Köyden Türkçü çıkar mı? "Nasıl Türkçü?.." diyeceksiniz.
3 Mayıs 1944 davasında yargılanan, Cumhuriyet döneminin ilk Türkçü-Turancılarından bahsediyorum.
Aslına bakarsanız kolay kolay çıkmaz!
Çünkü fikir hareketleri, kentlerde doğar ve en fazla mahalle arasında yayılır.
Siyasi ceza davaları da genellikle Politikacı, Öğretim Üyesi, Gazeteci, Yazar, Subay, Öğretmen gibi mesaisini veya hayatını "kentte" sürdüren insanlara karşı açılır.
Köylülerin üniversiteye gittiği, üniversite öğrencilerinin ideoloji hareketleriyle tanıştığı yıllar ise 1940'tan biraz daha sonralarıdır.
Çünkü köyler fikir ve politikanın değil, tarımın, hayvancılığın üretim alanlarıdır.
Ama bizim köyden bugün bile taş gibi duran bir Türkçü çıkmıştır.
Tokluoğullarından Fehiman Altan…
Hatta havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez, bu büyüğümüz 94 yaşında bile açık dimağıyla ve ilk dönem Cumhuriyet delikanlılarının alamet-i farikalarından olan fötr şapkasıyla günümüzde bile 3 Mayıs kutlamalarında arz-ı endam ediyor.
Yaşayan son 44'lü… Kendisine daha uzun ömürler diliyoruz.
Bugün bu konuya girmemin sebebi, bir modernleşme, kültürlenme ve siyasi bilinçlenme mukayesesi yapmak…
Tokluoğlu'nu Kayseri'nin Tavlusun köyünden çıkarıp, önce lise mezunu, sonra da İTÜ talebesi yapan, ondan sonra da Reha Oğuz Türkkan'ın çıkardığı Bozkurt Dergisi ekibine dâhil eden şartların nasıl oluştuğunu sorgulamak…
O'nun, İstanbullu ve Asker çocuğu Nihal Atsız'la ve Lefkoşeli Teğmen Alparslan Türkeş'le birlikte nasıl yargılandığını anlamak…
Gördüklerimi, bildiklerimi, tespitlerimi, fark ettiklerimi sizinle paylaşmak…
Mahkemede hâkim, Tokluoğlu'na soruyor: "Neden Türkçü oldunuz?.."
Tokluoğlu'nun cevabı, biraz sonra anlatacağım hikâyenin son sahnesini oluşturuyor:
"Benim çocukluğum köyümde geçti hâkim bey… Sizin çocukluğunuz da akşamları her evinden ayrı bir ağıt sesi yükselen bir köyde geçseydi siz de benim gibi Türk Milliyetçisi olurdunuz!.."
İnşaat Mühendisliği 3. Sınıf Öğrencisi Fehiman, ilk celsede beraat ediyor.
Çünkü hâkim araştırınca görüyor ki: Fehiman Altan'ın köyü, Kurtuluş Savaşında en fazla şehit veren köy…
Kayseri'nin Tavlusun köyü, 48 şehitle bu rekoru bugün de elinde bulunduruyor.
Araştırdığımız zaman bu köye bu şerefi kazandıran pek çok faktörü bir arada görmemiz mümkün…
Bir kere Köyde Rumlar ve Ermeniler de yaşıyor. Ama 1500'lerde köye Avşarlar iskân ediliyor. Kayseri'yle Kozan arasında yaylak-kışlak hayatı yaşayan "İslamlu Yörükleri" bunlar…
Köyde öyle Avşar'ı sevindirecek fazla mera yok. Bir tarafı Kayseri, bir tarafı Mimar Sinan… Aşağısı Germir, yukarısı Talas…
Köyün bulunduğu, Derevenk vadisi, Mimar Sinan'dan Ermeni Balyan ailesine kadar zaten taşçılar, mermer ustaları ve büyük mimarlar yetiştiriyor.
Bünyan-Pınarbaşı hattındaki Avşar damarında ise Osmanlı'ya "Kasap Alayı" adıyla Kuttül Amare Zaferi'ni kazandıran, bugünkü Zincidere Komando Tugayının nüvesini oluşturan "44. Alay" bulunuyor.
Bu bölge o gün bugündür, bir "Bozkurt yatağı" konumunda ve memlekete Ülkücü kazandırıyor.
Köyün Ermenileri ve Rumları, İstanbul'un yolunu erken bulup zengin dönmeye başlayınca bizim aşiretin kulağına piyano sesi değmiş ilk Avşarları da İstanbul'a gidip gelmeye başlıyor.
Önce köyden birkaç önemli adam yetişiyor. Ondan sonra da köyde adeta özel bir askeri rüştiye mektebi açılıyor.
Türk'ün mümeyyiz vasfı ve mesleği "askerlik" olduğu için köyde sosyal ve ekonomik dengeyi kurmakta zorlanan Türkler, genellikle İstanbul'a okumaya gidiyor.
Böyle olunca da çok sayıda subay, memur, yönetici ve din adamı yetişiyor.
Öyle ki şimdilerde köyün kabristanı, İstanbul'daki bir saray haziresini andırıyor.
Bir mezar taşında "Hasan Tahsin" yazıyor.
Araştırınca Yüzbaşı Tahsin beyin "Enver Paşa'yla birlikte Bab-ı Ali'yi bastığı" bilgisine ulaşılıyor.
Köyden çıkan iki üç belediye başkanı, köyden çıkan iki sadrazam, köyden çıkan Türkiye'nin ilk bayan mimarı, köyden çıkan Kayseri'nin ilk Türk eczacısı…
Kurtuluş Savaşında 48 şehitle bir şeref rekorunun kırılması ve köyden çıkan ilk Turancı!..
Bütün bunlar neden oluyor?
Türk modernleşmesi, orduda başlamış, Türk Milliyetçiliği de İttihat ve Terakki'nin askeri kanadı sayesinde, Enver Paşa'yla iktidar olmuş, Mustafa Kemal'le devlet kurmuştur.
Devlet umurunu, stratejik düşünceyi, ideolojik bilinci cephelerde savaşarak alan yiğitlerin evlatları Milliyetçi, torunları Ülkücü olmuştur.
Gerisi savunmayı - stratejiyi, şehadeti - gazayı, istihbaratı - güvenliği yeni yeni öğrenmekte…
Adına diplomasi denilen kurtlar sofrasını yeni yeni tanımaktadır!
"Bizim köyün 94 yaşındaki Türkçüsü"nü kimse kandıramazken…
Etraftaki bütün düşmanlar tarafından kandırıldıktan sonra siyasi mevta olmaktan Türk'ün asker ruhlu evlatları sayesinde kurtulan çürük raporlu şakirtlerin, azıcık ferahlayınca sağa sola sataşması bundandır!