Bir ay önce aday olduğumuzda, sahayı üç gün gözlemledikten sonra "Sahadan" başlıklı bir yazıyla gördüklerimizi özetlemiş ve şunları yazmıştık:
"SAĞ DA SOL DA YERİNDE DURUYOR!
Ben her seçimde sonucu belirleyen sessiz çoğunlukta derin bir kıpırdama görmedim.
Memleketin sağı da solu da yerinde duruyor.
Bizde kimse akşamdan sabaha muhafazakârken liberal olmaz.
Seçmendeki en ciddi akış, yaş ilerledikçe radikalden ılımlıya doğru kaçıştır.
"O işlerden" elini ayağını çekenlerin gideceği yer, yine "merkez sağ"dır.
Kavak yelleri bitip de hazan mevsimi başlayınca kişinin yeni adresi "Muhafazakarlık"tır.
Bu ülkede "Sağ" bu yüzden 1950'den beri bütün seçimleri kazanır.
Vesayetçilerin balans ayarına rağmen, darbecilerin kaş göz işaretine rağmen "Sol"a nal toplatır.
Adını koymasa da, "istikrar" dese de, "din-diyanet" dese de, "dünyadan ukbaya doğru yöneliş" dese de durum böyledir.
O yüzden "Yeni Türkiye"cilerin sola umut veren ittifaklarını "millet" yememiştir.
İçinde FETÖ'ye ve PKK'ya umut mesajları taşıyan ve dünyayla aynı anda yapılan kolektif atakları görmüştür…
İnşallah en sonunda sandıkta bu oyun da bozulacaktır!"
***
GURURLUYUZ!
24 Mayıs gecesi kaleme alınan ve 24 Haziran akşamı doğruluğu kanıtlanan bu öngörüyle, Okuyucularımıza olan sorumluluğumu yerine getirmiş olmanın gururunu yaşıyorum.
Sahada gördüklerimizi, yaşadıklarımızı günü gününe kaleme almak isterdik.
Ancak bu, kısıtlı zaman aralığında günlük yazı, fiziksel olarak da mümkün değildi.
Bu manzarayı değiştiren bir sürprizle karşılaşsaydım o zaman yazardım.
Çok şükür ki umumi tabloda değişen bir şey olmadı ve tahminlerimizde haklı çıktık.
Şimdi hem "saha"yı doğru okumanın ve okuyucularımıza layık olmanın hem de hep birlikte "Yaralı Kurt"u, bir dolarlık çakallara yedirmemiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Seçimin Galibi Devlet Bahçeli'dir.
Biz sadece Liderin cefasına ortak olmaya, Ülkücünün çilesine layık olmaya çalıştık.
"Mesele"yi günü gününe takip eden her Ülkücü gibi bizim siyasetçiliğimiz ve tabloya bakışımız biraz farklıydı.
"Santrfor mevkiinden" görünen manzarayla "kaleci" mevkiinden çekilen fotoğraf aynı değildi.
Bana 24 Haziran akşamı ilk sonuçlar açıklandığında, 18.48'de, o "tek kelimelik tweet"i attıran, "ALLAHUEKBER" dememe sebep olan gerçek de buydu.
***
KUNDAKÇILAR YENİLDİ; CUMHUR İTTİFAKI KAZANDI
DSP'li Milletvekili Şükrü Sina Gürel'in 2002'de kendi partisi için söylediği gibi bizim başımıza gelen de aşağı yukarı…
"MHP'nin dış kaynaklı bir operasyonla kundaklanmaya çalışılması"ydı.
Bilge lider, Anayasa'yı da içine alan çok geniş bir manevrayla bu oyunu bozdu.
24 Haziran akşamı, benim telefonumdaki Ankara Seçim İletişim Merkezi vatsap grubuna gelen ilk mesajlarda gördüğüm zafer tablosu işte buydu.
İlk sonuçlara göre MHP % 13-14 bandındaydı.
Anketçilerin, algı mühendislerinin, anlı şanlı gazetecilerin söyledikleri yalan ve yanlış çıkmıştı.
Bizim yazdıklarımızın haklılığı ve doğruluğu kanıtlanmıştı.
Kundakçılar amacına ulaşamamıştı.
Bilge Lider bir kez daha kazanmış, dualı partimiz MHP, bir seçimden daha yüzünün akıyla çıkmıştı.
***
VE BİR SICAK GÖZLEM DAHA…
Benim sahada gözlemleyip de köşeme taşımak istediğim önemli tespitlerden biri de Ankara'nın batısındaki bir köy ilkokuluyla ilgili…
Milli Eğitim Müdürü, köy nüfusu gittikçe yaşlanıp azalınca ve öğrenci sayısı 70'in altına düşünce okulu kapatıyor.
Muhtar, taşımalı sisteme itiraz ediyor, "yapmayın etmeyin komisyon kararıyla okul açık tutulabiliyormuş; okulumuzu kapatmayın" diyerek Kaymakam'a çıkıyor.
Kaymakam, okulun neden kapandığını soruyor.
Muhtar "öğrenci sayısının azlığından" deyince Kaymakam: "Eskişehir'den Kürt getir" diyor.
Muhtar "iyi de adamlar ne yiyip ne içecek?" diyor ve Eskişehir'den Kürt getirmeyince okul kapanıyor.
Türkiye'nin önümüzdeki 100 yılına yönelik kirli bir oyun oynanıyor.
Araştırınca ortaya çıkıyor: Milli Eğitim Müdürü, AKP'deki "ümmet hoşgörü"süne kapağı atmış gizli bir Kürtçü!..
Dönemin Kaymakamı da muhtemelen FETÖ'cü!..
Ben o "kolonizasyon milislerini"ni Ayaş'ta gördüm. Asker nizamıyla gelip oylarını kullandılar. İşleri o kadar çabuk bitti ki öğleden sonra sandıkta müşahit bile bırakmadılar.
Ayaş'ın ekmeğini yiyip, şifalı suyunu içtikleri halde Ayaş'ın Mehmet'lerini şehit eden PKK'ya "firesiz" destek oldular.
Hiç "HDP'nin başında kim var, seçim beyannamesinde ne var?" diye sormadılar.
Çünkü onların saçma sapan da olsa bir ülküleri, yüz yıllık bir misyonları var!..
Kürdistan masalıyla etnik kimliği canlı tutup, Türkiye'yi tümüyle ele geçirmeye çalışıyorlar.
Biz, sahte rüzgarlarla birbirimizi yiyip duralım!..
Bu kafayla gidersek çok değil bundan 50 yıl sonra Ayaş'ta, Beypazarı'nda, Nallıhan'da ve nihayet Çankaya'da HDP'li Belediye Başkanı görürsek şaşırmayalım!..
"Seçim Notları" devam edecek…