Dünya bir sancı içerisinde; Avrupa, Ukrayna ile Rusya’ya bağımlı olduğu gaz konusunda sancı çekerken kendi içerisinde de fikir ayrılığına düşmüş durumda. Bu denkleme Çin nasıl eklendi onu da iyi okumak lazım. Başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupalı gelişmiş devletler ileri teknoloji ürünleri için üretim kaynaklarını Tayvan ve Çin üzerinden karşılamaktadır. Fransa, teknolojik ürünlerin yapay zekanın olmazsa olmazı olan çip ihtiyacını Tayvan’dan karşılamaktadır. Şimdi Ukrayna konusunda Rusya ile ters düşmek istemeyen Avrupa, diğer taraftan Rusya’ya açık destek verdiğini söyleyen Xi yönetimindeki Çin’i görmezden gelemez.
Çin komünist devletinin hassas tarafı olan Tayvan konusu Avrupa’nın dikkat etmesi gereken diğer konuyu oluşturmaktadır. ABD ve Çin arasında gerginliğe sebep olan Tayvan konusunda Avrupa kimin tarafında olması gerektiğini netleştirememiş durumdadır.
ABD Çin’i sınırlamak için Tayvan üzerinden baskı kurmaya çalışırken AB’yi de yanında görmek istiyor. ABD pasifik bölgesinde bulunan Güney Kore, Japonya, Avustralya üzerinden baskı kurmaya çalışırken ticari olarak da Avrupa üzerinden bir sınırlama koymak istiyor.
Almanya ise Çin ile olan ticaretini bozmak istemezken diğer taraftan Alman halkının doğalgazda Rusya ile yaşadığı problemlerin aynısını Çin ile yaşamak istemiyor. Ticarette Çin’e bağımlı kalmaktan muzdarip olan kamuoyu konuyu gündemde tutmakta kararlı gibi görünüyor. Alman ekonomisi son 6 yıldır en büyük ticaretini Çin ile yapmaktadır ve bu büyük bir sorun olarak hükümetin karşısında duruyor.
Asya pasifikte son yıllarda ekonomik ve askeri büyüklüğü zirveye ulaşan Çin bölge üzerinde derin ilişkilere sahiptir. Bildiğiniz üzere Xi, paylaştığı deklarasyonda 2049 yılında dünya gücü olacağına vurgu yapmıştı. Batılı kaynaklar dünya üzerinde kendilerinden başka söz sahibi bir ülke istemezken diğer tarafta hızlı bir şekilde büyüyen ve güçlenen Çin’i görmezden gelemiyor ve baskılamak istiyorlar.
Dış politikada milliyetçiliğin ne denli önemli olduğu aşikardır. Dünya bu sancılarla uğraşırken hızlı ve sağlam adımlar atılarak Türk dünyasının hem politik hem siyasi hem de ekonomik açıdan sağlam ve güçlü bir büyüme kaydetmesi gerekmektedir.
İşin aslı dostlar dünyanın büyük devletleri kendi sorunlarına boğulmuşken, doğal kaynaklar ve hammaddeler konusunda zengin olan Türk devletleri ile ticari ve politik ilişkilerin ivedilik ile güçlendirilmesi gerekmektedir. Üretim devi olan Çin enerji ve hammadde ihtiyacı için çevrelediği Türk devletlerini Çin tekelinden kurtarmak hem soydaşlarımız açısından hem bizim açımızdan önem arz etmektedir. Üretim ekonomisine önem verilen bugünlerde enerji ve hammadde açığımızı Türk devletlerinden karşılayabiliriz. Milliyetçi dış politikadan kasıt aslında tam olarak budur. Bir tarafta ağırlığı ve gücü tartışılmaya başlanan ABD ve NATO, diğer tarafta ABD, AB ve bölgesel sorunları ile bocalayan Çin’i egale edebilmenin yolu Milliyetçi dış politikadan geçmektedir.
Türk Devletleri Teşkilatı gibi kurumların gücünün arttığı ve bölge üzerinde söz sahibi olunduğu bir konuma gelmenin ümidi ile selamlıyorum sizleri…