"Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik ve Laiklik" Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerleridir.
Şahıslar gibi siyaset yapan kurumlar da bu ilkelere bağlı olarak hareket ederler.
Günümüzde bu üç prensibe hilafsız, rezervsiz, falsosuz ve gizli ajandasız bir samimiyetle sahip çıkanlar Ülkücülerdir.
Dolayısıyla Türkiye'yi ele geçirmek isteyen siyasi teşkilatların önündeki en büyük engel, "kaşının üzerinde gözün var" diyemeyecekleri Ülkücü kadrolardır.
***
FETÖ'YLE MÜCADELENİN AKTİF ELEMANLARI
Günümüzün OHAL şartlarında Türkiye'de bir "kadrolar savaşı" yaşanmakta ve Ülkücü kadrolar, tıpkı 12 Eylül'deki gibi hedef alınmaktadır.
Ülkücüleri bir tehdit ve engel olarak gören alternatif kadro hareketlerinin hiç biri ideolojik açıdan bu üç temel ilkeye yani "Cumhuriyet değerleri"ne Ülkücüler kadar yakın değildir.
A- Nihai hedefi, alternatif fırkaları konsolide ve/veya elimine edebildiği ölçüde parti merkezli bir "İhvan-ı Müslimin" rejimi kurmak olan eski "Milli Görüşçüler"in Milliyetçilikle ilgili rezervleri, Laiklikle ilgili sorunları vardır.
B- Hedefi 1930 model, Sovyet dostu bir Türkiye Cumhuriyetine dönüş olan "Avrasyacılar"ın Milliyetçiliği şaibeli, Laikliği de jakoben ve despotiktir.
Aynı durum mezhepsel ve etnik siyasete yatkın olan Sosyalist Enternasyonal üyesi CHP için de geçerlidir.
Bu kadroları, birbiriyle işbirliği yapabilecek Kemalistler olarak tek maddede toplayabiliriz.
C- MHP'nin parti disiplinine sadık kalmış Ülkücü kadrolar ise Milliyetçi, Cumhuriyetçi ve Laik'tir.
Milli kültür değerleri ve dinle de barışık olan Ülkücü hareket, Türkiye'de 70 yıldır yaşanan "ilerici-gerici", "laik-antilaik", "demokrat-despot", "popülist-jakoben" çatışmalarının da sonunu getirecek bir umut kaynağı olarak öne çıkmaktadır.
D- 2008'den itibaren A'dan destek alarak B'ye hücum eden, 2012'de ise işbirliğini terk ederek Devleti tamamen ele geçirmek üzere MİT'e ve AKP liderliğine saldıran FETÖ, halen A+B+C işbirliğiyle "Olağanüstü şartlarda tasfiye" halindedir.
"A+B+C bloğu"nun aktif elemanları şunlardır:
A= Liderini ve AKP iktidarını kurtarmaya çalışan Milli Görüşçüler
B= FETÖ'den intikam almaya çalışan Ergenekon ve Balyoz mağdurları
C= Devleti, ABD'yle ilişkili gayrimeşru egemenlik unsurlarından korumaya çalışan MHP…
***
MÜCADELEDE RESMİ PROTOKOL EKSİKLİĞİ
Ne var ki "Yenikapı Ruhu" olarak tarihe geçen bu FETÖ'yle mücadele cephesi, herhangi bir siyasi protokole ve resmi işleyiş formatına sahip bulunmadığı için partiler üstü bir milli ekip ruhuyla hareket edememektedir.
Bu durumun yarattığı üç problem vardır:
1- AKP'nin mücadelede öncelik sırasını "iktidarını ve kendi kadrolarını koruma" yönünde belirlemesi…
Dolayısıyla "siyasi ayak" çözümlemesinden sürekli kaçınması…
2- Beşeri fayda, benlik ve nefis faktörlerinin devreye girmesi ve herkesin gemisini kurtaran kaptan olmaya soyunması…
"FETÖ borsası" olgusu bundan kaynaklanmıştır.
3- Avrasyacıların "FETÖ'den intikam" yeminiyle AKP'yi desteklerken elde ettikleri stratejik gücü, kendi nihai hedefleri doğrultusunda diğer ideolojik kadroları tasfiye etme yönünde kullanması…
15 Temmuz sonrasında özellikle Akademi camiasındaki Ülkücü kadrolardan yükselen feryat, bu "yanal atışlar"dan kaynaklanmıştır.
Eskişehir'de yaşanan son hadiseyle ortaya çıkan "iftiraya uğramış Ülkücü akademisyenler trajedisi" ve kulağımıza gelen pek çok "Perinçekçi muhbir" haberi, bu konunun üzerine gidilmesini zorunlu kılmaktadır.
***
SALDIRI VAR
Meydanda "FETÖ'nün, cemaatlerin ve tarikatların kökünü kazımaya yemin etmiş" bir mağdur askerler cephesi var.
FETÖ mağduru bu emekli askerler, kendilerine verdiği destekten dolayı yakın gördükleri Perinçek'in etrafından toplanmışlar.
Perinçek, 9 Mart 1971'den beri Devrimci Solun gündeminde olan ve adına "Ulusal Demokratik Devrim" denilen Ordu merkezli bir BAAS rejiminin peşindedir.
Dolayısıyla elindeki Önkibar, Okuyan gibi tetikçilerle birlikte, 50 yıldır biriktirdiği ve nihayet Silivri'den devşirdiği gücü, sadece FETÖ'ye ve AKP'ye karşı değil Milliyetçi-Ülkücü harekete karşı da kullanmaktadır.
Diyeceksiniz ki: "Askerlerin ve polislerin bir sıkıntısı yok! Bak ne güzel Bozkurt yapıyorlar!.."
Onlar, milletinin emrinde Kızılelma'ya gidenler yani hesapsızca ölüme koşan Uzman Çavuşlar!..
Bir habere göre de: "Jandarma'da bir tane üst rütbeli Ülkücü komutan bırakmıyorlar!"
Yani bu işin, bir de Hulusi Paşa'dan sonrası var!
Bana öyle geliyor ki 50 yıllık, 100 yıllık, 500 yıllık ajandası olanlar, gizli hesap yapıyorlar.
FETÖ'cüler suyu bulandırma konusunda yalnız değil bence…
Devleti ele geçirmek isteyenler, en büyük engel olarak Ülkücü kadroları görüyorlar.
Ülkücülere, sonu katliamla biten iftiraları bu yüzden atıyorlar.