Bir Kez Daha FETÖ'ye Dikkat!

Şükrü ALNIAÇIK

"Meşru" siyasi kurumlarla, mesela siyasi partilerle, siyasi bir amaca hizmet eden denetimsiz örgütler arasındaki en önemli fark, "hukuka uygunluk"tur.

Bu fark özellikle Milliyetçiler açısından önemlidir, çünkü hukukun yaptırım kuralları olan yasalar "millet meclisi" tarafından yapıldığına göre meşruiyet, bir tür "millî denetim"dir.

Dolayısıyla meşruiyetin korunması öncelikle Milliyetçilerin işidir.

Biz Ülkücüler, meşruiyetin yani yasalara uygunluğun anayasal denetim mekanizması olan "Devlet"i de bunun için korur, kollarız.

"Devleti kutsayan faşistler" olduğumuz için değil…

Gayri meşru, yani seçmemiş ve seçilmemiş, milletten mazbatayla yetki almamış kişilerin yönetimindeki bir "paralel devlet yapılanması" olan FETÖ konusundaki hassasiyetimiz de bundan kaynaklanır.

"Dine düşman olan komünistler" olduğumuz için değil…

***

FETÖ'ye Bakış!

Müesses nizama yani devlete karşı mücadeleye girişen her hareket, az ya da çok "devrimci"dir.

Devrimciliğin kitabında ise "basit yalan"dan "kara propaganda"ya, "siber saldırı"dan "intihar saldırısı"na kadar her çeşit "gayrimeşru" eylem vardır.

Gülen Hareketi, 2010'da Baykal'a, 2011'de Bahçeli'ye ve 2012'de Erdoğan'a muhalefet ettiği için değil, "CHP'yi, AKP'yi ve MHP'yi ele geçirmeye çalıştığı için" bir terör örgütüdür.

Gülen Cemaati, yüzlerce generali tutuklayıp hapse attırdığı için değil, "Türk Ordusunu emir ve komuta altına almaya çalıştığı" için bir terör örgütüdür.

Kozmik büroya girmeye, Özel Kuvvetler'i ve MİT'i ele geçirmeye çalıştığı için bir terör örgütüdür.

Üstelik klasik terör örgütlerinden daha ahlaksız ve daha tehlikeli, "Amerikan tipi devrim"ci bir terör örgütüdür.

Birkaç devlet kurumu ve MHP hariç bütün kurumların karar mekanizmalarına kadar sızmıştır.

Burada saldırıya uğrayan, Ahmet - Mehmet değil…

Devlettir!..

Ülkücü, devletine Yunan saldırdığında, Komünist saldırdığında ne yaptıysa FETÖ saldırdığında da onu yapmıştır.

Çünkü saldıran aslında "Wilson Prensipleri Cemiyeti"nin Amerika'sıdır.

***

Kevnî Strateji.

Fethullahçı terörizmin stratejisi, dinden mülhem; fakat "şeytanî"dir.

Operasyonlarda insanın zaaflarının en usta kullanıcısı olan şeytan taklit edilmiştir.

Örgüt, şeytanın cennetten kovulurken ettiği "kullarınla uğraşacağım" yemininden ilham alan bir strateji geliştirmiştir.

Mesela o da aynı şeytan gibi, Devlete ve hukuka itaat kalitesi "uğraşmaya değmez" olan Marksistlerle ve bölücülerle çatışmamış; tam tersine işbirliğine gitmiştir.

Tefrik ve teşhis kabiliyeti yeterince derin olmayan yani "intelijensiyal buluğ"dan yoksun siyasilerin başında esen kavak yellerinden de yararlanmıştır.

Baykal'ı kasetle öldürürken "Kılıçdaroğlu"na can vermiştir!

Bahçeli'nin Divanına saldırırken, O'nu genel başkanlıktan düşürmeye çalışırken "Hanımefendi"ye destek olmuş, yol vermiştir.

Erdoğan'ın mahremini dinleyerek onu kurutup, çürütmeye çalışırken "Gül"e sürekli su vermiştir.

HDP'nin başındaki "Demirtaş"ı besleyip büyütmüştür.

Şimdi bu arkadaşların "ne yani biz FETÖ'cü mü olduk şimdi?" demeleri, uykudan uyanan miskinin etrafı koklayarak "acaba abdestim kaçtı mı?" diye sormasına benzer.

Oysa "Müslüman uyuduğunda" zaten abdesti kaçmıştır!..

Ayrıca yellenmesine gerek yoktur!

FETÖ'nün devleti ele geçirme operasyonu karşısında "yeterince" uyanık olmayanların, "gerekli" direnci göstermeyenlerin…

Ortada böylesine hain bir tezgâh "hiç yokmuş gibi" davrananların…

"Gidilen her şehirde belli bir cemaatin desteğini" fütursuzca alanların şeytani bir iş yapması için ille de şeytan olmasına gerek var mıdır?

FETÖ'nün beşeri zaafları halen de kullanmaya devam ettiklerine dair şüphelerimiz vardır.

***

Hapishanede Doğum!

Dün beni kırk yıllık bir Ülküdaşım aradı.

Metin, MHP' ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında Mamak'ta işkence görmüş Yusufiyelilerdendir.

"Gelinimi aldılar" dedi. "Tesettürlü olduğu için kamuda iş bulamadığından onların dershanelerinde çalışmak zorunda kalmıştı."

Metin'in gelininin Ülkücülüğünden, aklanacağından, tutuklansa bile çıkacağından şüphesi yoktu. Ama bu kırk beş yıllık ülkücüyü endişeye sevk eden özel bir durum vardı.

Aile bebek bekliyordu!

Metin'in ifadesiyle "kız tarafı, koyu AKP'li"ydi ve iktidar "kendi ayağına sıkıyor"du!

15 Temmuz'dan 2 yıl sonra hele de seçmen kanaatleri şimdiden 2019 seçimlerine doğru yaklaştıkça özellikle yargıda yapılacak hatalar karşısında çok dikkatli olmak gerekiyor.

Ben AKP'li olsam kurdelesini başbakanların kestiği bir bankaya para yatırdı diye "hamile bir hanımı tutuklu yargılayan" bir yargıya oy vermem!

Hele de o bankanın kurucusu, "Mayorka adalarında" tatil yaparken benim kızım hapishane revirinde doğum yaparsa isyan da ederim!

Kıssadan hisse…

Hükümetin, kendi ayağına sık-tır-mamak için "adalet"e stratejik bir değer atfetmesi gerekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.