İdeoloji, beyni besleyerek "tefekkür insanı"nı inşa eder.
Böylece, insanı hayvandan uzaklaştırarak ona şeref kazandıran akıl, beceri, planlama, üretkenlik, aile hayatı, dindarlık, ibadet gibi özelliklere bir yenisini daha ekler.
Akıl mahsulü bir fikre bağlanan insan, hayvanlıktan bir adım daha uzaklaşır. Ancak bu gelişmenin meydana gelmesi için ideoloji de insani ve medeni olmalıdır.
İdeolojik hareketler, taraftarlarına önce eğitim ve terbiye verir. Bu terbiye de zamanla ahlak ve kültüre dönüşür. Böylece ortaya bir karakter ve yaşama disiplini çıkar.
Bir ideolojik insan bu aşamaların herhangi birinden zayıf geçmişse grup içinde arıza çıkarması kaçınılmazdır.
Her şey tamam da karakter teşekkül etmemişse ideolojik birikimin bir anlamı yoktur.
Ülkücülerin en çok da ağzı laf yapan, gösterişli; fakat eğitimi, terbiyesi yetersiz, ahlakı ve karakteri gelişmemiş olan politikacılara ve stratejistlere dikkat etmesi gerekir.
Çünkü sahada arıza çıkaracak olanlar bunlardır.
Son zamanlarda ortaya bir "Ülkücüler rahatsız" veya "Ülkücü irade şöyle dedi böyle dedi" mevzuu çıkmıştı.
Biz herhangi bir hareketin Ülkücü kriterlere uygun olup olmadığını tartmaya çalıştığımızda bize: "Elinizde Ülkümetre mi var?" diye soran adamlar, yanlarındaki herkesi "Ülkü devi" yapmış, bir de onların adına tek bir ağızdan konuşmaya başlamışlardı.
"Ülkücüler şunu istiyor, bunu istiyor!.."
Yok böyle bir Ülkücülük!..
Adamın biri ortaya çıkıp da darbeciler gibi "genç subaylar rahatsız" misali "Ülkücüler rahatsız" diyorsa o adam Ülkücüleri tanımıyordur!..
Dolayısıyla Ülkücü filan da değildir.
Ülkücüler "rahatsız" olmazlar!.. Çünkü Ülkücülük, zaten "rahatsız olma" halidir.
Ülkücülük, mukaddes bir sancıdır, Allah rızası için dünya rahatını terk etmektir.
Bu rahatsızlık edebiyatı, Ülkücülüğü "herhangi bir oy tabanı"yla karıştırma halidir, ki bunun adına acemilik derler.
Ülkücü, asla taban olmaz ve "tabansal" tepkiler göstermez. "Dip dalgası" filan bunlar, Ülkücü kültürüne yabancı kavramlardır.
Ayrıca Ülkücünün hayata bakış ve olaylara gösterdiği tepki bakımından "genci yaşlısı" da yoktur!..
Erinden generaline kadar Mehmetçik nasıl bir mayanın ve kültürün adıysa; 7'sinden 70'ine Ülkücülük öyle bir ortak düşünce ve duygudur.
"Kazan kaldırmak" gibi yeniçeri tabirlerine ve "kayış atmak" gibi amiyane tavırlara uzaktır Ülkücü…
Çünkü Ülkücülük teşkilatla yapılan bir iştir.
Bu yüzden de 21 Mart 2015'te 1149 delegeyle alınmış bir teşkilat kararına üç ay sonra kazan kaldıran devşirmelerle Ülkücü gönüllere giremezsiniz.
Ağır çile yüküyle seneler geçirmiş bir Ülkücünün lider değişikliği gibi muğlak ve sonu belirsiz bir siyasi hedef uğruna, teşkilatını mahkemeye vermek gibi bir merakı yoktur.
O yüzden 12. Sulh Hukukla, 25. İcrayla, 5. Yargıtay'la yürüyen işler biraz "karışık"tır.
Ülkücüler tabii ki her şeyin en iyisine, beyliğe, liderliğe, iktidara layıktır.
Ama seçimi kazanamadık diye ağlamak, kazan kaldırmak, dağa çıkmak Ülkücülerin işi değildir.
Kendi liderleri, Devletle savaşa tutuşuyor. Yüzlerce subayını tutuklayıp hapse atıyor.
MİT'in TIR'larına çevirme yapıyor. Ondan sonra adı darbeye karışan onbinlerce insanı ekmeğinden ediyor.
Bir tane "tıs" yok!..
Uyguladığı hatalı strateji yüzünden yüzbinlerce taraftarını eşi dostuyla, çoluğu ve çocuğuyla, yaşlı babasına varıncaya kadar anasından emdiği sütü burnundan getiriyor.
İtirafçı olup tüyenler bir tarafa, bir tane "şakirtler rahatsız!" diyen yok!..
Yani öyle Pensilvanya'ya doğru bağıran çağıran, kongre isteyen, liderini mahkemeye veren kimse yok!..
Senin göbekli baklavacıların kırk yıllık emeklerin heba oluşundan rahatsız olmuyor da…
Memleketin 57. Alay yürekli yiğitleri neden rahatsız olsun hemşerim!..
Hareket 47 yılda iki tane lider görmüş, ikisi de birbirinden beyefendi.
İkisi de birbirinden akıllı. Birbirinden ferasetli, birbirinden öngörülü…
Ülkücünün başını hiçbir zaman öne eğdirmemiş, çalmamış, çaldırmamış, yememiş, yedirmemiş.
Ülkücülüğün şerefine halel getirmemiş, değer kıymet bilene izzet-i ikram eylemiş...
Siyasete kalite, camiaya itibar getirmiş…
Ülkücü neden rahatsız olacak?..
Ülkücüler, kendi mukaddes emanetlerinden rahatsız olmazlar.
Ülkücüler, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyerek devlete sızanlardan rahatsız olurlar.
Çocuklarını işsiz, kadrosuz bırakanlar onlardır.
Ülkücüler, sosyal adaleti koruyamayan hükumetten rahatsız olurlar.
Sermayeyi, ihaleyi, nevaleyi götürenler onlardır.
Ülkücüler, Emperyalizme gücü yetmeyince kendi devletine saldıran Marksistlere benzemezler!..
Zalime gücü yetmeyince mazluma saldıran soğan erkeklerine de benzemezler.
Düşmandan rahatsız olur Ülkücüler…
Aç kalırlar ama…
Dosttan rahatsız olmazlar!..
Ülküsüzlükten rahatsız olur Ülkücüler...
Can verirler de sessizce…
Ülkücülükten rahatsız olmazlar!