"Karşıyız Abi" Kurnazlığı!
Anayasa metni ortaya çıkmadan bu topa girmeyecektik ama hariçten gazel okuyan kurnazlar olayı fitneye boğunca konuşmak farz oldu!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bundan iki ay kadar önce 11 Ekim Salı günü yaptığı grup konuşmasında özetle:
Türkiye'nin 15 Temmuz'dan sonra yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı olduğunu…
Cumhurbaşkanının fiili başkanlığı dayatmakta olduğunu…
AKP'nin bir anayasa hazırlığı varsa TBMM'ye getirmesi gerektiğini ifade ediyordu…
"Bizim düşüncemiz mevcut sistemin güçlendirilmesidir" dedikten sonra da sözlerini…
"Milletimiz aksini söyleyecek olursa buna da diyeceğimiz bulunmayacaktır" diye tamamlıyordu.
İşte yaklaşık iki aydır devam eden "Başkanlık" tartışması ülke gündemine böyle oturmuştu.
Sonra bu tartışma, üç noktadan kundaklanarak dumana boğuldu ve gündem puslandırıldı.
AKP'liler süratle: "Başkanlık geliyor" noktasına doğru savruldu.
CHP'li yazarlar, Erdoğan nefretinin yanına Bahçeli nefreti eklemek ve "sert muhalif" görünümü kazanmak için "MHP başkanlığa evet dedi!" çığlığını yükseltmeye başladı.
MHP parti içi muhalifleri ise:
"Devlet Bey'in MHP'yi çizgisinden uzaklaştığı" algısını yaratabilmek için rakip partilerin yürüttüğü "MHP'nin başkanlık sistemine destek verdiği" propagandasına büyük bir aşkla sarıldılar.
Onlara göre: 15 Temmuz'da hükümete verilen desteğin ardından gelen bu ikinci yakınlaşma, Ülkücü camiada "Bahçeli karşıtlığına" tavan yaptıracaktı.
Başbakan Binali Yıldırım, tam bir ay sonra 11 Kasım 2016'da Trabzon'da olayı Trabzonlulara anlatırken, Devlet Bey'in vatanseverliğine ve sorumluluk duygusuna vurgu yaptıktan sonra:
"İnşallah MHP ile beraber anayasa değişikliğini yapacağız ve başkanlık sistemini de hayata geçireceğiz." dedi.
Sonra biraz fazla ileri gittiğini fark etmiş olacak ki:
"Önce meclise götüreceğiz .. Meclisten sonra da işimiz bitmiyor… Size getireceğiz!.." diyerek işi toparlamaya çalıştı.
Bu arada meydanda "Bravo Devlet Bey… Helal olsun Devlet Bahçeli…" sesleri yükseliyordu.
MHP'nin dışardaki düşmanları ve içerdeki şaşkınları aynı anda harekete geçtiler...
13 Kasım günü Yeniçağ Gazetesi:
"MHP'de büyük tepki!" manşetiyle çıkmıştı.
Habere göre Başbakan'ın "Bahçeli ile anlaştık, başkanlığı getireceğiz" sözleri MHP Genel Başkan adayları ile parti tabanını çok öfkelendirmişti.
Oysa her zaman dinleyenlerin gönlüne göre konuşmayı seven Başbakanın anlattığıyla onların anladığı ve manşete taşıdığı şeyler birbirinden farklıydı.
Başkanlığın "siyasi parti liderlerinin anlaşmasıyla gelmeyeceğini" Hukuk fakültesi 1. Sınıf öğrencileri bile gayet iyi biliyordu.
Devlet Bahçeli, Başbakanla "üzerinde uzlaşılacak bir anayasa değişikliği metninin Meclise getirilmesi konusunda" anlaşmıştı.
Başbakan'ın konuşmasındaki "inşallah" da zaten bunu anlatıyordu.
Başkanlığı getirmek için Mecliste 367 evet oyu, referandumda ise % 50,01 gerekiyordu.
Bunu da "orta iki terk" bir sanayi çırağı bile biliyordu.
Trabzon konuşmasının yapıldığı 11 Kasım günü, MHP Genel Başkan adaylarından Ümit Özdağ, sosyal medya hesabından öyle Kürşad'ın narasına filan benzemeyen Bolşevik meşrep bir paylaşımda bulundu. Lenin gibiydi taktiği, "iz bırakmak için" çamur atıyordu:
"Sayın Başbakan, kimin ile anlaşırsan anlaş, bil ki Ülkücüler ile anlaşmadın. Ülkücüler başkanlığa HAYIR diyecek. Söz konusu vatan başkanlığa HAYIR..."
Bu cümleye: "MHP'nin Başkanlık konusunda anlaştı"ndan "Devlet Bahçeli'nin Ülkücü olmadığına" Ümit Bey'in "parti disiplinini tanımadığı"ndan, "parti disiplinine uygun davranan MHP'lilerin vatansever olmadığına" varıncaya kadar çok fazla "çamur" yüklenmişti.
Ortada bir anlaşma yoksa Ümit Bey, niye bağırıyordu.
Varsa, MHP'nin hangi konuda anlaştığını nereden biliyordu?
MHP'nin bir hamlede vatanı böleceğinden nasıl emin olabiliyordu?
MHP anlaştıysa, Ülkücüler neden anlaşmamış oluyordu?
MHP'nin Ülkücülüğünü tartmak, Ülkücüler teşkilat disiplini içinde ve mermi yağmuru altında okul kapısı zorlarken, özel okul konforu yaşayan Ümit Özdağ'a mı kalmıştı?
Bu sorular ertesi gün cevabını buldu.
MHP Merkez disiplin kurulu, Özdağ'ı 78. Madde hükümlerine göre partiden ihraç etti.
Özdağ da kararı verenleri hiç yanıltmadı:
Gazetelere, radyolara, televizyonlara ve internet sitelerine her fırsatta…
"Başkanlık sistemine ve ülkenin bölünmesine karşı olduğu için MHP'den ihraç edildiğini" söylüyordu.
Beyine açılan kulaklar için bu cümle, böyle bir partiye bağlılık gösterdikleri için bütün MHP'lilere küfretmek anlamına geliyordu!
Çünkü MHP, hem vatanseverdi ve vatanın bütünlüğü için binlerce şehit vermişti; hem de başından beri "parlamenter sistemden yana"ydı.
Bir MHP'linin bunun aksini iddia etmesi ise düşmanlık değilse şaşkınlıktı!
***
Yarın: MHP'nin Düşmanları ve Şaşkınları - III "Düşmanlara ve Şaşkınlara Rağmen!.."