Adı üstünde "olağanüstü" bir süreçten geçiyoruz...
Mademki süreç olağanüstüdür. Bu durumda hepimizin "olağanüstü dikkatli" olması gerekiyor.
Bunun için de önce "şuura" ihtiyaç var. Yeni durumu, doğru bilgiler ışığında kavramamız gerekiyor.
15 Temmuz sonrasında tercih ettiğimiz siyaset çizgimiz, sahadaki rakiplerimizi değiştirdiğine göre "taktiğe" de bir yenilik getirmemiz gerekiyor.
Muhalefetten ziyade "beka siyaseti" uyguluyoruz. Karşımızda AKP değil FETÖ, yanımızda CHP değil AKP var.
Sağla olan mücadelemizi bir kez daha ertelemek zorunda kaldığımıza göre...
Solun ahlaksız saldırı yöntemlerine hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Yeni söylemler geliştirmemiz gerekiyor.
***
CEPHE VE YÖNTEM FARKLILIKLARI
Son 15 yıldır karşımızda olan "Açılımcı Sağcılar ve Ilımlı İslamcılar" bel altı mücadelenin acemisiydi.
Havuz medyası MHP'yi, "değişim"e kanalize edilmiş seçmen kitlesinden uzak tutacak hilelere başvurur, Ülkücüleri "değişimin ideolojik mimarı" olan "Hoca Efendi"ye saygısızlık etmekle suçlardı.
Cemaat medyası, güçlü olduğu günlerde Ülkücülere pek saldırmaz, MHP'nin de AKP ve BBP gibi "Hoca Efendi'ye daha saygılı" ellere teslim olacağı günleri beklerdi.
Mümtazer Bey, ara sıra kendi kendine bizden tarafa birkaç laf atsa da cemaat bizimle bir fikir mücadelesine girişmekten kaçardı.
Cemaatin elinde nasıl olsa, organize olmuş, general vurabilen bir kamu kudreti vardı.
Biraz sıkışınca karartma operasyonlarına başlardı.
Davetlerine katılmayan, teslim olmayan MHP'lilere yasa dışı yöntemlerle saldırır, bir veli şuuruyla yaşadığı için ahlaki açığını bulamadığı Devlet Bahçeli'nin etrafına kuyular kazardı.
Vitrin olimpiyatlarına reklam yüzü olup da "Hoca Efendinin renk körlüğü"ne övgüler dizen Meral Akşener'i ise "28 Şubat'ın Asenası" sıfatıyla parlatırdı.
MHP'yi ele geçirmediği takdirde parlatılmış yüzleri bir araya getirerek ne kadar MHP'liyi devşirebileceğinin hesabını yapardı.
Dolayısıyla Cemaat medyası, öyle Ülkücülerin nefretini celp edecek yöntemlerle bize saldırmazdı.
Çünkü FETÖ de herkes gibi Ülkücüleri devirmeden Türkiye'de bir devrim yapılamayacağının farkındaydı.
Şimdi giden gitti kalan kaldı, kılıçlar çekildi saflar netleşti.
***
FEVKALADE FARAZİYE!
Karşımızda FETÖ, CHP, HDP, İP, vs var.
Yanımızda ise AKP ve BBP...
Biz "uyanmış ve FETÖ'den arınmış" AKP'yle milli ve yerli cephede seçim ittifakı yapmış olsak da bize vurdukları yer, AKP'nin FETÖ'lü yılları…
"Gülen Takımadaları… Taraf'ın Heronları!.."
O günlerde, köşemde kullandığım bazı yazı başlıkları
Sözün özü şu:
Yıpranmış bir iktidar partisi olan AKP, tarihin en temiz partisi olan MHP tarafından omuzlanmış taşınıyor.
Tabii ki faraziye ama tersi olsa her şey daha kolay olurdu.
Mademki "Olağanüstü" haldeyiz… Recep Tayyip Erdoğan çıksa da…
"Şimdi nöbet sırası, 'Milli ve Yerlinin' kalesi olan MHP'li kardeşlerimizdedir…" Deseydi işte o zaman "fevkalade güzel" olurdu.
***
SOLDA KAYNAYAN KAZAN!
Şimdi klasik sol, etnik sol ve devşirilmiş sol hep bir ağızdan AKP'nin 15 yılına yükleniyor.
Geçen gün baktım, 2004'te gündeme gelmiş bir yatırım-portföy olayı yeni bir habermiş gibi "Aman Tanrım!.." mottosuyla elden ele dolaştırılıyor.
"Sukuk-u icara" yöntemiyle kamu binalarının satılmasından bahsediliyor.
Haber eskiymiş, "icar" kira demekmiş kimse buralara bakmıyor.
Memlekette bu kadar çatal dilli gazeteciye karşılık bu kadar balık hafızalı dinleyici olunca solun kara propaganda taktikleri, afiyetle ma'kes buluyor.
Sol medya ve onlara sağdan yeni bulaşan gençler, "hangi fitne AKP-MHP ittifakına zarar verir?" bunun hesabını yapıyor.
"MHP'nin çelik sertliğindeki milli namusu nasıl gizlenir de AKP'nin 2002-2015 yılları arasında FETÖ'yle kurduğu ittifakın yumuşak tarafları nasıl öne çıkarılır?"
Buna çalışıyorlar.
Olmadık fitne kazanları kaynatıyorlar.
***
SAĞDA "KAZAN - KAZAN"
Dolayısıyla parti kurmaylarından ve taşra teşkilatından bir türlü emin olamayan, FETÖ'yle mücadelede istediği verimi alamayan Erdoğan'ın şimdi MHP'nin tertemiz omuzuna biraz daha yaklaşması gerekiyor.
Cumhurbaşkanının, temiz mazisinden ve çelik yumruğundan, kardeşçe, karşılıksız istifade ettiği MHP'nin elini güçlendirmesi gerekiyor.
Bunu öncelikle de "kendisi için" yapması gerekiyor.
Milli bekanın ön şartı olan "FETÖ'yle mücadele" adına…
Yerel seçimler bunun için iyi bir fırsat…
Bir tane bile MHP'li Belediye'nin kaybedilmemesi, tam tersine yeni belediyelerin fiili ittifakla kazanılması gerekiyor.
Yerel seçimlerde ortaya çıkacak bir "ortak başarı" tablosu, MHP'li seçmenin, Cumhur ittifakına "bütün kalbiyle" inanması açısından önem taşıyor.
AKP'yle MHP'nin Mart'ı ayrı ayrı da olsa "kazan kazan" parolasıyla geçmesi, Kasım'da yazılacak ortak "destanı" doğrudan etkiliyor.