Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık ve en tehlikeli günlerinden birini 15 Temmuz'da yaşamış, sürecin adı "sözde" darbe kalkışması veya girişimi olarak belirtilmiş ve belirtilmeye devam edilmektedir. Yaşanan vahim sürece neden SÖZDE darbe kalkışması veya girişimi olarak gördüğümü kaleme aldığım "OHAL'in iç yüzü ve İDAMA gerçeği!" başlıklı yazımın satır aralarında gerçek niyetin ne olduğunu ifade etmeye çalıştım.
Dolayısı ile OHAL'in bir tuzak olabileceğini ifade ettik. Zira MHP lideri Devlet Bahçeli beyin tavsiye ettiği ve Fransa'da uygulanan OHAL ile AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uygulamaya soktuğu OHAL'in arasında farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uygulamaya soktuğu OHAL neticesinde açıklanan kanun hükmündeki kararnameler ve alınan kararlar incelediğinde gerçek niyetler tek tek görülecektir. Mesela AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından "MİT ve Genelkurmay Başkanlığı bana (Cumhurbaşkanına) bağlansın" denilmektedir.
Ancak unuttuğumuz veya gözden kaçırdığımız iki önemli husus vardır ki, bu iki önemli hususa mutlaka değinmemiz gerektiğini düşünüyorum o da şudur:
Türkmen diyarı Halep ve insanlığın kan ağlaması.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki terör saldırıları sonucunda şehit haberlerinin gelmesi.
***
Halep'te yaşanan insanlık dışı zulümlerden ve Türkiye'yi tehdit eden gelişmelerden başlayalım...
Halep gerek coğrafi bakımından, gerekse ekonomik ve sosyo-kültürel bakımından Türkiyemiz ve Türkmen soydaşlarımız için çok önem arz etmektedir. Hatay, Gaziantep ve Kilis illerimize komşu olan Halep, Türkmen soydaşlarımızın yoğun olarak yaşamakta olduğu önemli bölgelerden birisidir.
Halep'te yaşamakta olan halk ve Türkmen soydaşlarımız, 8 Temmuz'dan itibaren Esad rejimi ve PYD terör örgütü tarafından zulme maruz kalarak ölüme terk edilmektedir. En az beş yıldır kan ve gözyaşının sel olup aktığı Halep, bölgede yaşayan halka ve Türkmen soydaşlarımıza insani yardımlar ulaştırılmaz ise açlıktan ve susuzluktan kırılma noktasına gelmesi kaçınılmazdır.
MHP lideri Devlet Bahçeli beyinde dediği gibi, "Fırat-Dicle su havzalarıyla, enerji ve petrol kaynakları üzerinden yürüyen güç ve şiddet dolu mücadelenin sonunda; Büyük Kürdistan ve Büyük İsrail hedeflerinin tezahürü söz konusudur. Halep'te yaşanan vahşet ve insanlık dramlarının bu hedefle birebir ilgi ve ilişkisi vardır." Bu sebeple Halep ve orada yaşamakta olan halk ve Türkmen soydaşlarımız Türkiye için çok önem arz etmektedir.
Zira Halep'in tarumar edilmesi demek, halkın ve Türkmen soydaşlarımızın zulümlerle infaz edilmesi demek, Suriye'nin kuzeyinde PYD'nin hedeflediği kanton bölgenin oluşması demektir. Bu sebeple Suriye'nin kuzeyinde PYD güdümünde oluşacak olan kanton bölge bırakın Türkiye'yi, Anadolu'daki bin yıllık varlığımız yok edilmesi demektir. Dolayısı ile Halep'in önemini bir kez daha görmüş ve anlamış olduk. Nitekim Halep demek, Gaziantep, Kilis, Hatay kısaca Türkiye demektir.
***
Bir diğer önemli konu ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde tekrar patlak ve PKK terörü...
15 Temmuz 'sözde' darbe kalkışması veya girişimi ile TSK ağır yara almış, yıpranmış ve moral bozukluğu yaşamıştır. Bu durumu fırsat bilen PKK terör örgütü hain terör saldırılarına devam etmiş, askerlerimizi ve polislerimizi şehit etmiştir.
27 Temmuz 2016 tarihinde saat 20:45sıralarında Siirt - Erul İlçesi karayoluna PKK'lı teröristler tarafından döşedikleri patlayıcıyı Askeri aracın geçişi esnasında uzaktan kumanda ile patlatılarak 3 askerimiz şehit edilmiştir.
Yine aynı tarihte ama bu sefer Hakkari kent merkezine 7 kilometre uzaklıkta bulunan Depin Polis kontrol noktasına saat 22:30 sıralarında PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen hain terör saldırısı sonucu 2 Polisimiz şehit edilmiş, 11 Polisimiz, 1 Askerimiz ve 3 sivil vatandaşımız yaralanmıştır.
29 Temmuz 2016 tarihinde ise Hakkari - Çukurca karayolu Doğanlı bölgesinde yol kontrolü yapan Askerimize saat 19:00sıralarında PKK'lı teröristler tarafından gerçekleştirilen hain terör saldırısı sonucunda 5 askerimiz şehit edilmiş ve 8 askerimiz yaralanmıştır.
Anlaşılmaktadır ki, PKK terör örgütü 15 Temmuz'da yaşadığımız vahim ve tehlike sözde darbe kalkışması veya girişimi olayını iyi takip etmiş, doğru analizler ve planlar yapmış olmalı ki, ummadık bir anda hele ki yaşadığımız bu süreçte terör saldırılarına hız vermiş, askerlerimizi ve polislerimizi şehit etmiştir. Muhtemelen yeni bir hain terör saldırıları ile şehit haberlerini almaya devam edeceğiz.
***
Üzücü olan şudur ki, toplumumuz bir şahsın çağrısı üzerine 15 Temmuz'da sokaklara dökülerek sözde darbe kalkışması veya girişimine gösterdikleri aynı hassasiyeti ve tepkiyi PKK terör örgütününe ve gerçekleştirilen hain terör saldırılarına karşı gösterilmemektedir.
Demokrasi mitinglerinde veya açık hava toplantılarında FETÖ/PDY terör örgütüne karşı gösterilen hassasiyet sonucunda verilen tepkiler, PKK terör örgütüne ve yapılan hain terör saldırılarına karşı neden aynı hassasiyet gösterilerek tepki verilmemektedir?
15 Temmuz'da sözde darbe kalkışmasını veya girişimini tertipleyen FETÖ/PDY terör örgütüde, PKK kanarya sevenler derneği mi?
Söz konusu Zat-ı muhteremin koltuğu olunca Aslan kesilenler, Türk milletinin onurunu ve namusunu koruyan TSK'ya karşı yapılan (Ergenekon - Balyoz) kumpaslarda kuzu gibi olmuşlardı. Bugün meydanlardaki olup bitenlere, OHAL yürürlüğe girdikten sonra Zat-ı muhteremin açıkladığı kanun hükmündeki kararnamelere ve yapılan açıklamalara baktığımızda hiçte iyi noktaya doğru gittiğimiz söylenemez!
Şöyle ki, dün PKK'lı Şivan Perver ile 'megri megri' deyip ağlaşanlar, bugün meydanlarda ellerinde Türk bayrağı ile TÜRKİYEM Türk'üsünü söylemeye başladılar.
Dün çapulcu Barzani ile ortak hareket edip yol yürüyenler, bugün Atatürk'e sözde(!) hayranlık beslenmekte ve dillerinden düşürmemekteler.
Aynı durum Halep içinde geçerlidir. Zira Halep'in h'sı dahi dillendirilmemekte, yapılan insanlık suçuna karşı tepki gösterilmemektedir.
***
Maalesef Halepteki insanlık dışı saldırıları görmezden geldik, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki endişe verici süreci ve terör gerçeğini unuttuk.
Unutmayınız ki, ateş çemberi giderek daralmaktadır. Bu Ateş çemberi daraldıkça bir gün başkasına yarın şahsınıza sıçrayacaktır. Ve nihayetinde Ateş çemberi orta noktada buluştuğunda büyük Türk milletini yakacak ve geri dönüşü olmayan felaketlere sebebiyet verecektir. O halde yapılması gereken yapılarak Ateş çemberi söndürülecektir.
Gelin bu Ateş çemberine benzin dökerek iyice alevlendirmeyelim.
Gelin bu Ateş çemberine su dökerek muhtemel felaketleri önleyelim.