Şuan ki İslam Coğrafyası’nın zelil bir durumda bulunmasının sebebi Üstat Necip Fazıl’ın KABA SOFTA ve HAM YOBAZ diye nitelediği, İslam’ı kendi çıkarları uğruna ve başkalarının Hakim Güçlerin emelleri doğrultusunda kafalarına göre Müslüman tipi belirleyen halka da bunu yutturmaya çalışan ve de İslam düşmanlarının istekleri doğrultusunda çalışan bir idare sisteminde bulunmasıdır.
KABA SOFTA ve HAM YOBAZ, Allahı bulmak için düşünen ve kıvranan insanın karşısında ki Rabbimizin Kur'an-ı Kerimde Belhum Adal yani hayvanlardan da aşağıda dediği en büyük düşmanıdır; Oysa Efendimize, Şan-Şöhret gibi türlü imkanlar vaad ettiler.
Davasından vazgeçmediği takdirde onu ölümle tehdit ettiler. Lakin Allah Resulü, ne onların tehditlerinden korktu, ne de tekliflerine iltifat etti.
Onlara, şöyle cevap verdi; “Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz, ben bu davadan asla vazgeçmem. Allah, ya dinini üstün kılar, ya da ben bu yolda canımı veririm. Tamam herkes haşa ‘Resul’ değil ama herkes ‘O’nun Ümmeti.
Şimdi gelelim makam, sıfat ve iktidarını koruma adına atılan taklalara, işportacıdan bile ucuza satılan, iğdiş edilen kutsal değerlerimize. Türkiye genelinde Cuma hutbesinde (merkezden buyrulduğu için
Türkiye’nin her yerinde aynı hutbe) diyor ki; Resul-i Ekrem (S.A.V), davasından asla vazgeçmedi.
Rabbinin Yüce emanetine daima sahip çıktı. Zira ‘O’ Muhammedü’l-Emin’di, güvenilir peygamberdi. Her daim sadık oldu, emanete riayet etti.
Ümmetine de güvenilir olmayı, emanete sahip çıkmayı öğütledi. Bende diyorum ki; arkasında cemaat olunan, camide hutbe mikrofonunu işgal edip dimizimi anlatanlar.
Sizler, sadece ısmarlama yazılar haricinde hangi inanç noktamızda tavizsiz durdunuz. Halkı iktidar (o anki iktidar kimse) yanına çekme ve onun propagandası haricinde ne yaptınız.
İman, itikat noktasında yapılan yanlışlardan mı bahsettiniz. Sadece memur zihniyeti ile salla başını al maaşını yapmaktan başka ne yaptınız. Dinimizin temeli dinamitlenirken, faiz, kul hakkı, zina ve her türlü istismarlar zirve yaparken lal oldunuz.
Hutbede cemaata; “Efendimiz her ne surette olursa olsun ihanetten kaçınmamız gerektiğini bildirdi. O mümini, güven veren, itimat edilen şerrinden emin olunan kişi diye tanımladı.” derken.
Sizler, hangi emanetleri bildirmeyerek ve savunmayarak ihanet ettiniz. Sadece sizler mi tabi ki arkanızda cemaat olanlarda.
Şimdi hep birlikte aynı merkezden kumanda edilerek koro halinde sanki Türk Milletine 15 Temmuz haricinde ihanet edilmemiş gibi birden bire ‘Tek Devlet’, ‘Tek Vatan’, ‘Tek Bayrak’, ve ‘Tek Millet’ten ( hala ‘Tek Dil’den bahsedemiyorsunuz) bahseder oldunuz.
Dinler Arası Diyalog yapılırken ‘Tek Din’ Yok mu idi. PKK kahpeleri Ülkemizi bölmeye çalışırlarken ‘Tek Vatan’, ‘Tek Bayrak’ yok mu idi. Bölücü Kürt milliyetçiliği yapılırken ‘Tek Millet’ yok mu idi.
Hala ‘Tek Dil’ Yok. Neden, çünkü hala birileri bizlerin kutsal değerlerimize sahip çıkmamızı istemiyorlar.
Onun için sizler sadece sahibinizin sesisiniz. İslam Coğrafyasında bomba altında günahsız masum çocuklar can verirken, açlık ve sefaletten insanlık yok olurken, haklar gasp edilirken seyirci koltuklarında oturup izleyerek, güce yatıp zulme ortak olarak, yıllarca Türk kardeşlerimize soykırım uygulanırken sadece Rabia diyerek, Adamlar yüzyıllardır Türk Milleti’ni dolayısı ile İslam’ı ortadan kaldırmak için her şeyi yaparlarken sizler aman (her devir değişik kişiler olabilir) rahatımıza bir zarar gelmesin diye Efendimizin “Haksızlık karşısında susan dil şeytandır” sıfatına mazhar oldunuz.
Böyle olmasa idiniz 15 Temmuz gecesi okunan ezanlar ve selalar, getirilen tekbirler daha önceleride ve şimdi Elazığ, Van, Bitlis son olarak Gaziantep katliamlarında şehitler içinde getirilirdi.
Hutbe devam ediyor; Hiç şüphesiz en yüce emanet, imanımız ve İslâm’ımızdır. Bizler, dünya ve ahiret saadetimizi ancak iman nimeti sayesinde elde edebiliriz. Bu noktada bizlere düşen, bu yüce emanete asla ihanet etmemektir.
Ona her koşulda sahip çıkmaktır. Kelime-i şehadetlerimizle, kelime-i tevhidlerimizle Rabbimize verdiğimiz ahdimize sâdık kalmaktır.
İmanın gereği olarak, hayatımızı salih amellerle ve güzel ahlâkla müzeyyen kılmaktır. İmanımızı ve İslam’ımızı ifsat ve istismar etmek, sarsmak ve zedelemek isteyenlere karşı uyanık olmaktır.
İman ve İslâm üzerinden maneviyat hırsızlığı yapanlara, yüce dinimizle insanları aldatanlara, ihanet içinde bulunanlara fırsat vermemektir.
Peki; Avrupa Birliği'nin isteğiyle hutbelerden "Allah katında tek ve gerçek din İslam'dırı" kaldırılan kimdi. AB Uyum yasaları için Din İstismarından siyaset yapan Takiyeciler ile birlik olup İslam’ın gerçeklerini anlatmayarak İman ve İslam üzerinden maneviyat hırsızlığına göz yumanlar kimlerdi. Her Müslüman Tebliğ ile mükelleftir.
Biz Müslümanlar Kur’an ve Sünnet’i hayatımıza aksettirip onun ışığında TÜRK-İSLAM mührü ile Dünyaya nizam vermeliyiz.
Atalarımız Türk-İslam mührü ile dünyaya nizam vermişlerdir. Biz torunları olarak emanete riayetle izzetimizi muhafaza etmediğimizden, bu mirasa sahip çıkamadığımızdan şu anda İslam Coğrafyası kan ağlamakta ve zillet yaşamdan kurtulamamaktadır.
Vebal altındayız. Tüm dünya Türk Milletine bel bağlamaktadır. Onun için bir an önce Titreyip Kendimize Gelmeliyiz.
İslam coğrafyasındaki bu kanı durdurmalıyız.