Memleketin MHP'ye, MHP'nin de onlara en çok ihtiyaç duyduğu zamandı.
Hiçbir şey yapmasalar bile en azından bugünkü gibi "çatlak ses" görüntüsü vermiyorlardı.
MHP'li olmak, teşkilatın emrinde sessizce durmak bile zaten ciddi bir potansiyel enerjiydi.
Neden gittiler nasıl gittiler ne kadar gittiler? Bunun fazla önemi yok.
Tam da düşmanın istediği gibi gürültü çıkararak gittiler.
Dün Osman Baydemir mecliste yine terbiyesizlik yapınca Yusuf Hoca tweet atıyor:
"Adam Kürdistan diyor; neden kimse cevap vermiyor" gibisinden…
Bu arkasında keleş namlusuyla konuşan adamları itibar kazandıracak bir cevap mı daha çok caydırırdı, yoksa MHP grubunun Kürşat'ın 40 çerisi gibi disiplin içinde olması mı?..
Türkiye'nin en "pahalı" milletvekiliydin hocam!.. 148 bin seçmen, seni oraya Tweet at diye mi gönderdi?..
O tweetlerin daha iyisini Kayserili kendi atardı.
Üstelik her gün istediği adamı da "TT" yapardı.
Kişilerle uğraşmayı sevmiyorum; ama kaleme zorla davetiye çıkarıyorlar.
Yiğitlik sadece ok atıp, kılıç sallamak mıdır? Yoksa er meydanında durabilmek, at üstünde kalmak mıdır?
Yoksa at uşağı Sanço Panza gibi, attan inip eşeğe binmek midir?
Memleketin MHP'ye en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda, eski MHP'li bir vekil, sosyal medyadan bir ergenin kurabileceği cümlelerle, aklı sıra MHP'ye çakıyor!..
Ben Yusuf hocayı ahlak ve kişilik olarak severdim.
Hemşerilik, Avşarlık, meslekdaşlık… Hepsinden önemlisi Ülküdaşlık…
Dünkü tweetine baktım, bunların hiç biri yoktu.
Varsa yoksa, "benden sonrası tufan" çakallığı!..
148 bin oya karşılık, bu ergen tweeti hocaya hiç yakışmadı!
Geçen haftanın bir diğer önemli olayı da Kadir Topbaş'ın istifasıydı.
"Topbaş istifa" diye tweetler atan nadir AKP'lilerden, gazeteci Ömer Turan'ın aynı 24 saat içinde gözaltına alınması da önemli mesajlar içeriyordu.
AKP'de şu anda FETÖ'ye karşı aldıkları pozisyon bakımından 4-5 çeşit insan var.
1- Direkt FETÖ'cü olup, çok şey bildiği için veya etraftan "partide ne çok FETÖ'cü varmış" derler diye dokunulamayanlar.
2- FETÖ'ye Erdoğan'dan daha yakın olup, Erdoğan'ın gücü azalana kadar "kripto" takılanlar.
3- Kendisine dokunulmadığı sürece etliye sütlüye dokunmayanlar…
4- Reisçi olup Reis'in izin verdiği ölçüde "racon"a katılanlar.
5- Tehlikenin fazlasını görüp, reisten çok çırpınanlar…
Ömer Turan, bu 5. Gruba dahil… Yani FETÖ'yle mücadelenin önemine inanmış, partinin ve Türkiye'nin gidişatını iyi görmeyen "yerli ve milli" cenahtan…
İç Ege Yörüklerinden olması da gözaltı olayına ayrı bir anlam katıyor. Çünkü o da aynen bizim gibi birkaç gündür AKP'deki Ümmetçi görünümlü Kürtçülerin, referandum konusundaki içten pazarlıklı tavrını sorguluyor.
Hatta bu vesileyle, A.A.'nın Kürt kökenli eski müdürü tarafından hakkında FETÖ'cü iftirasıyla ihbarda bulunulmuş olduğunu anlıyoruz.
Referandumun AKP'nin "barzan tarafı"nı hareketlendirdiği bizim de gözümüzden kaçmıyor.
Ömer Turan'ın MHP ve Devlet Bahçeli sicili tertemiz değil; ama Erdoğan'a hakaretten 11 ay 20 gün ceza almış bir MHP'li yazar olarak bu konuda "ödeşebileceğimizi" düşünüyorum.
AKP'nin FETÖ'yle mücadelede sağlam özeleştiri yapacak namuslu gazetecilere ve yazarlara ihtiyacı var.
Pensilvanya görmemiş adam bulmak zaten zor. Mahremi dinlenmemiş, dinlense de kumpasa düşmemiş, abdestinden emin adam sayısı da bir elin parmakları kadar…
Ömer Turan'ın gözaltına alınmasını bu yüzden önemsedim.
Bu gözaltının uzaması "Bileşik kaplar" sisteminde kuvvetin FETÖ'den yana kaydığını gösteren bir belirti olabilirdi.
Gözaltının kısa tutulmasından çıkan bazı mesajlar da var tabii…
Turan'ın görünen gözaltı sebebi, FETÖ'nün eski aktif saha elemanları olan Emre Uslu, Önder Aytaç ve Mehmet Baransu'nun 2010 yılında MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında övgü dolu tweetler atmış olduğunu kendi sitesinde haber yapması…
Bence o "tam pansiyon ittifak" senesi, FETÖ'cülerin sağlam bir "Reisçi"yi övmemesi için erken bir tarihtir. Yani ben olsam o tweetleri kullanmazdım.
15 Temmuz'dan hemen sonra "neden darbeyi önce Cumhurbaşkanına haber vermedin" sorgusuna bağlı olarak Hakan Fidan'a "aceleci" bir istifa çağrısı yapmış olması da "hassas bölgelere bir saldırı mı acaba?" şüphesini doğurmuş olmalıdır.
Bir ülkede istihbaratın birinci adamının "vatan haini" olabileceğinden şüphelenmek ve bunu da yüksek sesle dile getirmek o kadar kolay bir iş değildir.
Yine ben olsam, FETÖ'yle mücadele bitmeden, arada bir dönüp de darbe gecesini kurcalamazdım!
MİT'in ve Özel Kuvvetlerin de kanına girmiş olsalardı, 15 Temmuz'dan olumlu bir netice çıkmazdı.
Mücadelede katı, hükümde serî olalım; ama mümkünse sahada kalalım.
Yusuf hoca gibi, tribüne çıkıp da top kenara doğru geldikçe oradan "üflemek" zorunda kalmayalım!
"Zor olan kahramanca ölmek değil, kahramanca yaşamaktır." Demiş şair…
İlk hedefimiz, görev yerimizde kalmaktır.