçek niyetler ortaya çıkmaktadır. Mesela deniliyor ki, MHP sarayın arka bahçesi olmuş. Deniliyor ki, MHP'de Olağanüstü Kurultayı saray istemiyormuş. Yine deniliyor ki, MHP'yi saray yönlendiriyormuş.
Bunları diyen kim? Düne kadar MHP'de siyaset yapanlardır.
Bunları diyen kim? AKP'nin kuruluşunda erdemliler hareketinde yer alan kişidir.
Bunları diyen kim? Erdoğan'ı oğlunun nikah şahidi yapan kişidir.
Bunları diyen kim? Aile dostu olan Erdoğan'a Sayın, MHP liderine kardeşim diyen kişidir.
Allah bizlere dün söylediklerimiz ve yazdıklarımızla ters düşürmesin!!!
Hadi bunların dedikleri bir an olsun olmuş farz edelim ve MHP lideri değişti diyelim. Yargıtay aşamasında ki hukuki süreç tamamlanıp, ''kararı bozuyorum'' denilirse ne olacak? TAM BİR KAOS! Oluşacak bu kaostan kim faydalanır? MHP'yi arka bahçesi yaptıkları saray!
İşte bu sebeple diyoruz ki, Yargıtay'da ki hukuki sürecin tamamlanmasını bekleyelim ve çıkacak karar ne olursa olsun saygı gösterelim. Sıkıntı nerede? Yargıtay'ın Fazilet Partisi ve CHP ile alakalı verdiği karar ortada iken, muhtemelen MHP içinde aynı kararın verilemsi yani sadece uyarı geleceğini bildikleri için Yargıtay'ın kararını beklememekteler.
Bu sebeple şimdiden MHP'yi AKP ve saray ile ortak hareket ettiği yönünde algı oyunları yapmaktalar. Milliyetçi Ülkücü hareket bu oyuna gelmeyecektir!
MHP lider Sayın Devlet Bahçeli'nin de dediği gibi; ''Türkiye bir ayağı bölgesel diğer ayağı küresel zeminde bulunan düşmanlık ve terörizm kuşatmasıyla boğuşurken, MHP'de boğulmak isteniyor. MHP'yi kaos içerisinde göstermek, MHP'yi engellemeye çalışmak bedel ve vebali ağır bir teşebbüstür. Buna da göz yumulmaz.''