Fan Kanunu!

Şükrü ALNIAÇIK

Uzun bir süredir, parti içindeki muhalif tavırları, söylemleri, hal ve hareketleri inceliyorum.

Uzaktan bakınca zannediliyor ki Ülkücüler ikiye bölünmüşler ve bulundukları konumlarda Ülkücü hareketler yapıyorlar.

Ne yazık ki durum böyle değil.

Parti içi muhalefet nasıl başlar?

Mevcut genel başkanın yerine başka bir "kişiyi" önermekle başlar.

Peki, sonra ne olur?

Şu veya bu sebeple değişim zorlaştıkça insanlar, önerdikleri "kişi"nin neden genel başkan olması gerektiği yönündeki savunmanın ve propagandanın dozunu artırırlar.

Çünkü meselenin özü, bir "kişi"nin gitmesi ve yerine başka bir "kişi"nin gelmesidir.

İşte "kişi"ler üzerindeki bu yoğunlaşma, taraftarları, "dava adamı" konumundan çıkarır ve onları "fanatik" yani "fan" yapar.

Bu fanatikleşmede taraftarlar, kendi adaylarında pek çok harika özellik bulabilirler ve rekabet arttıkça "kişi"yi efsaneleştirirler.

Bu geçici "fanatizm"in, Ülkücülükteki "dava adamı" duruşuyla bir ilgisi yoktur.

Fanatizm, bir tür "bencillik"tir ve bir dava için serden geçmiş Türk Milliyetçilerine yakışan bir tavır değildir.

Psikoloji biliminde Fanatizm: "İnsanın bir fikre, inanca, değere, ideolojiye, kişiye, gruba, futbol takımına heyecanlı, ölçüsüz ve katı bir şekilde bağlanması" olarak tanımlanır.

"Fan" kelimesi de "aşırı hayranlığı, aşırı taklidi ve bağlanmayı" ifade eder.

Konuyla ilgili bir makalesinden yararlandığımız Prof. Nevzat Tarhan'a göre Fanatizm:

"Adaletin yerleşmesine ve dağıtımına engel teşkil eden bir durumdur. Çünkü empatiyi öldürür. Hak duygusunu, başkaları açısından da yorumlamamızı engeller. Bundan dolayı fanatik bağlanma, adaletin en büyük düşmanıdır."

Öyleyse normların ve geleneğin dışından gelen, azınlıklarda, komünistlerde, ateistlerde ve bölücülerde görülen fanatizmi, "dava adamlığı"yla bir tutamayız.

Aday taraftarlarında gördüğümüz yaralayıcı dilin ve uzlaşmaz sevgisizliğin sebebi, bizim "Ülküdaş"ta görmeye alışık olduğumuz "dava adamı" özelliklerinin artık kaybolmuş olmasıdır.

Fanatizm gibi toplumsal alışkanlıklar, gökten zembille inmez. Tarihte, zamanın içinde oluşur, yaygınlaşır, kültürleşir ve toplumsallaşır. Yani doğal dürtüler gibi doğuştan gelmez.

Bizim inancımızda ifrat ve tefrit yani her yönde "aşırılık" haram olduğundan: "Fanatizm imandan değildir!"

Türk milli harsında da fanatizm görülmez. Tam tersine Bilge Kağan'ın bile tarihte izine rastlanmış bir fanatiği yoktur.

Bizdeki fanatizmin tarihi zemininde belki de zamanla aslından uzaklaşan tekke kültürü vardır.

Birine bağlanma ve onu başkalarının başka birine karşı savunma şeklinde gelişen, adaletsiz ve tek taraflı aidiyet duygusu…

Bu aidiyet, kitabın kütüphanenin ve elektriğin olmadığı uzun kültürlenme yıllarında insanları bir hayli derinden etkilemiş olmalıdır.

"Bizim köyün karşı köye üstünlüğü"yle başlayıp, "bizim şeyhin öbür şeyhe kerameti" şeklinde devam eden bir kırsal kültürlenmeden bahsediyorum.

Müspet bir fikre, beşeri bir ideale, uhrevi bir davaya bağlanmakla bir faniye bağlanmak, onun "fan"ı olmak farklı şeylerdir.

Bu kültürel zaafın hangi facia boyutlarda istismar edildiği ise 15 Temmuz'da daha yakından görülmüştür.

Psikologlara göre: "Fanatizmin psikolojik arka planında, özellikle bireyselleşmemiş kişilerin kendi egosunun bir kısmını yok sayarak başka birine bağlanması yatmaktadır.

Kişi çeşitli kaygılara ve belirsizliklere karşı bir tepki olarak aşırı bağlanma ihtiyacı hisseder."

İşte lider odaklı siyasette, uzun süre iktidardan uzak kalmış olmak, yoğun bir belirsizlik, kaygı ve stres üreterek "dava adamı"nın psikolojisini bozabilir.

Bu durum, camiada popüler şahsiyet olarak öne çıkan isimlerin etrafında bir "fan"laşma eğilimine yol açabilir. Kanaatimce bizdeki durum budur.

Çünkü ideoloji aynı, plan proje aynı, vizyon, insan kaynakları aynı, bir tek isimler farklıdır.

Yine psikologlara göre: "Fanatizm, bağlanmanın rasyonelliğini bozar. Fanatizmde, mantıklı açıklamalara ve mantıksal tehlikelere rağmen körü körüne bağlanma ve inanma vardır.

Fanatik kişilerin en büyük özelliklerinden biri de bağlandığı kişiyi egosunun bir parçası olarak görmesidir.

Fanatik, bağlandığı kişiye veya gruba zarar gelince sanki uzuvlarından koluna, bacağına zarar verilmiş gibi aşırı tepki gösterir.

Evet, işte sosyal medyada yapılan, kişiyi dostlarından uzaklaştıran, hatta camiasından soğutan mantıksız tartışmaların ve adına "sövmek" dediğimiz mesnetsiz suçlamaların sebebi budur.

Çünkü "fanatik"lerin ya da "fan"ların mücadele ettiği, kişi yüceltme kulvarında, artık mantık, adalet, denge ve Ülkücü ahlakı yoktur!

Fanatik, şimdi bir süreliğine ve bu konuyla sınırlı da olsa munis bir "dava adamı" değil, aktif bir "fan"dır.

Bu yüzden de bize öteden beri huzur ve güven veren "Ülküdaşlık Hukuku"nun yerini, bir süredir sanal anarşi ve terör üreten "Fan Kanunu" almıştır!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.