Hangi Düşünce Özgürlüğü?

Şükrü ALNIAÇIK

Siyasi tartışmalarda, ahlakı, sanatı, kalitesi ve meşruiyet derecesi birbirinden farklı pek çok mantıksal manevra yapılır.

Biz bun kısaca "hitap" deriz. İnsanlara anlatım gücümüzü kullanarak hitap ederiz.

Bir iddianın karşı tarafta, istenen etkiyi yapabilmesi de muhatabınızın algılama kapasitesine bağlıdır.

"Algılama kapasitesi" zekâdan farklı bir şeydir.

Gözler, kulaklar ve bunlar vasıtasıyla ulaşılan beyin herhangi bir fikir, kültür, ideoloji, ön yargı, kanaat veya inançla perdelenmişse en mantıklı anlatım manevralarından bile bir sonuç çıkmayacaktır.

Bugün Türkiye'de eline binlerce Mehmetçiğin kanı bulaşmış bir terör örgütünün elinde siyaset yapmanın yanlış olduğunu anlatamadığımız milyonlarca insan vardır.

Onu da geçtik, Malazgirt'ten beri Haçlılarla boğuşan bir milletin evlatları arasında din değiştiren, Hıristiyan misyoneri olanlar çıkmıştır.

Ne yapmaya çalıştıkları belli olmayan DHKP-C'lilere sorarsanız, "dünyanın en haklı insanları" onlardır!

FETÖ'cülere bakarsanız "Sidretü'l- Münteha'da leke vardır, Pensilvanya'da yoktur!"

PKK'lılar da kendi davaları için kendilerini patlatmaktadır.

Demek ki bu "farklı inanç ve düşünceler" meselesinin akılla, mantıkla, ahlakla bir ilgisi yoktur.

Bu beşeri iletişim kopukluğu ve uzlaşı noksanlığı, anlatanın beceriksizliğinden değil, insanlığın kültürleşmiş zaaflarından kaynaklanmaktadır.

Bu durum, özellikle bizim gibi devlet güvenliğine önem veren, milli ülkü sahibi insanların "düşünce özgürlüğü" konusunu ciddiyetle sorgulamasını zorunlu kılmaktadır.

***

 

Kendi Ocağımızda Pişen

Kendi adıma hemen şunu söyleyeyim.

Kitap fuarında, televizyon ekranında, fikir pazarında satılan her şeyi, öyle hemen alıp yemem!

Diyelim ki yedim!..

Sistemin son noktasına kadar o taamı sindirmeden yemek hakkındaki kanaatimi söylemem.

Diyelim ki söyledim!..

Ortada Kur'an-ı Kerim, Hadis-i Şerif, Kutadgu Bilig, Divan-ı Hikmet ve binlerce yıllık sözlü ve yazılı milli kültür külliyatı dururken: "İşte bu, dünyanın en iyi yemeği!" demem.

Yani "çıs-tak"lı bir aranjman görünce Türküden vazgeçmem!..

Kul yapısı telifata karşı dikkatli, beşeri neşriyata karşı duyarlıyımdır.

Çünkü düşünce özgürlüğünün bir adım ötesinde ifade özgürlüğü, ondan sonra da hareket ve eylem serbestliği vardır.

Milletimin tümünü ilgilendiren bir konuda tek başıma hükümde bulunmam.

Mademki Ülkücü bir Türk Milliyetçisiyim, örgütsüz, meşveretsiz, disiplinsiz konuşmam.

İlim değirmeninde öğütülen undan, irfan fırınında pişen somundan…

Ve… Kendi ocağımızda pişen helal katıktan asla ayrılmam!

***

 

"Apartman Kültürü"

Diyeceksiniz ki ideolojik paradigmalar "fikr-i sabite" midir?

Ocak doktrini "mütearife" midir?

Liderler hüccet-i milliye midir? Teşkilat kararları temyizden azade midir?

Neden fikirde hür olsak da emirde robot olmamız gerekmektedir?

Yukarıdaki bütün "özgür düşünce" arızalarını bir arada düşünürsek bu sorunun cevabı basittir.

Mademki bir fikre, bir ülküye bağlandınız…

Teşkilat kuracaksınız!

Mademki ortak ülkülere doğru yol alan bir teşkilata katıldınız, onun disiplin kurallarına bağlı kalacaksınız.

Değil mi ki apartmanda otururken kapıcının çöp saatine bile riayet etmek zorundasınız.

Öyleyse "milli ülkü apartmanı"nın kurallarına uyacaksınız.

İsyankâr Nemrut'un lanetli kulesinde Ülkücülük yapılmaz.

Herkesin farklı bir dil konuştuğu Babil ordusuyla milli zafer kazanılmaz!..

Özgürlükçülük oynayacak olanlara kapısı ardına kadar açık, ucuz ve kaliteli entel barlar vardır.

Apartmanın önüne kusmayın yeter!..

"Niye gittiniz" diye kimse size kızmaz!

***

 

Kendisine Galileo, Başkasına Engizisyon!

Geçen gün aklıma geldi, buraya da yazayım!..

"Herkes Galileo olmuş; dünyayı anlatıyor!..

Biz 2.171 güncel makaleden sonra tek cümle fikir beyan edince de ortam engizisyona dönüyor!"

Bilindiği gibi "dünya dönüyor" diyen Galileo, engizisyon mahkemesi tarafından önce aforoz edilmiş, sonra da öldürülmüştü.

İdam edilirken de "ama dönüyor" diye fısıldamıştı.

Ben de onun gibi engizisyon terörüne pabuç bırakmıyorum.

Devlet Bey'in "Sosyal medya köşelerinden" diye başlayan cümlesine katılıyorum.

Bu yüzden de yıllardır bu köşeden haykırıyorum:

Ülkücünün kendi Ülküdaşı dışında kimseden alacağı bir fikir yoktur.

Ülkücünün kendi Teşkilatı dışında kimseden alacağı bir emir yoktur.

Ülkücünün kendi Liderinin işaret parmağı dışında bakacağı bir hedef yoktur.

İnsan için şeytan neyse…

Müslüman için papaz neyse…

Türk için çaşıt neyse…

Ülkücü için de teşkilatından gayrısı odur!..

Disiplinimiz, bizi ülkülerimize ulaştıracak en değerli kutsalımızdır.

Şu yalancı hürriyet ikliminde "fikir özgürlüğü" edebiyatı yapanlara kulak asmayın!..

Onlar, kendisi konuşurken herkesten iyi bilen "Galileo..."

Sıra size gelince, skolastikten beslenen "engizisyon papazı"dır!..

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.